Domuz Yemeyen ve Sigara İçmeyen Bir Hristiyan Mezhebi: Yedinci Gün Adventist Kilisesi
Nasıl ortaya çıkmıştır?
19. yüzyıl ortalarında, bilhassa abd'de çok taraftar toplayan "isa'nın ikinci gelişini bekleme" (=advent) hareketinin doğal bir uzantısı olarak 1850'den sonra ortaya çıkmıştır. advent hareketinde elemanı olan cemaatler (yani kiliseler) ekseriyetle protestan kökenli kiliseler olduğundan, yedinci gün adventist hareketinin baştan beri bir protestan hareketi olduğunu söylemek yanlış olmaz. hatta, "protestan" kelimesinin sözcük anlamına ve tarihsel süreçteki işlevine baktığımızda, bu kavramın içini en çok dolduranların yedinci gün adventistleri olduğu görülecektir.
(1800'lerdeki advent hareketinin 1844'teki "büyük hüsran" sonrası dağılmasının ardından ortaya çıkan iki ana koldan "birinci gün adventistleri" hiçbir zaman organize olmadıklarından ve zaman içinde diğer cemaatler içinde eridiklerinden, "yedinci gün" olmayan bir adventist topluluğunun ya hiç olmaması, ya da varsa bile dikkate değer sayılarda olmamalarından ötürü, yazımızın geri kalanında 7. gün a.'lere kısaca "adventist" diyelim... nitekim 1. gün adventisti olmaması bir yana, o zamandan beri "yedinci gün" titrini taşıyan daha pek çok topluluk/akım çıkmıştır ortaya, her ne kadar bunların da sayıları adventistlere kıyasla devede kulak, denize kum kalsa da.)
Farklı ülkelerde bu mezhebi tanıyan bir Sözlük yazarı anlatıyor
bu mezhebe mensup insanlar ile tanışma fırsatı ve bu mezheple ilgili ilginç şeyler gözlemleme şansı buldum.
ilk dikkatimi çeken: bu topluluğun faaliyetlerinde, derneklerinde kullandığı logo bizim milli eğitim bakanlığı logosuna benziyor. kitabın arasından çıkan meşale logosu.
logo meb
logo adventist
bu toplulukla ilk iletişime girdiğimde açıkçası pek ciddiye alamadım
150 yıllık bir mezhep sonunda adamın biri çıkmış, hristiyanlığa biraz yorum katmış, budur en doğru mezhep demiş gibiydi. sonra biraz daha merakımı cezbedince ortaya ilginç şeyler çıktı. bana göre ise hala dinin kurallarının güncellenmiş ve modernize edilmiş hali gibi. bir update indirmiş birisi sanki.
sembollerden kurtulmuşlar. katolik ve ortodoksların aksine dini objelere ve sembollere rastlamak mümkün değil. hac şeklinde objeleri takmazlar, evde-arabada bulundurmazlar. bir objenin kendilerine yardım edeceğine ve kendilerini koruyacağına inanmazlar. isa, meryem portreleri evlerini süslemez. şükranlarını göstermek için hristiyanların yaptığı istavroz işaretini kesinlikle yapmazlar.
kutsal günleri ile hristiyanlıktaki diğer mezheplerden ayrıldıkları için bazı ülkelerde halk arasında cumartesiciler olarak bilinir. papazları sinek kaydı traşlı, her daim takım elbiselidir. özel bir kıyafeti veya takkesi yoktur. elinde tütsü sallama veya insanların üzerine kutsal şu serpme gibi aktiviteler yapmaz. vaazını yapar çıkar gider. yılın belli günlerinde hristiyanlıkta yapılan şarap ekmek ayini, bu topluluk alkol kullanmadığı için üzüm suyu ve ekmek ile yapılır.
