Yapay Zekaya Kendimizi Acaba Biraz Fazla mı Emanet Ediyoruz?

yapay zeka... tamam güldük eğlendik, ilk günlerde ben de destekledim ama.... (yazı biraz küfürlü olacak.)
bazen kendimi 1800'lerde buharlı motora karşı çıkanlar gibi hissediyorum, ama bence onlar yine haklıydı. yani zamanın onların talep ettiği (abi ne gerek var bu kadar buhara kömüre?) yönde ilerlememiş olması bence onları haksız yapmaz. kendilerine göre haklılık payları vardı. matbaaya karşı çıkanların dahi kendilerine göre haklılık payları vardı.
koşulsuz, fakat bir şekilde, kendi benliğimizi ve anlamımızı makinelere emanet etmeye devam ediyoruz. ilk taştan aleti yapıp, gücü kaldıraçla bir yere aktarabileceğimizi bulmamızdan bu yana, durmaksızın ilerliyoruz ve kendimizi soyutlayıp makinelere kontrol vermeye devam ediyoruz. ama artık iş döndü dolaştı, kas gücümüzü taşerona havale etmeyi çoktan aştı. artık anlamımızı veriyoruz. onu kaybetmek istiyoruz. neden, bilmiyorum?
yani afedersiniz s*kko 2-3 paragraf yazı, 10-15 sayfa slayt, 1 sayfa tasarım yapmaktan mı yorulduk? ooooo çok iyi geldi abi yapay zeka asistanım gibi oldu, çalıştırıyorum:)))) (ben de çalıştırıyorum) ama, burada anlamımızı artık kaybetmek üzere olduğumuzu görmüyor muyuz? yani çizgiyi nerede çekeceğiz?
bence buraları iyi gibi, hatta objektif bakınca, bence 1970'lerde durmalıydık. bu akıllı telefona falan da gerek yoktu yani. 2010'lardan sonra gelişen her şey bizim sinirsel ağlarımızı zayıflatıp, anlamımızı aşındırmaktan başka bir b*ka yaramadı kanaatindeyim.
dopamin ayarlarımızın ebesi s*kildi. salyamız akarak aşağı kaydırıyoruz. odaklanma süremiz dopamine crush yemekten sıfıra indi.
bilişsel kapasitemiz, örgün düşünme yeteneğimizin ebesi şu an yapay zeka ile yıkılıyor.
bütün bunlara gerek var mı cidden?
ben artık "lan iyi ki bu buluş oldu da, eskiden neydi öyle ya?" dediğim hiçbir şey yaşamıyorum, tam tersi, bu buluş artık benim tahtıma oynuyor diyorum...
bu yazı bile, insanlığın temel avantajlı olduğu konu ve anlam arayışına en önemli katkıyı sağlayan şey iletişimdi ve yazı bu iletişim aracıydı, şimdi bunu yapay zekaya versem, aha bu yazdığımı, 5 saniye içinde yazar, o zaman benim anlamım ne? bu yazının anlamı ne? neden?
benzeri bir hissi ilk olarak 2016 yılında, şu starbucks otomatik baristayı koyunca yaşadım. düşündüm: bu makinenin yapılması, ar-ge'si, üretimi, b*ku püsürü, nereden baksan bir 50-60milyon$ tutmuştur dedim. 35.000 lokasyonu var starbucks'ın, 10.000 $ makine başına yaz, 35milyon$, 100milyon$ maliyeti var bu b*kun, her şubeye koymaya kalksan.
bir baristanın maaşı 600$ olsa... 100milyon$ ile 600-700 baristayı 20 sene boyunca emekli edene kadar istihdam edersin. hadi makinenin teknolojisinin 5 senede eskiyip tekrar yeni bir ar-ge programı hesaba katmamızı gerektireceğini düşünsek, 3500 baristayı istihdam edersin demektir bu.
ağam biz bunu gerçekten niye yapıyoruz?
yaratmaya namzet olduğumuz refahı insanlarla paylaşmak yerine, neden insanın anlamını sürekli silmeye uğraşıyoruz? abi ben istemiyorum ki bir makineden sıktığımın kahvesini alayım, ben insan görmek istiyorum çünkü ben de bir insanım, insan görmek beni güvende hissettiriyor bu kodumun ormanında?
yapay zeka da böyle, gerçekten yapay zekaya çözdürmemiz gereken problemlerimiz mi var? hadi lan utanmayın açın yapay zekaya sorduğunuz soruları listeleyin, hepsi s*kko s*kko konular.
bullshit jobs kitabı çok güzeldi, şimdi o bullshit jobs'ın bullshit olduğu yetmiyor, bir de bullshit sorunları çözebilmek için yapay zekaya tüm dikkatimizi ve kaynağımızı verdik.
nereden baksan 1 trilyon$ harcanmış olsa bu ekran kartıdır, geliştirmesidir, eğitmesidir, 1 trilyon$'a kaç tane insan yetiştirirsin yav, bir insanın yıllık maliyeti hadi olsun 20.000 $, 50 milyon insan yeştirebiliyorsun bu paraya.
alt yapılardan da kastım bu, yani bu kadar soyutlayacak ne vardı insanı?
ana babamız hiç mi bizi sevmedi de anlam arayışımızı tamamen soyutladık?