Dibinde Büyük Bir Hazinenin Olduğuna İnanılan, Yıllardır Kazılmasına Rağmen Ulaşılamayan Oak Adası Gizemi

1795 yılında başlayan bu hikaye, günlük hayatın en ilginç noktalarından.
Dibinde Büyük Bir Hazinenin Olduğuna İnanılan, Yıllardır Kazılmasına Rağmen Ulaşılamayan Oak Adası Gizemi

diğer adı meşe adası. 1795 yılında rivayete göre üç köylü delikanlı gezmek için buraya gelmiş. üç genç adada gezerken bir göçüğe rastlamış. bu göçüğün ne olduğunu merak edip kazmaya başlamışlar. yaklaşık 4 metre çapında, içi yumuşak toprakla dolu bir kuyu bulmuşlar. kazı anında başlarına ne geleceğini bilmeden toprak kuyuyu kazmaya devam etmişler. kazı devam ettikçe çukur derinleşiyor haliyle. üç genç çukur aşağıya doğru indikçe meşe ağacı kütüklerinden, enlemesine çukura yerleştirmiş platformlarla karşılaşmış. 


meşe ağaçlarından kesilen kütüklerin arasında cam macunu da varmış. kütükler cam macunlarıyla sıkıştırılmış. kazdıkları çukurda böylesine bir sistem neden hazırlansın ki diye düşünürlerken içlerinde bir kuşku oluşmaya başlamış. mutlaka bu çukurda korsanlara ait bir hazine olmalı diye düşünmüşler. gençler çukuru kazmaya devam etmişler. hazineye ulaşmak en büyük hayalleri olmuş. 10 metre kadar aşağıda, çukurun derinliğine indikçe su çıkmaya başlamış. gençlerin umudu o suya düşmüş işte. üç genç ne yazık ki daha da derine inememişler. kazı işlemini o an bırakmışlar.


aradan 8 yıl geçmiş. yıl 1803. kulaktan kulağa yayılan bu efsaneyi çok zengin bir adam duyuyor. özel bir ekip kuruyor. tam teçhizatlı bir ekip bu.
öyle beş kazma, altı kürek, sekiz kişiden oluşmuyor. zamanın en iyi kazı cihazlarıyla olay yerine geliyorlar. iştah kabartan bir hazinenin varlığı, varlığı demek doğru olmaz ancak böyle bir hazinenin olduğuna dair söylenti, paraya para demeyen işadamının iştahını daha da kabartıyor. gençlerin bıraktığı yerden kazı yeniden başlıyor. kazı tüm hızıyla devam ediyor. artık deniz seviyesinin altındalar. çukurdan sürekli su çıkarıyorlar.


ekip ikiye bölünüyor. bir kısmı sürekli kazarken diğerleri sadece su çıkarmakla meşgul oluyor. artık yüzeyden 27 metre aşağıya indiler. bekledikleri an geldi de çattı. yorgun argın bir şekilde bir işçinin vurduğu kazma, düzgün kesilmiş kocaman bir taş levhaya denk gelmiş. taş levyahı hızla kazarak hemen çukurun dibinde açığa çıkardılar. taş düzgün kesilmesinin yanı sıra bir de çevresi bir takım şekillerle süslenmiş. bu şekillerin bahsedilen hazineyle ilgili olduğu sanıldı o an.

gerçekten o semboller hazineyle ilgili olabilir miydi? ve sembollerin şifrelerini kim çözecekti? o şifreler ne anlatıyordu? ya da gerçekten o semboller bir şifre miydi?

taş levha aşağı yukarı şunu andırıyormuş;


sorduğumuz onca soruyu hiçe sayarak kazı işlemi işadamının emriyle devam etti. ne o taş levhaya ne de taş levhanın üzerindeki sembollere, şifrelere aldırış etmediler. 27 metrelik derinlik, 30 metreye ulaştığında karşılarına bir platform daha çıktı. platform yine meşe ağaçlarından hazırlanmıştı. bilinçli bir şekilde, özenle dizilmiş üç meşe ağacından oluşan kütük. kazı devam etti. 33 metre derinliğe gelindiğinde, karşılarına yine aynı özenle dizilmiş bir platform daha çıktı. kazı devam etti. durmadılar haliyle. 36 metre derinliğe geldiklerinde bir kez daha aynı platform çıktı karşılarına. her 3 metrede bir, özenle meşe ağaçlarından hazırlanan bu platforma ekibin canına tak ettirdi. kuyu derinleştikçe kazı işlemini gerçekleştirmek zorlaştı. zaten onlar da uğraşmak istemediler. kazıyı bırakıp, kuyudan su çıkarma işlemini yarıda kestiler. kuyuyu su bastı. ekip adadan ayrıldı. yıllar sonra kuyuda bulunan taşı kripto uzmanları inceledi ve garip bir sonuca ulaştı. kripto uzmanlarının açıkladığı bilgiye göre, levhanın üzerinde kırk ayak aşağıda iki milyon sterlin gömülüdür yazıyordu. evet 40 ayak. anlaşılır bir dille 40 adım demek yani. yani 40 adım sonra hazine aşağıda demek.


levha kuyunun 27 metre derinliğinde bulundu. ekip 36 metre derinliğe geldiğinde kazıyı yarında bırakmıştı. 40 adım aşağı yukarı 12 metre yaptığına göre, ekip 36 metre derinliğe geldiğinde kazıyı sonlandırmıştı. hazine levhadan sonra 12 metre daha derindeydi. yani levhanın bulunduğu 27. metreyi hatırlayalım. 27 metreden 12 metre daha aşağıya kazsalar, 39. metrede hazineye ulaşacaklardı. onlar 36. metrede kazmayı bıraktılar. hazineye 3 bilemediniz 4 metre kala ellerinin tersiyle ittiler. geçmiş olsun oldu yani. hazineleri hep insan dışı varlıkların koruduğu söylenir. bu efsanede bu tür varlıkların bu tür görevler yapabildiğine bir kez daha inanmak geldi içimden. garip bir enerji alanı ile çevrili bu alanlar. hazine orada kaldı mı sanıyorsunuz? cevabı çok basit.

hayır. orada bulunduğu iddia edilen 2 milyon sterlin için 1861, 1897 ve ilerleyen yıllarda defalarca kazılar yapıldı. her seferinde değişik malzemeler, zamanının en gelişmiş inşaat kazı cihazları kullanıldı ama olmadı. ya çukur göçtü, ya çukuru su bastı. son olarak sıcak bir 1976 yazında kazı yapıldı. ancak hazinenin bir şekilde okyanusa doğru kaydığına inanıldı. yoksa su mu aldı o hazineyi?

bu sorunun cevabı hiçbir zaman bulunamadı. zaten bundan yaklaşık 36 sene önce son kez kazı yapıldı. daha doğrusu son kez kazı yapılmasına izin verildi. meşe adası kamuya kapatıldı. değil kazı yapmak gezmeye bile izin vermediler bir daha. orada kaybolan hazinenin tapınak şövalyelerine ait olduğu söylenir.