Telif Hakkının Ortaya Çıkışının Sanılandan Çok Daha Eskilere Uzanan Hikayesi

Telif hakkı, kişinin fikri emeğiyle ortaya koyduğu ürünler üzerindeki hukuki hakkıdır ve sanıldığının aksine kökeni oldukça eskiye dayanır.
Telif Hakkının Ortaya Çıkışının Sanılandan Çok Daha Eskilere Uzanan Hikayesi

antik yunanistan'da, mö 330'da, platon'un eski öğrencilerinden biri olan atinalı lycurgus; aiskhylos, euripides ve sofokles'in eserlerinin orijinal nüshalarının şehir kütüphanelerinde saklanmasını zorunlu kılan bir kanun çıkarmıştır. buradaki amaç yazarların yaratıcılığını korumak ve eserlerinin orijinallerinden sapmaları önlemektir.

romalılar da fikri mülkiyetin korunması ile ilgilenmişlerdir. cicero yazışma ve eserlerinin çoğunda, bugün "intihal" olarak adlandırdığımız olguya sık sık atıfta bulunmuştur. vitruvius, bir şiir yarışmasında jürilik yaparken, başkalarından kopya çeken bazı "sahte şairleri" ifşa etmiş hatta bu yazarlar, eylemlerinden dolayı yargılanarak mahkûm edilmiş ve nihayetinde itibarsızlaştırılmışlardır.

roma'da özel bir fikri mülkiyet yasası çıkarılmamış olsa da romalı hukukçular, fikri mülkiyet hukuku üzerine, çokça fikir yürütmüşler, eser (corpus mysticum) ile somut dayanağı (corpus mechanicum) arasındaki ayrım yani fikir-cisim ilişkisi gibi bugün dahi telif hakkı hukukunda bazı meselelerde kullanılan enteresan kavramları geliştirmişlerdir. günümüzde avrupa birliği adalet divanı'nda, birtakım vakıalarda mezkur ayrıma atıfta bulunulmaktadır (emsal başsavcılık görüşü).

telif hakkıyla ilgili ilginç bir olay ms 6. yüzyılda irlanda'da yaşanmıştır. anlatılanlara göre 560 yılı civarında, her ikisi de sonradan aziz ilan edilecek hristiyan misyonerler, başrahip movilla'lı finnian ile öğrencisi rahip columba arasında zebur'un (bkz: mezmurlar kitabı) finian'ın izni olmadan kopyalanması sonucu bir mülkiyet tartışması çıkar. dönemin kralı diarmait mac cerbaill önüne gelen davada, "her ineğin bir buzağısı; her kitabın bir kopyası vardır" (to every cow belongs its calf; to every book its copy) diyerek hükmünü açıklar ve finian lehine karar verir. yalnız tartışma burada bitmez, başka bir dizi olayın tetiklemesi ile irlandalı lordlar birbirine düşer ve 3.000 kişinin ölümüyle sonuçlanan cúl dreimhne muharebesi gerçekleşir. çatışma, muhtemelen dünyadaki en eski telif hakkı anlaşmazlıklarından birisidir. hem de en kanlısı...

aslında ilk ve orta çağlarda fikir ürünlerinin korunmasına ilişkin olarak, “bir şeyin aslına sahip olan kimse, onun teferruatına da sahip olur” ilkesi hakimdir. eseri üretenin, iktisaden veya manevi yönden korunmasına da gerek duyulmuyordu.

ayrıca orta çağ'ın büyük bölümünde yazılı eser kopyalamak çok zor ve alengirliydi. bir kitabın kopyalanması ancak el yazısı ile yapılabiliyordu, bu da can sıkıcı ve zaman alıcı bir işti. almanya'da, yaklaşık 1440 yılında, johannes gutenberg adlı bir kuyumcu, hareketli metal harfler kullanan bir baskı makinesi icat etti. tek bir gutenberg baskı makinesi saatte yaklaşık 240 baskı, günde belki de 2000-3000 sayfa üretebiliyordu. matbaanın avrupa'da hızlı bir şekilde yayılmasıyla o dönemde telif hakları yasası olmadığından, yeni eserler rakip matbaacılar tarafından hızla yeniden basılmaya başlandı.