yıllık güneş takvimleri vardır, cumartesi günlerini takip ederler
cuma güneşin batması ile cumartesi güneş batana kadar geçen sürede maksimum seviyede dünyevi işlerden uzak dururlar. bu zaman diliminde seyahat etmezler, yemek yapmazlar, bulaşık yıkamazlar. cumartesi günü çalışmayı zorunlu kılacak meslekleri seçmezler. tv’de sadece dini program var ise izlerler. alışveriş yapılmaz. cumartesi öğlen uykusu meşhurdur, dinlenirler bol bol. buna sebep olarak tanrının dünyayı 6 günde yarattığını ve 7. gün dinlendiğini söylerler. onlar için yedinci gün olan cumartesi tanrıya ayrılmalıdır. tabii ki acil durumlarda doğal olarak bu esnetilir. acilse eczaneden ilaç alınır. doktora gidilir ve yine acil bir durum olursa cumartesi günü yolculuğa çıkılır.
bu topluluğun kadınları gösterişten çok uzaktırlar. aşırı makyaj hiç hoş karşılanmaz. kulaklarını deldirmezler, yani küpe takmazlar. bir kadının bunu yapmayabildiğini görünce bazen yeryüzündeki en katı inanış olduğunu düşünebiliyor insan.
sigara içmemeleri başlı başına enteresan bir olay. 2-3 nesildir adventist olan bir ailede hiç kimsenin sigara içmemesini yalnızca dini bir kural sağlardı heralde. saygı duyulacak bir şey. dünya üzerinde en uzun yaşayan insanların kendilerinden çıkmasıyla övünürler.
klasik müzik dışında her tarz müziğin kendilerini kötü alışkanlıklara yönlendireceğini düşündükleri için pop-rock vs müzik dinlemezler, bu müziklerde dans etmezler.
tek toynaklı hayvanların etlerini yemezler
evet, domuz eti yemeyen bir hristiyan mezhebi. çok daha muhafazakar olanları et dahi tüketmezler. avrupa'da azınlık oldukları yerlerde türk marketleri ve kasapları imdatlarına koşar. bunu duyunca hemen aa ne kadar da yakın müslümanlığa diyenler daha erken.
katolik ve ortodoksların aksine çocuklarına vaftizi doğduktan ilk 2-3 ay içinde değil 15-16 yıl sonra yaparlar. buna neden olarak da biz onlara kendi mezhebini seçme şansı veriyoruz derler. onlara göre 15 16 yaşına gelen çocuk kendi isteği ile vaftiz olarak, kendi isteği ile bu mezhebi seçer. benim gözlemlediğim ise o yaşa gelene kadar çocuk sadece adventist kilisesine gönderilip sadece tek mezhebin kuralları ile yetiştirildiği için zaten çok bir seçim şansı bırakılmıyor. ama çok nadir ben vaftiz olmuyorum arkadaş bu mezhebi de seçmiyorum diyip kendine başka yol çizebiliyor.
çocuklar demişken bu toplulukta yetişen çocuklar bazı dini kuralları çocuk olduğu için geçemiyorlar. hani bizdeki gibi ya sen öğlene kadar oruç tut ya da sen camiye şortla da gelsen olur gibi durumlar yok. cuma güneş batışından cumartesi güneş batana kadar ailelerin sıkı gözetimi altında kesinlikle arkadaşları ile oynamaya gönderilmez, evde bilgisayar açılmaz bütün dünyevi işlerden uzak tutulmaya çalışılır.
sayıları dünya üzerinde çok gibi görünse de tüm coğrafyaya yayılınca azınlık kalıyorlar. bu yüzden bulundukları bu cemiyete ait herkes birbirini tanır. tanımasalar bile birinin adventist olup olmadığını 2 kilometreden anlarlar.
e tabi tüm yukarıdakilerden dolayı çocukluktan itibaren sizi zor bir hayat bekliyor
ergenliğe girdikten sonra pop rock konserlerine gidemediğinizi, gösterişli giyinemediğinizi, küpe takamadığınızı, sigara alkol almadığınızı düşünün. arkadaş çevreniz git gide daralır daralır ve çevrenizde sadece kendi mezhebinizden insanlar ile birkaç eski dost kalır. kendi içlerine kapanırlar.
