Sanat Dediğimiz Şey, İnsanı Nasıl Etkiliyor?
"sanatın hiçbir işe yaramaması..."
sanat bende ne işe yarıyor diye sorduğumda şunlar beliriyor zihnimde; sanatçının anlattığı hikayenin kıyısında köşesinde, detaylarında, hikayenin vardığı sonuçlarda, o sonuçlara ulaşırken katettiği yollarda kendi hikayemin, kendi bireysel gelişimimin ve bende soruna yol açan temaların bir yansımasını, ifadelerini buluyorum. sanatçının hikayesi benim hikayemle kesişiyor ve bu bende bir etki doğmasına yol açıyor: vay be! diye şaşkınlık belirten bir etki ya da “ ne anlatmış ama” türünden bir hayranlığın ifadesi olan bir etki. hayran oluyorum, takdir ediyorum, şaşırıyorum, merak ediyorum, hayretler içinde kalıyorum. tüm bu güçlü duyguları iki saatlik bir film, bir roman, bir dizi bölümü, bir müzik parçası yaratabiliyor. bunları hissettiğimde yaşıyor olmanın güzelliği, bir gün ölecek olmanın hüznü, hala vakit olduğunun mutluluğu, başka türlü neler hissedebilirimin merakı gibi daha genel düşünce ve duygular da diğerlerine ekleniyor. bir sanat eseri inanılmaz derecede karmaşık etkiler ağına yol açabiliyor.
kendi hikayemin süslenmiş püslenmiş versiyonunu bir sanat eserinde gördüğümde kendime de dönmenin bir yolunu bulmuş okuyorum. sanatçının süslediği eseri analiz etmeye çalıştığımda aslında insan varoluşu denilen müthiş karmaşanın benimle sanatçıyı bağlayan bağ olduğunu, hepimizin bu varoluşla uğraşma gayesinin farklı farklı yollara çıktığını keşfediyorum. sanat, benimle öteki arasında insani bir bağ oluşmasına yardımcı oluyor.
sanat ayrıca katarsis etkisine yol açmayı da sürdürüyor hala. henüz aklıma gelmemiş , bilincimde belirmemiş gizli kapaklı süreçleri bir sanat eserinde farkettiğimde belki o soruna uyanmış oluyorum, kendimdeki varlığını keşfediyorum bir problemin ve “bu bende nasıl işliyor olabilir?” diye düşünmeye başlıyorum. sanat nesnesi analitik bir soru sorma sürecine açılan kapı oluyor bu bağlamda.
tüm bunlara ek olarak sanat göz zevkimi, duyma zevkimi, keşfetme zevkimi tatmin ediyor. “ne kadar vurucu bir hikaye!” dediğimde beni dış dünyanın banalliğinden koparıp sanat eserinin dünyasının sıradışılığına sürükleyen bir yolculuktan bahsediyorum. bir süreliğine dünyada olmamanın, başka dünyalarda olmanın hazzından, evrenler arası yolculuktan ve yine başka dünyaları keşfetmenin güzelliğinden.
bunlar benim bir izleyici, okur, dinleyici olarak duyduğum zevklerin yansımalarının sadece bir bölümü. sanatçının zevkinden, üretme zevkinden, okur-sanatçı etkileşiminden hiç bahsetmedim bile. bana kalırsa insan olarak doğmuş olmanın en güzel artılarından biri sanatı algılayabiliyor ve sanattan zevk alıyor olmak. tıpkı bilim gibi, felsefe gibi sanat da insani karmaşıklığımızın en tepe noktalarından biri. sonsuza kadar övebilirim sanatı.