böylelikle matbaanın icadı işleri kolaylaştırdığı gibi telif hakkı sorununu da doğurmaya başlar. örneğin ingiltere’de imtiyaz sahipleri “owner of copy” olarak nitelendirilmiş, “copyright” terimi de önceleri telif hakkı yerine, basım ve teksir hakkı anlamında kullanılmıştır. ancak 15. yüzyıl ortalarında yazarların da eserlerinden pay almaları âdet haline gelir. ilk yazarlık imtiyazı, 1486 yılında sabellicus'a venedik tarihi ( decades rerum venetarum ) adlı eserinin yayımlanması için verilir.

tabii ki matbaa "tehdidi" yayıldıkça, iktidarlar kontrol mekanizmaları kurmayı da ihmal etmezler:

mesela ingiltere'de ııı. richard, 1483 gibi erken bir tarihte basılı eserlerin değerini fark etmesine ve matbaanın yaygınlaşmasını teşvik etmesine rağmen kilise ve kraliyet için zararlı olduğu düşünülen metinleri sınırlamaya ve sansürlemeye çalışır. vııı. henry ise 1534 tarihli the printers and binders act ile yabancı eserlerin ithalatını yasaklar ve belki de tarihteki ilk kapsamlı sansür mevzuatını ihdas eder.

bu dönemde gerek ingiltere gerekse avrupa'nın diğer ülkelerinde fikri haklar alanındaki ilk düzenlemeler, idari otoritelerin emirleri ile verilen basım imtiyazları şeklinde ortaya çıkmış ancak imtiyazlar giderek yayınevi mülkiyeti denilen ve eser sahibinin hakkını bertaraf eden aşamalara kadar erişmiştir.

ardından, 1710 yılında telif hakkı konusunda çığır açan “kraliçe anne kanunu” ile modern çağ'ın ilk telif düzenlemesi yürürlüğe koyulur. eser sahiplerini koruyan bu ilk kanun adeta diğer ülke yasalarına da ilham kaynağı olur. devrim öncesi ve sonrası fransa'da eser sahiplerinin mirasçılarını dahi koruyan düzenlemeler yapılır, fikri mülkiyet hakları abd anayasasınca tanınır.

ilerleyen yıllarda 1886 yılında imzalanan edebiyat ve sanat eserlerinin korunmasına ilişkin bern konvansiyonu eserlerin ve eser sahiplerinin haklarının korunmasını düzenleyen ilk temel uluslararası anlaşma olur. onu 1948 tarihli insan hakları evrensel bildirgesi izler, "herkesin yarattığı, her türlü bilim, edebiyat veya sanat eserlerinden mütevellit manevi ve maddi menfaatlerin korunmasına hakkı vardır" (madde 27 ). böylece fikri mülkiyet tarihte ilk defa bir insan hakkı olarak tanınmış olur.

ülkemizde ise matbaanın 1727’de kurulmuş olması nedeniyle telif hakları alanında batıdaki gelişmeler yaklaşık 300 yıl gecikme ile takip edilebilmiştir. osmanlı döneminde telif hakları kavramını ilk olarak 1850 tarihli encümen-i daniş nizamnamesi ile mevzuata girmiş ilk hukuki düzenleme ise 1857 tarihli telif nizamnamesi ile yapılmıştır. nizamnameye ile ilk önce, eseri basanın basılan nüshalar tükeninceye kadar eser üzerinde zilyetliği tanınmış, 1872’de yapılan bir ekle, yazarın kitabı için koruma süresi 45 yıl, tercüme eserlerin koruma süresi ise 20 yıl olarak belirlenmiştir. gerçek anlamda ilk fikir ve sanat eserleri kanunu olan “hakkı telif kanunu” 8 mayıs 1910 tarihinde yasalaşır.

halihazırda mevzuatımızda bulunan ve telif hakkı ile ilgili hükümleri düzenleyen 5846 sayılı fikir ve sanat eserleri kanunu ise 13 aralık 1951 tarihinde yürürlüğe girmiş, birçok kez değişikliğe uğramış, türkiye'nin bern konvansiyonu'nu imzalaması ise 1995 senesini bulmuştur.

bazı ilginç ve faideli kaynaklar:

*** the maın evolutıon references of copyrıght ın antıquıty and the modern era, 2019, tudor-vlad sfârlog,

*** authorship & ownership: towards a prehistory of ıntellectual property in ancient greece, 2018, edmonston, christophe