bu muhafazakar hristiyan mezhebinde kadın ve erkeklerin el sıkışmaması gibi bir durum söz konusu değildir. birbirlerine kardeşim diye hitap ederler. avrupa'da kadının çalışma oranını az da olsa bu topluluk düşürür. evde çocuklarını eğiten eşine yemek yapan, evi hep temiz tutan kadın makbuldür. erken yaşta evlilikler (20-21) ve erken yaşta çocuk sahibi olmak yaygındır bu yüzden.
diğer bütün dinler ve mezhepler gibi kendilerini diğer dinlerden ve mezheplerden çok üstün tutarlar. onlara göre diğerleri alkol alan sigara içen sembollere taban geri kafalı insanlardır. zaten bu konuda da açık görüşlü olsalar ve medeni görüşler ileri sürselerdi dinin doğasına aykırı olurdu sanırım ya da şu an bütün dünya onları konuşuyor olurduk.
bu topluluğun içinde de kaçamak yapanlar, kuralları çok katı bulanlar var
buna rağmen topluluk dışında kalmamak için gizli gizli sigara alkol içerler, kızlı erkekli ortamlara girerler... ne şiş yanar ne kebap. şişi de kebabı da yakanlar var, bunlar muhafazakar ailelerde neredeyse anne baba tarafından bile dışlanır. müslüman muhafazakar bir ailede büyüyüp ben ateistim demek gibi bir şey.
işin ilginç olanı ise günah sayılan bir eylemi yaptığınızı 2 kişi görür ve kayıtlı bulunduğunuz kiliseye bildirirse aforoz edilmeniz, topluluktan dışlanmanız ışık hızı ile gerçekleşiyor. bu işlemden sonra tekrar kilise faaliyetlerinden faydalanmanız topluma kabul edilmeniz için tekrar vaftiz olmanız gerekmektedir. vaftiz olmadan dini nikah kıyamazsınız, başka bir kilisede kıymak isterseniz de burada kaydınız yok diye geri çevrilirsiniz. ben bu kiliseye kaydolmak istiyorum, buraya yeni taşındım derseniz hemen eski kayıtlı olduğunuz yerden kontrol edilir. yani kocaman adamı kadını o kutsal su ile dolu havuza sokarlar illa.
ayrıca başka mezhepten biri ile evlilik kolay kolay gerçekleşmez.
ekstrem bir mezheplerini yayma çabası yoktur. biraz cemaatin türkiyedeki faaliyetlerini görseler direkt model alacak bir potansiyele sahipler. çocukları ders çalışma bahanesi ile evlere davet edebilirler ilerleyen yıllarda. bir benzerini afrika'da sağlık kuruluşları açarak uyguladıklarını düşünmekteyim. belki okul da açsalar afrika'da tam bir rekabet olurdu.
tüm bunlar birkaç ülkedeki adventist cemaatinde gördüklerimdenden derlenmiştir
dinin ya da mezhebin apaçık kurallarının olmasına rağmen her toplumda aynı şekilde yaşanmadığı, binlerce yorumunun bulunduğu bir dünyada emimin yedinci gün adventistleri de kendi içlerinde halen tartışdıkları yorumlamaya devam ettikleri şeyler vardır.
son olarak türkiyede istanbul'da da kiliseleri bulunmakta. 100'e yakın kayıtlı üyesi var sanırım. izmir’de kilise yok fakat basmane'deki bir iş hanında toplanıyorlar. türk üyeleri de var. tüm dünyadaki kiliseleri bir şekilde dolaylı veya doğrudan amerika’daki kuruluşlarından maddi destek alırlar. izmir'deki vaazları buradan dinlenebilir. izmir'de vaazları amerikalı bir bey ve türk eşi vermektedir. çok misavirperverler ve herkesi davet ediyorlar. izmir şubesi