Yerli Postmodern Edebiyatın Belki de En İyisi Olan Orhan Pamuk Eseri: Kara Kitap

Nobel ödüllü yazarımız Orhan Pamuk'un en iyi eserlerinden biri sayılan Kara Kitap hakkında bilgi veren ve düşündüren yazıları derledik.
Yerli Postmodern Edebiyatın Belki de En İyisi Olan Orhan Pamuk Eseri: Kara Kitap


Kitap üzerine genel düşünceler

üzerinde çok konuşulması, çok tartışılması gereken türk edebiyatının yüz akı eserlerinden biri. merkezine bir aşk hikayesini oturtan, yanına istanbul'un çarpıklıklarını, türkiye'nin gündemine bir dönem ve kısmen hala etki etmiş toplum gerçekliklerini, orhan pamuk'un devrik, kapalı, etkileyici ve gizemli üslubunu, bilmeceleri, tarihi eserlerden yansımaları, mitleri, fantazileri (boğazın suları çekilirken), nişantaşını yerleştiren bir şaheser.

galip'in celal, celalin ise galip olduğu, rüyanın ise gizemin kalbinde yer aldığı bir aile dramı da denilebilir. tıpkı pamuk'un adeta okuyucuyla eğlenircesine kitapta dediği gibi, aslında okurun daha başlarda sonunu tahmin ettiği ama bunun farkında olmadığı, sonunda bazılarını açıkça söylediği ama çoğu gizli kalan birçok flashback ve göndermelerle yüklüdür kitap. pamuk'un, ama aslında, anladığımız üzere galip'in "kara kitabı"dır.

kitabı okuyan herkesi derinden etkileyen en azından bir iki gözlem veya paragraf mutlaka mevcut ki bu bile okumak için yeterli bir sebep. bazı yan hikayeler ise oradan buradan derlenen, çok bildik eserlerin yansımaları da olsa gayet dikkatle okunmalı. hemen hemen her paragrafa serpiştirilen günlük hayatın parçalarından yola çıkarak kara bir aynadan yansıyan "apartman boşluğu" gibi ufak detayların tasviri gayet hoş.

bence elbette en etkileyici yanı rüya tabi. rüya'nın nerede ve ne sebepten orada olduğu değil önemli olan; rüya'nın kaybolmuş olması, galip'in veya daha doğrusu sizin yanınızda olmaması, sizin sıradan hayatınıza inanmayıp, onunda o sıradan hayatı paylaştığını ve orada bir yeri olduğunu kabullenmemesi. adeta kitabın karanlık atmosferinde "nerede olduğunu bilseniz de" siz de rüyayı arıyorsunuz.

ayrıca sonda cinayetin kim tarafından işlendiği havada kalsa da, aslında çok belli. bu noktada mehmet yılmaz karakteri ve onun dile getirdiği yaşlı attar figürü çok önem verilmesi gereken detaylar; galiple geçen ve celal'e duyulan hayranlığı anlatan telefon görüşmeleri, "insanın kendisi olamaması" sorunu iz bırakıyor gerçekten.

bir de mesela benim çok dikkatimi çeken bir lacivert olayı var kitapta, özellikle yarıya kadar her betimlemede mutlaka bir mavi tonu kullanılmış. ek olarak ise stratejik ve gizemli bir yeşil tükenmez kalemi de unutmamak gerek. hikayenin karlı bir kış günü başlayıp, karın dindiği gün bitmesi ise orhan pamuk'un çok sevdiği kar öğesini bir kez daha düşürüyor belleklere.

sonuç olarak bence orhan pamuk'un en iyi romanı değil, benim adım kırmızı'nın bu konuda rakipsiz olduğunu düşünüyorum ama ondan çok daha geniş bir kitleye hitap edecek bir potansiyeli var kara kitap'ın. orhan pamuk'u sevsin sevmesin, üslubunu beğensin beğenmesin, kafayı yaptığı dilbilgisi hatalarıyla bozsun bozmasın, ne olursa olsun kitap için harcanan emeği takdir etmeli ve bu kitabı bir başucu eseri olarak görmeli insan...


