İŞ HAYATI 23 Şubat 2018
82,7b OKUNMA     954 PAYLAŞIM

Türkiye'de Genç Girişimcilerin Çoğu Neden Batıyor?

Bir sürü şirketin kapanış işlemlerini yapmış bir Sözlük yazarı, genç girişimcileri batmaya götüren sebepleri sıralamış.
iStock

1. yüksek vergi oranları

ülkemiz ekonomisi doğrudan ve dolaylı vergilerle ayakta durmaya çalışmaktadır. cari açık arttıkça ve beklenen tahsilat performansı gerçekleşmeyince devlet vergilere yüklenmektedir. bir kere denetim mekanizması zayıftır. genelde denetimde yakaladığımı öperim mantığı hüküm sürmektedir. bunun en büyük nedeni sektörel bazda siyasi kaygılar ve denetimin maliyetli olmasıdır keza denetimi yapacak kalifiye memur sayısı da azdır. örneğin tüm eczacıları denetime tabi tutmaya karar verseniz mutlaka işin ucu birilerinin dayısına ve yeğenine denk gelir , mecliste biri ricada bulunur ve denetim çıkmaza girer. keza denetleyip bir kusur bulunsa da bir şekilde uzlaşmayla caydırıcılıktan uzaklaşıp kayıt dışı ekonomi göz ardı edilir. torba yasalarla mükellef affedilip kısa sürede tahsilat yapmaya çalışılır. bu konuya gelişmemiş ve gelişmekte olan diğer ülkelerin uyguladığı tek çözüm yakaladığıma geçiririm mantığıdır. tabi bu da işi kuralına göre oynayan düzgün girişimciye yük bindirmektedir. örneğin bu yakaladığımı öperim uygulamasını bir yolu denetleyen trafik memurunun hareketlerine uyarlarsak memur her geçen taşıtı denetlemek yerine şüphelendiği tek tük aracı denetime tabi tutup sağlam cezalar geçirmesine benzetebiliriz. 

tabii devlet herkesi denetlesin mantığının zorlayıcı olduğu ve bürokratik kaosa neden olacağını düşünebilirsiniz fakat gelişmiş ülkeler bunu yoğun teknoloji kullanımı ve istatistik ağırlıklı denetimle çözmektedir. az iş gücü , çok teknoloji , çok sayısal veri işin çözüm noktasıdır. yoksa vergi ve sigorta denetmenlerinin ellerinde dosyayla sokak sokak gezmesi zaten olası bir çözüm değildir. örneğin eczacılık sektörü için işletmenin bulunduğu yere , cirosuna ve cari rakamlara göre devlet belli standartlar belirleyip bunun altında kalan işletmeleri doğrudan denetime tabi tutmaktadır. bizde eğer şikayet yoksa , devletten iade talep etmiyorsanız ve göze batacak faaliyetlerde bulunmazsanız kolay kolay denetime tabi tutulmazsınız. yani çoğu zaman devlet alacağında şahin vereceğinde serçe kesilir. doğru teknolojiyi kullanım kısmında ise ödeme kaydedici cihazlarla pos makinelerinin birleştirilmesini örnek gösterebiliriz. eskiden firmalar kredi kartıyla tahsilat yaptıklarında fiş fatura kesmez genel satış tutarları içinde bunu eritirdi. şimdi ise 100 liralık kredi kartıyla satış yapsa hemen yüz liralık fiş otomatik kesilmekte kdv'si de hesaplanmaktadır. tabi işini bilen esnaf bunu yine bir şekilde eritmekte fakat eskiye nazaran oran azalmaktadır.

tabi burada genç girişimci yeni kurduğu işletmesinde kurumsal olarak faaliyet gösterip idealist bir tutum içine girerse yüksek vergi oranı ve cezalarla karşılaşacak şark kurnazı işletmelerin vebalini ödeyecektir. her şeyi dayı yeğen ikileminde halletmeye çalışan ve fatura kesmeye alerjisi olup , devleti sürekli dolandırmaya meyilli işletmelerle rekabet edemeyecektir.

yüksek vergi oranları işletmenin katilidir. sizi vergi kaçırmaya dolayısıyla diğer işletmelerle rekabet etmeye çalışmaya zorlamaktadır. yüzde sekiz-onsekiz kdv , yüzde yirmi kurumlar vergisi , yüzde otuz beşi bulan kademeli gelir vergisi , ilan reklam vergisi , çöp vergisi , sicil ödemeleri , oda aidatları derken beliniz bükülür , ilk açılıştaki heyecanınız yerinde kalmaz. devlet vergisini ödemeyen işletmenin yükünü sizin sırtınıza yükler. çalışanlarını çiçek gibi giydirdiğiniz , her türlü teknolojik altyapıyı kurup kurumsal yönetmeye çalıştığınız şirketiniz karşıdaki malatya pazarının karşısında eriyip gider. eninde sonunda devlet malatya pazarını da dürter ama uzlaşmayla , torba yasalarla üç kuruş ödeyip kurtulurlar siz senelerce ödediğiniz vergilerle kala kalırsınız.

2. kira

işletmeleri batıran bir diğer faktör kira olayıdır. kirada bilindiği gibi yüzde yirmi stopaj vardır. devlet sizden mal sahibinin gayri menkul gelirinden yüzde yirmi kesinti yapıp muhtasar beyannameyle ona ödemenizi ister. işyeri kiralarken genelde bu pek konuşulmaz. mal sahipleri stopaja karışmaz. benim elime x lira geçsin sen gerisini öde der. bir kaç ödenmeyen kira ve stopaj birikince işletme içinden çıkılamaz duruma gelir. dikkat edersiniz batan firmalar genelde ya işçi maaşlarını ya da kirayı ödeyememekle yakınırlar. tabi kurnaz esnafımız genelde işyeri sahibiyle anlaşıp düşük kira üzerinden kontrat yapıp az stopaj öder. bankaya yatırma zorunluluğu olan tutarı mülk sahibi hesabına yatırıp geri kalanı elden öder. her şeyi kurulanı uygun yapmak isteyen eğitimli genç girişimci yoğun kira gideri ve stopaj yüzünden bunalır. burada bir tavsiye olarak şirketlere ait mülkler kiralandığında stopaj olmadığı bilgisidir. yani şirketten işyeri kiralarsanız stopaj kesintisi olmaz , şirket size fatura kesip kdv tahsil eder siz de bu kdv'yi ödeyeceğiniz kdv'den indirim konusu yapabilirsiniz.

3. yüksek sigorta primleri ve kurumsal personel ödemeleri

bir sigortalı için ödenen primler maaşlar göz önüne alındığında oldukça yüksek kalmaktadır. örneğin iki asgari ücretli sigortalı çalıştıran bir işyerinin sigorta pirim tahakkukları indirimli 1.200 indirimsiz 1.350 tl. civarı olmaktadır. bunun bir kısmı işçiye ait olsa bile genel ödenen sigorta tahakkuku nedeniyle genelde tamamı işvereninmiş gibi algılanır. sigorta primleri diğer yasal yükümlülüklerle birlikte yeni işletmelere çok ağır gelmektedir. ayrıca işçilerin asgari geçim indirimleri ve fazla mesai ücretleri de dikkat edilecek bir konudur. çoğu esnaf bunları ödemez hatta lafını bile yapmaz. örneğin işçilere vereceği asgari geçim indirimini ödemiş gibi muhtasar vergisinden düşer ama işçilere ses bile etmez. işçisine bayram mesaisi , fazla mesai veren , asgari geçim indirimini ödeyen , primini aldığı maaş üzerinden tahakkuk ettiren firmanın ödeyeceği sigorta primi fahiş tutarlara ulaşmaktadır. yine kurumsal girişimci işletmemiz üzülmektedir. devlet çalışanların çoğunun asgari ücret üzerinden sigortalanıp vergi kaçırdığını işçinin hakkının yendiğini bilir ama buna göz yumar. gerçek maaş üzerinden primleri ödeyenlerden ne kopardım kardır diye düşünür. kalkıp da firmaları denetlemez. şikayet olursa gider bakar . benim tavsiyem firmaların indirim ve teşvikleri iyi takip edip muhasebecileriyle iletişim halinde olmalarıdır. örneğin borcu olmayana , kadın ve genç işçi çalıştırana , istihdam sayısını artırana ve işkur bağlantılı çalışmalara güzel teşvikler sağlamakta. yani kadın ve genç işçi çalıştırıyorsanız , yeni istihdam yaratıyorsanız ve işkur bağlantılı personel alımı yapıyorsanız ödediğiniz primler ciddi manada düşer.

işçi maaşları da çok tehlikeli bir konudur. ne yapın edin ilk önce işçi maaşlarını ödeyin. bu hem sosyal sorumluluk hem de işletmenin sağlığı açısından çok önemlidir. maaşını zamanında almayan işçinin motivasyonu düşer , işyeri gevşemeye ve huzur kaçmaya başlar.

4. makro düzeydeki işletmelerle, internet ticaretiyle ve ithal mallarla rekabet

günümüz ekonomisinde küçük ve orta boy işletmelerin makro boyuttaki işletmelerle rekabeti gittikçe zorlaşmaktadır. örneğin nalburdan aldığınız 5 liralık tornavidayı hafta sonu süpermarkette 1 lira görmeniz oldukça olasıdır. her yerde hafta sonu kampanyaları , ekstra indirimler , bonuslar , kartta biriken puanlar üstüne avm'lerin çekiciliği. büyük firmalar zararına satış yapsa bile onları etkilemez hatta müşteri çekerek pozitif fayda bile sağlayabilir ama etrafındaki üç beş tane işletmeyi kolayca batırabilir. iş ağınızı ve portföyünüzü kurarken bunlara çok dikkat etmeniz lazım. sattığınız hizmet veya mal sizin satamayacağınız kadar ucuza satılırsa ne yapabileceğinizi düşünmeniz lazım. örneğin siz çinden elli çuval telefon kılıfı getirdiniz ve işi ucuza kapattığınızı düşünürken başka biri bin çuval getirip bunu süpermarket ağına yayıp sizin malınızı maliyetini yükseltip ticari faaliyetinizi çökertebilir. özellikle internet harici mal ve hizmet satacaklar çok dikkatli olmalı. her malın her zaman daha ucuzu ve kolay ulaşılabileni her zaman vardır. diğer unsurlarla farkındalık yaratmak daha önemli.

5. tahsilat sıkıntısı

genel olarak perakende satışta etkisi fazla olmasa da toptan ticarette hayati önem taşır. tahsil edilemeyen birkaç çek-senet ve ödemesi gelmeyen cari hesap başlangıçta size önemli gelmese de zamanla bunlar kanser gibi siz önüne geçemeden çoğalır ve kendinizi elinizde çiçek buketi gibi senet ve çeklerle banka banka dolaşırken bulursunuz. tabi tüm bu durum ödenemeyen çeklere vesile olur ve gece rüyanızda bile çeklerle boğuşursunuz. çekleri ve senedi tutarından çok daha aza bozdurur sattığınız maldan zarar etmeye başlarsınız.

6. fütursuzca çekilen krediler

işletmelerin yeni kurulduğunda oldukça sık yaptığı bir hatadır. şirketim büyüsün , yatırım yapayım , çok kazanayım derken bir anda masanızın üstü on çeşit bankadan ödeme planlarıyla dolar. krediyi krediyle ödemeye başlarsınız . işçi maaşları , çekler her şey krediyle ödenir. aldığınız malın maliyeti ödediğiniz faizler ve banka masraflarıyla çok fazla yükselir. belli süre sonra ödediğiniz faiz tutarını ve faiz oranını düşünemezsiniz bile. bankadan para gelsin yeter diye düşünürsünüz. görünürde her şey güzel ilerlemekte fakat buz dağı yavaş yavaş yukarı doğru yükselmektedir. zamanla kendi kredi kartınız ve eş dostun kartıyla kendi pos cihazınızdan satış yapmış gibi hesabınıza para girmesini sağlamaya başlarsınız ama zamanla onlar da şişer.

7. kişisel ego ve toplumsal yapı içerisinde yukarıda yer alma arzusu

yeni üniversite mezunu olmuş ve işletme kurmuş genç girişimci veya ortaklıklarda çok sık yapılan bir diğer hata da kendini sektörde uzun süre yer alan firmalarla kıyaslama bir an önce başarılı olma isteğidir. yeterli seviyede kazanç olmasa da lüks araçlar kiralanır , işyeri merkezi son derece lüks dayanır döşenir , en düzgün en tahsilli personel işe alınıp yüksek maaşlar verilir. tanıtımlar , fuarlar , her yere verilen reklamlar , abartı marka giderleri derken masraflar inanılmaz boyuta ulaşır fakat ortada elle tutulur bir satış performansı yoktur. böyle durumlarda ihtiyatlı davranan klasik işletmeler daha uzun süre dayanıp ayakta kalabilmektedir. türk dizilerindeki holding patronu gibi masanızın üzerinde imac ve iphone 7 ile güzel sekreterinizin getirdiği türk kahvesini yudumlarken yirmi küsür yaşında masanın üzerindeki elektrik faturasına bakarken bulursunuz kendinizi. dışarıdan kimse anlamaz "x bey" bir anda elinde cv ile dolaşan " eleman x" olur. çalıştırdığınız adamdan borç isterken bulursunuz kendinizi.

8. yanlış ortaklıklar ve akraba ilişkileri

imkanınız varsa ortaklığa girmeyin. bazı ortaklıkların yüksek getirisi olsa da boku çıkma ihtimali de oldukça fazla. özellikle akrabanızla iş ilişkisi kurmamaya çalışın. iş biter ama akrabalık bir şekilde hep vardır. alacağınız olur isteyemezsiniz , bir şeye canınız sıkılır söyleyemezsiniz , amca yeğen ilişkisiyle ezmeye çalışırlar , hiç alakasız akrabalar konuya müdahil olur. en kötüsü işletme kapanır gider ama aile içinde konu bitmez yine huzurunuz kaçar.

son olarak ticaret riskli iştir , özel yetenektir. eğitim , kişisel gelişim , çevre faktörü ne kadar önemli olsa da gözlemlediğim kadarıyla tıpkı şarkı söyleyebilmek gibi özel bir yetenektir. şunları yazarken ben yoruldum. bana kalsa çekilecek dert değildir ama bahsi yükseltmek istiyorsanız kartlarınız sağlam olsun.

ekleme 

kendim iş kurup hiç batırmadım ama mesleğim gereği yirmi senedir sayısını hatırlamadığım firmanın kuruluş ve kapanış işlemlerini yaptım , mali faaliyetlerini kontrol altında tuttum. yazdıklarım tamamen tarafsız ve pek çok genç girişimcinin yaşadığına şahit olduğum unsurlardır.