Antik Roma Döneminde Borcunu Ödemeyen İnsanların Başına Gelenler
alacak - verecek davaları, tarihin her döneminde var olmuştur. borçlu bazen borcunu ödemek noktasında sorumsuzca davranabilir ya da borcunu ödeyebilecek parayı sağdan soldan bulamayabilirdi.
böyle durumlarda, roma'da alacaklı soluğu bu hukuk işlerine bakan günümüzde savcıya benzeyen ama tam olarak da karşılığı bu olmayan magistraların yanında alırdı. magistralar, durumu gözden geçirir ve hem alacaklıyı, hem de borçluyu huzuruna çağırırdı. tarafların gelmesi zorunluydu. velev ki borçlu gelmek istemiyor; alacaklının, borçluyu yakasından tuttuğu gibi magistranın önüne getirme yetkisi de vardı.
magistra iki tarafı da dinler, ifadelerini alırdı. borçlu, borç aldığını kabul ederse sorun yoktu fakat eğer itiraz ederse bu sefer magistra dava sürecini başlatırdı. iki taraf mutabık oldukları bir hakimi kendi davalarına hakem tayin eder ve mahkeme vuku bulurdu. mahkemede, delil serbestliği olan davacı iddialarını ispat etmekle yükümlüydü. ispat edebilirse işte o zaman borçlu için kötü zamanlar yaklaşmakta idi.
suçunu magistra önünde ikrar eden veyahut mahkeme yoluyla borcu sabit görülen davalıya bu parayı ödemesi için otuz gün süre tanınırdı. borçlu bu süre içinde de borcunu ödememekte ısrar ederse alacaklı, borçluyu yakalar ve onu yakasından tutup doğru magistranın yanına götürürdü. magistranın yanında ise "mahkumiyet kararın olduğu halde borcunu sana verilen süre içersinde ödemediğinden sana el koyuyorum." derdi ve magistra da bu durumu onaylardı.
borçlu bu beyana rağmen dahi borcunu ödeyemezse alacaklı borçluyu egemenliği altına alabilirdi. bundan sonra alacaklı borçluyu evine götürür ve zincire vurarak onu altmış gün evinde hapis edebilirdi. zincirin ağırlığı kanuna göre en fazla bugünün ağırlığıyla 7,5 kg olabilirdi. borçlu, yiyeceğini dışarıdan getirebilirdi fakat getiremiyorsa da alacaklının borçluya günde yaklaşık yarım kilo un vermesi zorunluydu.
alacaklı, geçirilen bu kötü altmış gün boyunca da bir sonuca ulaşamazsa, borçluyu pazar kurulan günlerde, forum veyahut açık hava toplantı mekanlarından birine götürürdü. sonrasında, belki haline acıyan birileri çıkar diyerek, magistra önünde yüksek sesle borçlunun borcunu cümle aleme haykırırdı. üç kez bu işlemi ifa ettikten sonra da bir sonuca ulaşılamazsa alacaklı borçlunun tamamen sahibi oluyordu.
alacaklı artık isterse borçluyu öldürebilir, isterse de roma dışında bir yerde onu köle olarak satabilirdi. on iki levha kanununda yer alan bir başka hükme göre ise alacaklı birden fazla olduğunda, intikam duygusuyla borçluyu parçalara ayırıp, borç verenlerin oranına göre bu parçalar taksim edilirlerdi.
neyse ki borçluya uygulanan bir kötü yaptırımlar, mö 200'lü yıllarda kabul edilen lex poetelia ile beraber sona ermişti. artık bundan sonra borçluların köle edilmesi, zincire vurulması ve hatta öldürülmesi yasaklanmıştı.