Toplama Kampına Gönüllü Giren Gizli Direnişçi: Witold Pilecki’nin Efsanevi Hikayesi

Toplama kampına gönüllü olarak girip içeriden direniş örgütleyen ve Auschwitz’in gerçek yüzünü dünyaya duyuran Witold Pilecki’nin hikayesi.
Toplama Kampına Gönüllü Giren Gizli Direnişçi: Witold Pilecki’nin Efsanevi Hikayesi

1901 doğumlu bu polonyalı abimiz witold pilecki, tarihin gördüğü en yürek yemiş adamlardan biri. hani bazen birine "delikanlı" deriz ya, işte bu abimiz cümle içinde "delikanlılığın tanımı" olarak kullanılabilecek bir seviye. ama klasik "delikanlılık" değil bu; öyle sokağın köşesinde dayılananlardan değil. bu adam, elini kolunu sallaya sallaya auschwitz kampına gönüllü olarak giriyor. evet, yanlış okumadınız, "abi ben bi nazi kampına gideyim" diye gidiyor. iq’su yüksek, cesareti zaten tavan. komple paket.

pilecki, polonya’da direniş örgütlerinden biri olan gizli polonya ordusu neferi aktif bir eleman. 1940’larda artık nazi zulmü zirvede. “yahu bu adamlar auschwitz toplama kampında ne halt ediyor, içeride ne oluyor, dışarı nasıl bilgi sızdırabiliriz?” diye bir dert var. çünkü bir sürü dedikodu olmasına rağmen içeriden gelen bir bilgi yok. normal bir insan ne yapar? dışarıdan bilgi toplamaya çalışır, birkaç muhbir falan salmaya çalışır içeri.

ama witold abimiz "yok kardeşim, ben bizzat girerim oraya" diyerek tarihe geçiyor. bildiğin yakalanmış gibi yapıp kendini almanlara tutuklattırıyor. adam savaşta esir düşmemiş, nazilere gidip lolo yapmamış. abimiz gidip bilet alır gibi kamp girişine gitmiş. hani günümüzde işe başvurur gibi adam kampa başvurmuş: “auschwitz’e gönüllü mahkûm olarak gireceğim. yatılı, yemekli.” sahte isimle kendini tutuklatan bu abimiz içeriden selfie bile atmış.


içeri girince olay başlıyor. pilecki burada iki sene geçiriyor. ama öyle yatarak değil. içeride yeraltı direniş ağı kuruyor. dışarıya bilgi sızdırıyor, içerideki mahkûmları örgütlüyor, şifreli mesajlarla auschwitz’te neler döndüğünü londra’ya kadar ulaştırıyor. yani adam içeriden haber servisi yapıyor. o dönem ingilizler’e ilk somut auschwitz bilgisi onun sayesinde ulaşıyor. nazi soğukkanlılığıyla yürütülen “endlösung” (yahudi sorununun nihai çözümü) planının en korkunç detaylarını dışarı, müttefiklere taşıyan ilk kişi bu abimiz.

bu arada kamp hayatı da pek otel gibi değil. açlık, dayak, hastalık, her gün ölüm. buna rağmen adam istihbarat işine devam ediyor. gizli raporları dışarı sızdırıyor.

bu kadar manyaklıkla yetinmiyor, 1943’te kamptan kaçıyor. hem de iki arkadaşıyla birlikte, ateş ederek, at üstünde, ormanlardan, nehirlerden geçerek falan. varşova'ya ulaşıyorlar ve bir sürü belgeyi müttefiklere sağlıyorlar. hani netflix’te "kaçış planı" diye belgesel yapsan “abi abartmışlar” deriz. ama adam yapmış. kampın dışına çıkıyor, bir süre ormanda saklanıyor, sonra direnişe kaldığı yerden devam. bu arada, hıyar ingilizler bu bilgilere rağmen toplama kamplarında olan olayları hala çok inandırıcı bulmuyorlar.

almanlar savaşta çökünce, pilecki “oh be kurtulduk” moduna geçemiyor çünkü polonya’ya sovyetler geliyor. sovyetler de "özgürlük" getirmiyor; bu sefer komünist baskı başlıyor. bu sefer de stalin rejimine karşı direnişe başlıyor. yani adam bir ömür boyu "büyük otoriteye karşı savaş" modunda yaşamış. sağcı faşist, solcu totaliter falan fark etmiyor. yeter ki insanlar eziyet görmesin.

1947’de sovyet destekli polonya güvenlik servisi tarafından tutuklanıyor. aylarca işkence görüyor. el yazısıyla yazdığı raporlar, ona ait belgeler, hepsi toplanıyor. sonunda, sahte suçlamalarla yargılanıyor: “casusluk”, “yabancı ülkelere çalışmak”, “komünist düzene tehdit oluşturmak”. 1948’de idam ediliyor. mahkemesi göstermelik, savunmasına bile izin verilmiyor.

polonya’da komünist dönem boyunca adı bile anılmıyor. resmen “bu adam vatan hainidir” damgası vuruluyor. 1989’da komünist rejim çöktükten sonra hakkında gerçek bilgiler açığa çıkıyor. 1990’lardan sonra üniversitelerde, kitaplarda, hatta dizilerde adı geçmeye başlıyor. 2006’da polonya cumhurbaşkanı tarafından en yüksek madalyalardan biriyle ödüllendiriliyor.