Sultan Vahdettin Yurt Dışına Kaçınca Tam Olarak Neler Yaptı?

Osmanlı İmparatorluğu'nun 36. ve son sultanı Vahdettin her zaman sağlam bir tartışma konusu olmuştur. Biraz bilgi verelim kendisi hakkında.
Sultan Vahdettin Yurt Dışına Kaçınca Tam Olarak Neler Yaptı?

17 kasım 1922 vahdettin'in yurdu terk etmesi... geçtiğimiz gün 98. yıldönümü olan hadise.

ingiliz işgal orduları komutanı general harrington'a yazdığı mektupta vahdettin iltica talebinde bulunmuş, 1 kasım 1922'de saltanatın kaldırılması ile bu talebi işleme konulmuş ve 17 kasım 1922 tarihinde sabah saatlerinde britanya donanmasına ait hms malaya zırhlısına binerek ve eşlerini, çocuklarını işgalcilerin eline bırakarak kaçmıştır...

öncelikle şunu iyi bilmeniz lazım: vahdettin kovulmadı, sürgüne gönderilmedi. vahdettin hakkında herhangi bir deport yahut sürgün kararı ve/veya emri yoktur.

vahdettin gayet de kendi istek ve arzusuyla ingilizlerden siyasi sığınma talep etmiş, ingilizler de bu talebi (vahdettin'in halifelik sıfatını kullanmak için) kabul etmiş ve onu istanbul'dan alıp götürmüşlerdir.

esasen ingilizler vahdettin'i hindistan'a götürmek, hint müslümanlarının britanya ile olan bağlarını güçlendirmek için hilafet makamını kullanmak istiyorlardı.

lakin ingilizlerin bu düşüncesi ters tepti. zira hindistan müslümanları, vahdettin'in hindistan'a getirilmesini reddetti.


işte ingilizlerin bu planı ters tepip, vahdettin de elde kalınca ingilizler vahdettin'i malta'ya atıp kaçtılar. garibim vahdettin de ağzına çalınmış bir parmak ingiliz balıyla mısır'a, hindistan'a sultan olma umuduyla bekledi durdu. tabi beklerken umutlar tükendi.

vahdettin ingilizlerden bir fayda gelmeyeceğini anlayınca çareyi amerikan başkanına mektup yazmakta buldu. bu mektupta vahdettin yardım edilmesi halinde sahip olduğu padişahlık ve hilafet makamlarını tekrar geri alabileceğinden bahsetmiş ve amerika'nın çıkarlarına hizmet edeceğini deklare etmiş.

(ilgili mektup abd ulusal arşivinde; vahdettin's letter to the president of u.s.a" adı altında, 86700/1788 numarada kayıtlıdır.)


tabi bu arada vahdettin bu mektubu italya'dan yazıyor. yani, malta'dan italya'ya geçmiş.
peki italya'da nerede yaşıyor? san remo'da...

bakınız bu san remo'daki yaşantı zurna'nın zırt dediği yer

fakir, yoksul, sefil vahdettin, italya'nın gözde tatil beldesi san remo'da şu evde yaşıyor, ne kadar da fakir ve harap bir ev değil mi?


bahçesi de var


neyse, vahdettin abd'den de umduğunu bulamayınca, şansını bir de fransa'da denemek istemiş. 13 mart 1924 tarihinde fransa cumhurbaşkanı millerand'a bir mektup yazmış.

üstelik bu mektubun bir kopyasını da britanya kralı'na da göndermiş. amma ve lakin fransa henüz 5 ay önce kurulmuş türkiye cumhuriyeti'ni ilk tanıyan, hatta türkiye cumhuriyeti kurulmadan evvel, tbmm hükümeti ile ilk anlaşmayı yapan (bkz: ankara antlaşması)
ülkeydi. türkiye'ye karşı böyle hasmane bir tutuma girmemesi gerektiğini sütçü imam'dan, kara yılan'dan, şehit kamil'den öğrenmiş, fransız devlet hafızasına kazımışlardı.
(ilgili belge: fransız dışişleri arşivi, 57. cilt, 79-80. yaprak)

işte vahdettin'in yaptığı bu tüm girişimlerden aldığı yanıtlar hep olumsuz olmuştu.
çünkü vaktiyle türkiye üzerinde işgal girişiminde bulunanların hepsi artık "geldikleri gibi gideceklerini" çok iyi anlamışlardı...

neyse, san remo'da hayat güzeldi ama girişimler sonuçsuz kalmıştı

bu arada halifelik de kaldırılmış, son halife abdülmecid efendi de türk vatanından sürgün edilmişti. vahdettin san remo'da yaşıyor, abdülmecid efendi ise fransa'nın nice kentinde yaşıyordu.

bilenler bilir, nice ile san remo birbirine çok yakın mesafededir. sadece 55 km.


işte biri nice'de, biri san remo'da yaşarken iki hanedan üyesinin aralarına nifak girdi.
zira abdülmecid efendi "son halife" olması sebebiyle kendisini hanedanın doğal reisi olarak görüyor, hanedan tuğralı belgeler dağıtıyor, hanedan üyelerini cezalandırıyor, onların nikahlarını falan kıyıyordu. işin gerçeği yurtdışındaki hanedan üyeleri de abdülmecid efendi'yi "reis" olarak görüyor, hiçbiri vahdettin'i iplemiyordu.

tabi bu yaşamı sürerken hanedan üyelerinin yurt dışındaki yaşamları için hatırı sayılır bir kaynak gerekiyordu.

işte bu kaynak da ırak petrollerinde osmanlı hanedanının sahip olduğu hisselerdi. abdülmecid efendi bu petrol gelirlerinden hanedana düşen payı alabilmek için mahkemeye başvurdu, fakat mahkeme bu payı alabilmesi için vahdettin'in de vekalet vermesi gerektiğini belirtti.
abdülmecid efendi vahdettin'den vekalet vermesini isteyip, vahdettin de vekalet vermeyince, iki hanedan üyesinin arası açıldı ve ölene kadar küs kaldılar.

bu arada ırak petrollerinden de 5 kuruş pay alamadılar ne yazık ki. bu küslük öyle bir küslüktü ki, vahdettin öldüğünde san remo'dan şam'a getirilip defnedilmişti.

abdülmecid efendi de ölmeden evvel, "beni vahdeddin'in yanına gömmeyin" şeklinde vasiyet vermiş, medine'ye defnedilmişti...

işte vahdettin'in yurt dışında yaptıkları. fazlası var eksiği yok.