Yüksek Kilometreli Araç Alınır mı?
yalan yok; hiç yüksek kilometrede bir araba almadım... ama sattım yüksek kilometrelerde arabalar. alır mıyım? evet, kesinlikle alırım. çünkü kilometreden çok, bakımları ve bakımların ne kadar düzenli yapıldığı önemlidir. aynı şekilde arabanın kullanıldığı güzergah ve nasıl kullanıldığı da çok önemlidir.
iki örnek verelim;
mesela 244 bin kilometrede bir arabamı sattım geçen sene. arabayı 205 bin kilometrede almıştım ve araba tamamen yetkili servis bakımlıydı. aşırı pimpirikli ve arabasını çok seven birinden almıştım. çift turbo kullanan bir arabaydı ve aracın üzerindeki turbolar fabrikanın taktığı turbolardı. sattığım kişiyle de hala görüşüyorum, 260 bin kilometreyi gördü araba yaklaşık ve evet, hala fabrikanın taktığı turbolar arabanın üzerinde.
diğer yandan, yine aynı markanın 60 bin kilometredeki başka bir modelini alan birini tanıyorum. kilometresi düşük diye bir dünya para vererek ve çok güvenerek aldığı arabasının turbosunu 85 bin kilometrede değiştirmek zorunda kaldı. çünkü bir önceki sahibi yağ değişimlerini düzenli yapmamış ve arabayı durunca hiç beklemeden direkt stop etmiş... turbo, yağsız kalmış ve iyi bile dayanmış! sonuç: turbo değişimi için ödenen onca para.
kilometre hiç ama hiç önemli değildir. nasıl kullanıldığı ve ne denki bakıldığı önemlidir.
bu işin japonu, almanı, amerikanı pek fark etmez. euro4 - euro5 ve euro6 standartlarını karşılayan neredeyse tüm arabalar tahmininizden daha fazla koşarlar.
ticari taksilerin arabalarının bir çoğu italyan, fransız nadiren de japon ve korelidir. ticari taksiciler 500.000 - 700.000 km yapmadan aracı elden çıkarmazlar. zaten beş yılda bir değiştirme zorunluluğu var. ticari de bir yılda ortalama 100 - 140 bin km koşarlar.
yeni avrupa taşıt komisyonu’na göre beğenmediğiniz dacia bile yarım milyon km koşar. (bakımlarını aksatmadığınız takdirde.
100 bin, 200 bin, hatta 300 bin km'de bile araç alınır, binilir. durumu iyiyse, illa o araba isteniyorsa, bütçeniz o kadar el veriyorsa alınır.
şimdi bazı arkadaşlar diyor ya “alman veya japon olmazsa alınmaz“ diye; tamamen bu da bütçeye bağlı bir söylemdir. zaten bütçe el vermediğinden yüksek bir km’li araç alınacaksa eğer kesinlikle alman yada japon alınmamalıdır. sürekli ufak tefek yürüyen arızaları oluşacağı için alman veya japon’un masrafları araca verdiğiniz kadar para tutacaktır. ama ülkemiz de üretimi yapılan italyan, kore, fransız gibi araçların popülaritesinden ve ülkemizde üretilmesinden dolayı parçaları alman ve japon’a göre bi-hayli ucuz olacaktır.
bir yanlış düşünceyi de düzeltmekte fayda var. aracın motorundan bu kadar da korkmayın. motor sandığınız kadar maliyetli onarım gerektiren bir donanım değil. fakat şanzıman olsun, yürüyen olsun, direksiyon kutusu olsun; bunlar motordan daha fazla dert açar başınıza.
motoru rektifiye ettirirsiniz ama çoğu zaman şanzımanın yenisini veya en iyi ihtimalle çıkmasını almak zorunda kalırsınız.
ekspertiz sonrası duruma göre 500.000 km’de de araç alınır.
teknik olarak bir otomobilin sağlıklı yol alabilmesi için bakımlarının düzenli yapılmış olması gerekir. bu düzen ise genel olarak senede bir ya da xx kilometredir. 10 senede 200 bin km yapmış bir araç, en kötü ihtimalle senede en az 1 defa bakıma girmiş demektir. bazı bakımlar aksatılmaya gelmez, yapılmazsa ciddi masraflara yol açar. yol yapabilmek için araca iyi bakmak gerekir.
2010 model 200 bin km de bir araç, 2007 model 90 bin km de bir araçtan çok daha iyi durumda olabilir.
ayrıca senede 10 bin kilometre yol yapmayan insanların otomobil sahibi olması da saçmalıktır, ekonomik olarak saçma sapan yatırımdır.
birçok ticari taksi, pazarlama maksatlı kullanılan araçlar tek elden kullanıldıkları ve bakımları aksatılmadığında en az 600 bin km sorunsuz yol alır.