Metnin temalarına dair bilmeniz gerekenler

genelde tasavvuf, özelde ise onun artık bir nevi aforoz edilmiş bir kolu olan hurufilik ile postmodern edebiyat anlatısını harmanlamak gibi dahiyane bir fikirle yola çıkan roman. kitabın karakterlerinden celal salik'in köşe yazıları eserin belkemiği konumunda.

kitabın ilk bölümden önce esrar ile alakalı iki epigraf karşılıyor bizi. romanın gideceği yön hakkında bize ipucu veriyor yazar. zira sır kavramı tasavvufta önemli bir kavram. aynı zamanda romanın son kısmında bürüneceği polisiye ruh hali de esrar kavramı ile yakından ilişkili.

romanla alakalı detaylı konuşmak için önce hurufilik neymiş ona bakalım. türk dil kurumu'na göre tanımı: "kur'an'ın harflerinden birtakım anlam ve yargılar çıkaran bir mezhep." fazlulluah esterabadi tarafından kurulduğu söyleniyor ki zaten kitapta da bu gizemli adamın bahsi geçiyor. kendisi idam edildiği için daha sonraları ünü giderek yayılıyor. orhan pamuk, bu adamın kurduğu esrarlı mezhebi her şeyin görünen anlamının arkasındaki ikinci anlam ile ya da başka bir deyişle batınî mana ile ilişkisi bağlamında mevzu bahis ediyor.

hurufilik denilen akımın köklerinin çok eskilerde yattığını da eklemek lazım bu arada. harfler ve sayıların kutsal anlamlar ihtiva ettiği inancı eski çağlardan bu yana mevcut imiş. mesela hepimizce bilinen ünlü pisagor bu minvalde bir tarikat dahi kurmuş. aslında popüler birçok gizemli, dini yahut seküler topluluğun temelinde bu tür harf, sayı mistisizmi var diyebiliriz. geometri kavramının da bu noktada önemini unutmadan vurgulayalım.

orhan pamuk, gnostik tandanslı tüm bu gizemciliği kullanarak memleketimizin belki iki yüz yıldır tartışageldiği taklit ve asıl kavramlarını ele alıyor. şizofrenik ruh halinin toplumsallaşmasını büyük bir ustalıkla ortaya koyuyor. yüzlerdeki gizli manalardan asırlık yaralarımızı teşhise çabalıyor. nihayetinde ortaya destansı bir postmodern başyapıt çıkıyor.

kitapta orhan pamuk'un ısrarla üzerinde durduğu başka bir tasavvufî karakter daha var: mevlana celaleddin-i rumi. yazar onun hayatı üzerinden bazı çıkarsamalar yapıyor. rumi'nin en bilindik eseri mesnevi bağlamında hikayeyi gerçekle karşılaştırıyor. metinlerarasılık üzerine orhan pamuk'un görüşlerini öğreniyoruz. bu noktada kâh hayy bin yakzan'ın kâh robinson crusoe'nun bahsi geçiyor.

aslında kara kitap içerik bakımından, romanda söz edilen alaaddin'in dükkanı'nı andırıyor diyebiliriz. dünya kadar karmaşık, anlam yüklü ve bir o kadar anlamsız.

tüm bu bahsettiklerimiz haricinde kitabın esas hatlarını belirleyen şeyh galip'in hüsn ü aşk adlı eseri tabii ki. 


Final yorumu

orhan pamuk nobel edebiyat ödülünü aldı, çünkü ben onun yüzünden idare hukuku finaline giremedim. boz koridorları, şahsiyetsiz sınıfları, tuğla gibi kitapları, takım elbiseli gestapo hocalarıyla, tecrübe etmesi azaptan farksız bir okulun, sınıf atlamam açısından hayati önemdeki sınavını, "kara kitap" yüzünden kaçırdım. sıfır mübalağadır... unutmam hiç: küçük bir odada, küçük bir masa... masanın üzerinde idare hukuku kitabı, kitabın yanında fotokopi notlar, onların yanında da "kara kitap"... elim asıl kara kitaba değil, diğer "kara kitap"a gitti. kitabı açtım ve sabah kuşlar cıvıldayıp perdelerden gün sızarken, ben de huşu içinde sızdım. şimdi dönüp baktığımda hayata dair bir nevi tercihte bulunduğumu görüyorum. zira o günden sonra, hukuk fakültesi'ne bir daha doğru düzgün uğramadım. şunu da söylemek mümkün: şimdi lise mezunu bir romancıysam, bir sebebi de orhan pamuk belki... ve işte o yüzden ben, orhan pamuk'un nobel edebiyat ödülü'nü neden aldığını iyi biliyorum.

- murat uyurkulak

Orhan Pamuk'un BBC Belgeselindeki İlginç Seslenişi: Merhaba Poğaçacı

Orhan Pamuk'un Nobel'i Hak Etmediğini Savunan Argümanlara Tek Tek Yanıtlar