EKONOMİ 1 Ekim 2025
2,9b OKUNMA     71 PAYLAŞIM

Türkiye'deki Gelir Eşitsizliğinin Diğer Ülkelerden Çok Daha Fazla Olduğu Gerçeği

Türkiye'nin canını sıkan problemlerden birini masaya yatıralım.

türkiye'nin hukuksuzluk ile birlikte en büyük sorunu, gelir eşitsizliğinin çoğu ülkeden daha kötü olması

türkiye'deki gelir eşitsizliği fransız devrimini tetikleyen gelir eşitsizliğinden, amerika'da altın çağ (gilded age), sonrasında da şu andaki dehşet gelir eşitsizliğinden daha kötü. bu yüzden bu ülkeleri örnek vereceğim.

gelir eşitsizliği, kapitalist düzende normal bir şeydir. bir ceo'nun çalışan işçiden 3-4 kat fazla kazanması sosyal kontratı bozmaz. refah düzeyi yüksek zamanlarda gelir eşitsizliği bu seviyede gezmiştir - mesela amerika'daki amerikan rüyası denilen 1945-1965 arası dönemde g.e. bu kadardı. bu kadar g.e. normal, hatta kişisel olarak da sorun görmediğim bir şey. rekabeti arttırıyor, bu sayede ürün fiyatları düşüyor ve halkın yaşam kalitesi iyi olduğundan, insanlar bir şey demiyor. yani sosyal kontratı bozmuyor. bundan daha düşük gelir eşitsizliği artık komünizm.

fransız devrimi öncesi? zengin kesimin geliri çalışan kesimin gelirinden 100 kat fazlaydı. ekonomi her zaman win-win üzerinden işlemez. çoğu zaman "toplam sıfır" (zero sum) üzerinden işler. yani çoğu zaman sizin kazandığınız para başkasını fakirleştirir. fakir kesim bir şey alamayınca, hayat kalitesi artmayınca o sosyal kontratı zenginin bir tarafına sokar. fransa'da giyotin ile oldu bu.

gilded age de aynı gelir eşitsizliğine sahipti. zengin kesimin geliri çalışan kesimden yine 100 kat armıştı. gilded age sayesinde 1928 ekonomik krizi çıktı. toplum patlamaya hazırdı, fd roosevelt zenginlere şunu dedi "ya gelirinizden normal insan gibi vergi verirsiniz, yoksa bu insanlardan sizi koruyamam". bu sayede zenginler normal vergisini verdi, zengin geliri/çalışan geliri yine 3-4 kata indi ve insanların yaşam kalitesi çok arttı.

80'de reagan ve thatcher, "aşağıya akan ekonomi" (trickle down economy) çıkardı ve bu dünyaya da yayıldı. bu dolandırıcılık politikasında denilen şey, "zengin daha fazla para kazansın, bu sayede daha fazla işçi alır, çalışan kesimin yaşam kalitesi de yükselir". bunun nasıl bir dolandırıcılık olduğunu okurken anlamışsınızdır. 80'den beridir o "aşağı akma" hiç olmadı. zengin sosyal kontratı bozdu. ancak çalışan kesimin hayat kalitesi başka sebeplerle arttığından insanlar giyotin kurmadılar.

"aşağı akan ekonomi" hakkında meme


üretim ile işçi maaşlarının karşılaştırması

bir yere kadar üretim ve maaşlar elele gitmiş, sonra üretim artarken maaşlar sabit kalmış, değil mi? hah, o işte reagan'ın eseri. türkiye'deki grafik de aynı şekilde, hatta bundan daha da kötü.

