Elçiler, Osmanlı Padişahlarının Huzuruna Çıkarken Hangi Aşamalardan Geçerdi?

Yabancı ülkelerden kopup gelen elçiler nasıl karşılanır ve nasıl padişahla görüşürdü? Hemen görüşmesi mümkün müydü peki? Ceza alırlar mıydı? Bu soruları cevaplayan bir içerik, buyrun.
Elçiler, Osmanlı Padişahlarının Huzuruna Çıkarken Hangi Aşamalardan Geçerdi?
Sultan III. Ahmed'in Avrupalı bir elçiyi kabulü, 18. yüzyıl.

yabancı elçilerin osmanlı topraklarına girdikleri andan itibaren tüm giderleri osmanlı imparatorluğu tarafından karşılanmaktaydı. bunun dünyada hiçbir örneği yoktur. (türk misafirperverliği söylemi buradan gelmektedir esasen.)

daha sonra yasakçı adı verilen iki yeniçeri, elçilere her yerde eşlik etmekle görevlendirilirdi. elçilerin direkt padişahla görüşmeleri mümkün değildi. ilk olarak reisülküttap ile görüşür; isteklerini ve mesajlarını ona belirtirlerdi.

reisülküttap, elçilerin belirttikleri hususları önemli bulursa konuyu divan'a taşırdı. bazen ise elçilerin görüşme isteği divân-u hümâyun'a bile gelmeden elçiler ülkelerine geri gönderilirlerdi.

eğer divân-u hümâyun'dan olumlu sonuç çıkarsa bu sefer de vezir-i azâm (sadrazam) karşılardı elçileri. elçiler önce tophane iskelesine götürülür, burada merasim taburu onları selamlar, kendilerine çeşitli ikramlarda bulunulur idi.


daha sonra elçiler, divân-u hümâyun'a, vezir-i azâmın huzuruna getirilirlerdi. burada sadrazamın eteğini öptükten sonra eğer elçi gayr-i müslim ise bir iskemleye; müslüman ise sedir veya yastığa oturur idi.

burada meramını tekrar anlatan elçi, daha sonra padişah tarafından huzura kabul edileceği günü beklemek üzere misafir edildiği yere geri gönderilirdi.

osmanlı padişahları genellikle yabancı elçileri ulufe dağıtım günlerinde huzura kabul ederlerdi ki böylece elçiler o ihtişamlı ortamdan çokça etkilenirlerdi.

padişah tarafından huzura kabul günü geldiğinde elçiler önce bir hamama götürülüp yıkanır daha sonra yeni ve uygun kıyafetler giyerlerdi. ardından orta kapı'ya kadar at üzerinde gelip buradan sonrasını yürüyerek devam ederlerdi. avludaki binlerce yeniçerinin çıt dahi çıkarmadan nizamî şekilde beklemeleri çoğu yabancı elçinin hatıratlatlarında ve mektuplarında en çok etkilendikleri vaziyet olarak görülmüştür.

ulufe törenini izleyen ve yemek yiyen elçi daha sonra hilat giydirilir ve padişahın huzuruna çıkarılırdı.


burada da şöyle bir nokta var

eğer elçi gayr-i müslim ise yeri; müslüman ise padişahın eteğini öper idi.

elçilerin osmanlı padişahının yüzüne bakarak konuşmaları kesinlikle yasak idi. yere bakarak konuşur, söyledikleri tercüman tarafından sadrazama iletilir, sadrazam da padişaha söyler idi.
ardından padişah " destuuur " diye bağırır ve iki kapıcıbaşı elçinin kafasını yere eğerek ona tekrar yeri öptürür ve geri geri çıkarırlardı kafasını aşağıya eğerek.

köprülüzâde fazıl ahmed paşa döneminde bir rus elçi, padişahın huzuruna yeri öpmek istemeyince dayak yiyerek zindana atılmıştır.

yine ikinci bayezid döneminde moskova prensliği elçisi plechtcheef, sadrazamla değil padişahla görüşeceğini söyleyip askerlerin arasından fırlayıp koşmaya başlayınca yakalanıp iyice dövülmüş, bir hafta zindanda bekletildikten sonra ülkesine gönderilmiştir. moskova prensliği affedilmek için padişaha çeşitli hediyeler göndermiştir daha sonra.

köprülü mehmed paşa da fransız elçiyi ve oğlunu venedik için casusluk yaptıkları gerekçesiyle zindana artırmış, falaka cezası verdirmiştir. fransız kralına çok sert bir mektup gönderilmiş; kral, osmanlı padişahından özür dilemiş ve elçilerin cezalandırılacağını belirtmiştir.

son olarak: elçiler saray avlusuna girdiklerinde kafes içerisinde bulunmayan aslanlar, zürafalar, filler, kaplanlar, vaşaklar ve daha nice çeşit hayvanların arasından geçmek zorunda bırakılmışlardır.

kaynak, kaynak 2