Türkiye'den Uluslararası Bir Komedyen Çıkmamasının Sebebi Ne Olabilir?
türkiye'den uluslararası bir komedyen çıkmaması, türk kültürünün yüksek bağlamlı olmasından kaynaklanıyor olabilir.
yüksek bağlamlı (high-context) kültürlerde iletişim dolaylı, ima yollu ve sözsüz olmaya meyyaldir. sözcük kullanıldığında da, sözcüğün anlamını belirlemede bağlam, lügatten daha önemlidir. yüksek bağlamlı kültürlerde iletişim, önceden mensuplar tarafından bilinen ve paylaşılan bir bağlamın yoğun belirleyiciliğinde gerçekleşir, ne demek istediğinizi ancak sizinle aynı kültür, çevre ve arkaplandan gelen birisi anlayabilir.
inside joke diye bir tabir var ya, onun gibi düşünün. (bkz: diego dur allahını seversen zaten ortalık karışık) böyle bir şaka. bu şakayı anlamak için bu şakayı doğuran olayı&meme'i bilmek zorundasınız. bilmeseniz bile bu sözün şaka amaçlı sıkça kullanıldığına şahit olmalısınız.
bütün bir kültürün böyle olduğunu farz edin. işte yüksek bağlamlı kültür böyledir. bu kültürde yapılan şakalar çoğunlukla bağlama referans verir.
düşük bağlamlı kültürlerde (anglo-sakson kültürü mesela) bağlamın belirleyiciliği daha zayıftır. tabii mizah her zaman bağlama gönderme yapar; trump taklidi yapıldığında trump figürüne aşina değilseniz gülmezsiniz. ama düşük bağlamlı kültürlerde sözcüğün anlamı bağlama göre çok az değişir, asıl mesele burada. bağlam hala önemlidir, evet, ama daha az önemlidir.
bu durum bizim gibi yüksek bağlamlı kültürlerde çıkan ürünlerin evrenselleşmesini zorlaştırır. şakalarımızı anlamak için türk olmak gerekir zira, yalnızca türkçe bilmek ya da yabancı dile çevirmek yetmez. divan edebiyatı şiirini anlamak gibi düşünün: mazmunların ne ifade ettiğini anlamak için, gülün, bülbülün hikayesine aşina olmanız, arkaplana hakim olmanız gerekir. sözgelimi, necati bey "ben üzümün suyun severem sofu danesin / zira kimi kızın sever kimi anesin" diyor, mizah yapıyor. şarabın lakabı, duht-i ineb'dir, "üzümün kızı". ben üzümün suyunu seviyorum, sofu da tanesini seviyor, zevklere karışılmaz, kimi annesini, kimi kızını sever diyerek bu mazmuna gönderme yapıyor. bu klişeyi bilmezseniz mizahı anlayamaz, gülemezsiniz.
bu durum tabii literatürde bolca işlenmiş. bizim gibi yüksek bağlamlı kültüre sahip olan japonlar ve mizah konusu bu açıdan ele alınmış: http://pisces.lib.utsunomiya-u.ac.jp/…3-reimann.pdf
"...this type of owarai humour is highly context and culture specific and any outsider,
unfamiliar with the subtleties of japanese society or common sense, would be totally oblivious to the finer meanings and nuances which make it interesting or laughable."
(bu tür owarai mizahı yüksek oranda bağlama ve kültüre özeldir ve japon cemiyetinin incelikleri ve ortak aklına aşina olmayan herhangi bir yabancı, bu mizahı ilginç ya da gülünür kılan nüans ve ince anlamlara tamamen bigane kalacaktır.)
Owarai: Japon tv komedi kültürü diyebiliriz.
dolayısıyla komedyenlerimiz uluslararası ölçülere göre yeteneksiz değiller. ama uluslararası toplumun onları izleyip gülme şansı düşük. zira birincil hedef kitleleri, içinden çıktıkları toplum, türkler.
edebiyatımız da benzer dertlerden mustarip. biraz şahsi görüş belirteyim, orhan pamuk'un yurtdışında tutması bu sebepten bence. zira adamın eserlerinin mayasında "türklük" yok, anladığım kadarıyla çevirmene yönelik yazılıyor ve herhangi bir amerikalı post-modern yazardan üslup ve içerik yönüyle ciddi biçimde ayırmak kolay değil.
delil: attila ilhan şiirlerini ingilizceye çevirmek için uğraşıp her defasında bileklerini kesen bir meraklı.