şu anda zengin kesimin geliri çalışan kesimden ne kadar fazla, biliyor musunuz? 400 kat! bu artık ekonomi değil, elysium, cyberpunk 2077 senaryosu. böyle bir ekonomide insanların yaşam kalitesinin artması diye bir şey düşünülemez - zaten artmıyor. bu sayede ne oldu? insanlar hem alamadığından hem de protesto amacıyla ekonomiye katkıda bulunmadılar. tüm dünyada çalışmaya katkı azaldı, toplumsal patlama oldu olacak. zaten yavaş yavaş zengin kesime söylenmeler artık şiddetini arttırdı ve zenginlerin de güvenliğini tehdit etmeye başladı.

bunun üzerine zengin kesimin fd roosevelt'i dinlemesi gibi bir cevap vermesini beklersiniz, değil mi? yok, zenginler daha da azıttı: vergilerini tarihte en fazla oranda düşürdüler, "abonelik ekonomisi" sunmaya çalıştılar (you will own nothing and you will be happy), çalışan kesimin elinden ev alma, araba alma, emekli olma olanağı gibi şeyleri aldılar, üstüne üstlük demokrasiye karşı cephe almaya başladılar. şu anda yaptıklarının farkında olduklarından ada satın alıp sığınak yapıyorlar. yani, ateşe benzin attılar.

en güldüğüm anektodlardan biri; zengin kesim şu "survivalist" (paranoyakça kendini koruyan tipler - the last of us'da askeriye tüm şehri toplarken arkada kalan uzun saçlı adam işte survivalist) insanlara sığınakta nasıl yaşanacağını, özel korumalara güvenip güvenemeyeceklerini sormuşlar. survivalist'ler ile tartışmada bakmışlar ki zengin kesimin güvende olduğu bir senaryo yok, yani felaket çıkarsa kaçamayacaklar. bunun üzerine ismini vermeyeceğim dangalağın teki demiş ki "güvenlik görevlilerinin boynuna patlayıcı olan taşma taksak ne olur? bize yamuk yaparlarsa patlatırız."

ben uzun zamandır ceo'ların bayağı bayağı gerizekalı olduğunu düşünmeye başladım. tarih boyunca insanlar arası "fay hatlarını" kışkırtmışlardır, çünkü insanlar din, ırk, cinsiyet farklarını unutursa gözlerini zenginlere çevirir, hep böyle olmuştur. şu anda bile sırf güçlerini korumak için insanlar arasına nifak sokuyorlar. şu anda dünyada palazlanan yok trans karşıtlığı, yok ırkçılık, yok faşizm maşizm, bunların körüklediği şeyler. bunun kendi bindiği dalı kesmek olduğunu görmemek için bayağı mal olmak gerekiyor.

türkiye'deki gelir eşitsizliği daha kötü durumda. toplumun patlama eşiğinde olmasının en büyük sebeplerinden biri bu. bir yöneticinin çalışandan 3-4 kat kazanmasında sorun yoktur - herkes mutludur, sosyal kontratı bozmaya gerek olmaz. zengin kesim çalışan kesimden 400 (türkiye daha feci durumda) kat kazandığında "zero sum" ekonomisi kalmaz, insanların harcayacak parası olmaz. zengin kesim ne kadar insanların dikkatini saçma sapan şeylere çekse de, bir gün o insanlar ayılır. sonrası "giyotin". 80/20 kuralı neticesinde, insanların ekonomik sıkıntısı olmasa sorunların %80'i çözülür, en azından bu gergin ortam sakinleşir, insanlar farklılıklarını unutur.

türkiye'nin gelir uçurumunu acil azaltması gerekiyor. bunun cevabı "herkesin gelirinin sabitlenmesi" değildir.

bugün derste bazı çarpıcı bulgular paylaştım, buraya da aktarayım

2021 yılında dünyada gelir ve servet dağılımı. dünya hasılasının yüzde 52'si, servetin ise yüzde 76'sı en zengin yüzde 10'luk nüfusun elinde.


bölgelerarası gelir dağılımı. en iyi durumda avrupa ülkeleri, en kötü durumda ise mena ülkeleri.


bölgelerarası servet dağılımı. tüm dünya berbat durumda!


en zengin yüzde 10, en fakir yüzde 50'den kaç kat fazla kazanıyor?

türkiye bu konuda en adaletsiz sınıfta. işte bütün ülkeler: