13 Gününü Orada Geçiren Birinden: Tayland'dan Neler Beklemeniz Gerekiyor?
13 günlük tayland seyahatim sonrasında notlarım
nüfus 70 milyon, motosiklet sayısı 100 milyona yakın. her evde birden fazla motor var, bir de turistlere kiralananlar eklenince sayı normal geliyor. motosiklet taksi sistemi aşırı pratik, tabii yağmura denk gelmezseniz. trafik ise “kaos düzeni” ile işliyor. kaza yok, korna yok. “acaba kornaları mı bozuk?” diye düşünmedim değil. ilk günlerde kalp krizi eşiğinde geziyorsun ama sonra “sal gitsin” moduna giriyorsun.
ülkede koku var diyorlar ama aşırı derecede rahatsız edici bir koku yok bence, dünyanın en pis kokan durian meyvesi yüzünden olabilir, her yerde satılıyor. kokusu bozuk kavun+ hafif lağım. ben kurusunu çok küçük bir parça yedim içimden kokusu 3 saat gitmedi. bir kez denemeli ama çok da tavsiye edilmez. otellere toplu taşımaya durian sokmak yasak cezası var. kokunun bir diğer sebebi de her yerde pişen yemekler. bizim gibi ayçiçeği yağı değil palmiye yağı kullanıyorlar. onun da kendine has bir kokusu var. bu yağ kokusu da ülkenin her yerinde. bizde zararlı olan palm yağından farkli olduğunu düşünüyorum. diğer türlü bizde yaş ortalaması 75 iken tayland da 79 olmazdı.
elektrik kabloları resmen soyut modern sanatı. “eskisini sökme, üstüne yenisini at” tekniğiyle gökyüzünü karartmışlar. sadece grand palace çevresi pırıl pırıl, kral orada oturuyor ya, orada bari kablo olmasın demişler.
ülke komple açık mutfak. nüfusun yarısı diğer yarısına ve turistlere yemek pişiriyor desek yalan olmaz. dışarıda yerel yemekler aşırı ucuz. çoğu evde mutfak dahi yokmuş. sokak yemekleri hayatın merkezinde. pad thai ve tom yum candır. menüler çok geniş; küçücük bir dükkânda bile 40 çeşit yemek çıkıyor. böcek-akrep mevzusu ise şehir efsanesi; 13 günlük gezide 3 tezgahta gördüm, onlar da turistler kafayı bulunca yesin diye. başka türlüsü imkansız.
alışveriş boyut atlamış. iconsiam gibi avmler “avrupa level” lüks, mahalle pazarları ise “eminönü/tahtakale sıtayla.” gece pazarları apayrı kültür, sıradan küçük birini gezmek bile 2 saat sürebiliyor.
phuket ülkenin antalyası gibi ama sokakların konsepti farklı: yasaklı madde satıcısı + masaj salonu + restoran + tur acentesi döngü böyle onlarcası, yüzlercesi gidiyor.
kültür mevzusu ise bambaşka. utanma yok. umumi tuvalette kadın temizlikçi elinde paspasla dalıyor, millet pisuvarda işini görüyor, o da kendi işini yapıp çıkıyor. taharet musluğu otellerde var (şükür), ama avm ve havalimanları gibi umuma açık yerlerde yok.
nüfusun %95’i budist. dinlerine/ inançlarına aşırı bağlılar. tapınak sayısı ülkede 40 binden fazla. ilk 2-3 tanesini gezerken “vay anasını” dedirtiyor, sonrası ctrl+c / ctrl+v. bundan dolayıdır ki tapınak konusunda seçici gezin (wat arun, wat pho gibi). evlerde, iş yerlerinde budizmin rutüellerinden mini sunaklar var, tanrılarına yemekler içecekler armağan ederek böylelikle onları hoş tutup, kötü ruhlara karşı kendilerine karşı koruyucu olduklarına inanıyorlar. bu sunakları beğenmeyip/ değiştirmek için vb nedenlerden çöpe atmak inançları gereği yasak, işleri bitince ormana ebebeynlerini bırakan hayırsız evlatlar gibi boş arsalara bırakıyorlar. boş arsalartapınak/sunak mezarlığı gibi olmuş.
insanlar aşırı sakin, budizmin etkisi belli. ticaret zekâları da efsane:her yerden para kazanıyorlar ama fırsatçılık olmadan kararında turistleri para olarak görmeden. dolandırıcıları da yok mu diyeceksiniz var ama türkiye'ye göre düşünürseniz aşırı amatör: mesela grand palace’a giderken yolda “orası kapalı, gel tuktukla gezelim” diyen dayılar gibi. tamamen gönüllülük üzerine ufak yalanlar.
taksi kullanırken kural: taximetre açıyorsa kralsın (açanların üstlerinde ışıklı taximetre yazıları var), açmıyorsa binme ya da pazarlığına kuvvet. indrive & grab de net fiyat neyse o. tuktuk en pahalısı, ama pazarlıkla 400’den 150’ye düşebiliyor, daha ağzını açmadan ona göre düşünün.
helal yemek konusu çok pratik. malezyalı müslüman çok olduğu için domuzsuz restoran bulmak kolay. açık büfeler efsane; bizde bir kişinin ödediğine orada iki kişi sınırsız et yiyebiliyorsunuz. her şehirde en az 5-6 türk restoranı var. 1500 nüfuslu phi phi adasında bile vardı.
ulaşım ağı mükemmel ama metrolar kafa karıştırıcı. 2 hattın olduğu bir yerde aynı hat karşılıklı değil, altlı üstlü. yanlış binersen “ben nerdeyim?” garantili kaybolma macerası cepte.
24 saat açık marketleri çok yaygın. özellikle 7-eleven hayat kurtarıyor. nerdeyse her sokakta var, keşke bizde de geri gelse. alkol satışı saat sınırlı (11.00–17.00 ve gece 00.00 sonrası yok), restoranlarda sorun yok.
oteller ucuz, masajlar trajikomik fiyatlı. 200 tl’ye 1 saat masaj. yaptırmazsan dönüşte pişman olursun.
meyveler efsane.özellikle mango, ananas, kaju… yerken türkiye'dekiler yan sanayi mi acaba dedirttiriyor.
deniz görüntü kartpostal gibi ama içine girince görüntüsü gibi değil. su çok sıcak, ferahlatmıyor. tuz oranı düşük, batmamak için ekstra uğraşman lazım.
pattaya’ya gitmedim ama ülke anlatılan gibi komple fuhuş değil. phuket bangla road ve bangkok khosan road civarı harici hiç bir şekilde rahatsız edici bir ortam yok.
bangkok havalimanı devasa avm gibi. fiyatlar dışarıyla neredeyse aynı. içeride 7-eleven bile var, düşünün artık. bizim ülkedeki gibi 4 kat geçirme yok.
chiang mai mutlaka gidilmeli. gerçek tayland kültürü orada, bangkoka 700 km uzakta ama değer doğası karadeniz gibi, havası mis. fiyatlar aşırı ucuz. en büyük dezavantajı ingilizce bilen çok az. siyaset/ felsefe tartışması yapmayacaksanız anlaşma sorunu yaşamazsınız.
yapmadan dönmeyin diyeceklerim ise
bangkok yüzen pazar ve demiryolu pazarı.
fil barınaklarında bir gün geçirme.
chiang maide bambudan yapılan sallarla yapılan rafting.
bangkok yatan buda ve grand palace gezisi.
phi phi adası turu ve infinty restaurantta yemek.
maya bay turu
james bond adası (olmasa da olur)
panya adası.
bangkokta nehirde tekne turu.
+ bonus: bol bol ucuz hediyeleri alın.
özetle: motosikleti bol, elektrik kabloları arapsaçı, insanları sinirlerini aldırmış, mutfağı açık hava, masajı bedavadan biraz pahalı, meyveleri gerçek, denizi sıcak, güvenlik maksimum rüya gibi bir güneydoğu asya ülkesi.