Sivrisinek Isırığıyla Başlayarak Hayatı Dar Eden Bir Rahatsızlık: Fil Hastalığı

Lenfatik filaryaz, mikroskobik parazit solucanların neden olduğu ve fil hastalığı olarak da bilinen ciddi bir enfeksiyon. Bu parazitler, sivrisinekler aracılığıyla insanlara bulaşarak lenfatik sisteme yerleşir ve ciddi şişlikler ile cilt kalınlaşmalarına yol açar.
Sivrisinek Isırığıyla Başlayarak Hayatı Dar Eden Bir Rahatsızlık: Fil Hastalığı

lenfatik filaryaz, birtakım parazit solucanların neden oldukları bir hastalıktır. bu parazit solucanlar toplu olarak “filarya” diye bilinirler. enfekte olmuş insanların çoğu bir belirti vermez. öte yandan, bazı hastalarda “elefantiyaz” (fil hastalığı) denilen bir sendrom gelişir: kollar, bacaklar, genital bölgeler ve memelerde ciddi şişkinlikler görülür. etkilenen bölgelerde cilt de kalınlaşır. bu hastalık, etkilenmiş kişilerin sosyal ve ekonomik durumlarını bozabilir.

bu hastalıktan 3 solucan türü sorumludur: wucheheria bancrofti, brugia malayi ve brugia timori. wuchereria bancrofti en sık hastalığa yol açan türdür.


hastalığa yol açan solucanlar zorunlu olarak kan emici olan böcek vektörler yoluyla bulaşmaktadır. bu hastalıkta vektörler sivrisineklerdir. sivrisineklerin bulaştırdığı diğer parazit hastalıklarının aksine bu hastalık birden fazla cins sivrisinek tarafından taşınabilmektedir: anopheles, culex ve aedes türü sivrisinekler cinse bağlı olarak değişen etkinlikte bu parazitleri taşımacılığını yapmaktadırlar (en az etkinlikte anopheles’in vektörlüğüdür; en etkin olanı ise culex’tir) 

enfeksiyon sağlıklı bir insanı bir sivrisineğpin ısırması ile başlamaktadır. sivrisinek kan emerken, kan emdiği yaraya 3. dönem solucan larvalarını da boşaltır. bu larvalar cilt altını (dermis) çabucak geçerek lokal lenf damarlarına girerler. burada deri değiştirerek 4. dönem larvalara dönüşürler. bundan sonraki yaklaşık 6-9 aylık bir dönemde larvalar bir kez daha deri değiştirerek seksüel olgunluğa erişmiş erkek ve dişi solucanlara dönüşürler. bu yetişkin solucanlar alt ve üst ekstremitelerle erkek genital bölgesinin getirici lenf damarlarında barınmaktadır. döllenmiş olan erişkin dişi solucanların her biri yaklaşık 10000 adet 1. dönem larvayı serbest bırakabilir. bu larvalar “mikrofilarya” olarak da bilinir. bu larvalar lenf sistemini terk edip, kan dolaşımına geçerler. kan dolaşımındaki mikrofilaryalar ise bir sineğin hastayı ısırmasıyla sineğe geçer ve sinekte yaklaşık 14 gün içinde 2 defa deri değiştirdikten sonra sineğin kan emeceği başka bir insanı enfekte etmeye hazır hale gelir ve çevrim böylece tamamlanmış olur. burada önemli bir nokta mikrofilaryaların kan dolaşımında en çok gece bulunmasıdır. gündüz vaktinde mikrofilaryalar derin vasküler yatakta bulunur; bu sebeple gündüzleri genellikle kanda tespit edilemezler.

lenfatik filaryaz güney asya, sahra altı afrika ve pasifik bölgelerinde sık görülmektedir. 2015 yılında yaklaşık 38.5 milyon insanda hastalığın olduğu bildirilmiştir. 54 ülkede yaklaşık 950 milyon insan bu hastalığın riski altındadır

bu solucanların bulaştığı hastaların çoğu kanda mikrofilaryaların olduğu dönemde herhangi bir şikayetleri olmaz. öte yandan hastalık daha çok geç ergenlik çağında ve erişkinlikte kendini belli eder. bu dönemde ateşle birlikte kollar, bacaklar ve erkek genital bölgesinde şişliklerin olduğu 4-7 günlük akut lenfanjit (lenf damarı iltihabı) atakları olur. bu durumun filarya solucanlarından çok hastalığa eklenen bakteriyel enfeksiyonların sonucunda olduğu düşünülmektedir. bu akut lenfanjit ataklarını kollar, bacaklar, kadınlarda göğüsler ve erkek genital bölgesinde sürekli şişmelerin olduğu kronik dönem takip edebilir (“fil hastalığı”). erkek genital bölgesi wuchereria bancrofti enfeksiyonunda daha sık etkilenirken brugia cinsi solucanlar bu bölgeyi daha az etkiler.

hastalığın tanısı hastalığın sık görüldüğü bir yerde yaşayan hastada sivrisineklerle temas öyküsüün alınması ve kan örneklerinde mikrofilaryaların görülmesiyle konmaktadır. mikrofilaryalar kan dolaşımında geceleri bulunduğundan; tanı koymak zor olabilir (6). bu nedenle hastadan gece vakti kan almak gerekir. alınan kan örneği lama kalın yayma olarak yayılır ve giemsa yöntemiyle boyanarak mikroskopta incelenir. ayrıca, solucanlara karşı kanda oluşan antikorlar da saptanabilir.

tedavide antihelmintik (“solucan karşıtı”) ilaçlar kullanılmaktadır. en çok dietilkarbamazin ve ivermektin kullanılmaktadır; ancak bu ilaçlar mikrofilaryalara etkilidir. erişkin solucanlara karşı etkinlikleri daha azdır. ayrıca doksisiklin isimli bir antibiyotik de kullanılabilir. bu ilaç, solucanlarla ortak yaşayan “wolbachia” isimli bir bakteriyi hedef almaktadır. bu bakteri olmadan mikrofilaryalar ya ölür ya da normal gelişimlerini tamamlayamaz. ayrıca erişkin solucanlar da üreme yeteneklerini kaybeder ve normalde oertalama 14 yıl yaşabilen bu solucanlar 1-2 yılda ölür (8). öte yandan, gebelerde kullanılamaması ve yan etki olarak ışığa duyarlılık yaratıyor olması bu ilacın geniş kullanımını engellemektedir.

kaynaklar