Padişahın Hükümranlığını Temsil Eden Mühür: Osmanlı Tuğrası

Osmanlı Tuğrası nedir, ne değildir?
Padişahın Hükümranlığını Temsil Eden Mühür: Osmanlı Tuğrası

öncelikle, "osmanlı" kelimesi aslında osman gazi’nin soyunu ve hanedanı ifade eder. evet, imparatorluk bu hanedanın adını taşır, ama tuğra "osmanlı devleti"ne ait değildir, padişahın bireysel egemenliğini ve hükümranlığını temsil eder.

teknik ve tarihi bağlamda "padişah tuğrası" ya da daha da doğru şekilde "ii. mahmud’un tuğrası", "kanuni’nin tuğrası" gibi özel isimle anılması gerekir.

"osmanlı tuğrası" söylemi, tuğra geleneğini genel bir çatı kavramla tanımlamak için mecazen kullanılsa da, bu kullanım, tarihsel ve siyasi gerçekliği tam olarak yansıtmaz. yani anlayacağınız, “osmanlı tuğrası” demek, teknik olarak biraz "genelleme tuzağına" düşmektir. her padişahın kendi tuğrası olur, çünkü sonuçta herkesin imzası kendine özgüdür.

öte yandan konuya dönersek, bu bir sanat eseri değil. ama evet, aynı zamanda bir nevi de sanat eseri. bu bir mühür. ama bir harita gibi karmaşık. ve biraz da kuantum fiziği gibi: ilk bakışta bir anlam ifade etmiyor ama içine girdikçe çok boyutlu bir monarşik el yazısına ulaşıyorsunuz.

öncelikle, tuğra nedir?

tuğra, osmanlı padişahlarının resmi imzasıydı. yani bugün bir belgeye ıslak imza atıyorsak, onlar bu görsel kodu kullanıyorlardı. bir tür kaligrafik mühür-tasarım. içinde padişahın adı, babasının adı, “muzaffer daima” gibi mutlu dilekler var. ama bu öyle düz yazı değil; iç içe geçmiş kıvrımlar, yukarı doğru yükselen çizgiler, sağa sola açılan kollarla adeta bir uzay istasyonu planı gibi: (en ünlü olanlardan kanuni sultan süleyman'ın tuğrası)

tarihte hiç olmasaydı ve şimdi karşınıza çıksaydı, "bu kadar kıvrımı çizene kadar ruhsat projesi çizip bina inşa ederdim; kim bu grafik tasarımcı", derdiniz. ya da "bu imza mı yoksa labirent mi?" diye tökezlerdiniz. zira bu çizgilerle indiana jones bile kaybolurdu. ama sonuçta padişah da oturup kendi imzasını atıyor değildi. bu işi yapan bir hat ekibi vardı yani. bazen padişah olmak ne zormuş diyorum, imza bile atmanıza izin vermiyor bürokrasi(!).

bu şeyin içinde padişahın adı, babasının adı, devletin niyet mektubu, hatta bazı teorilere göre kimi gizli mesajlar da var. bir ‘imza’, bu kadar fazla meta/veri içeremez. bu resmen tarihsel bir zip dosyası da denilebilir.

peki, tuğra’nın parçaları nelerdir?

sere/sele (gövde veya kürsü): padişahın adı ve unvanı burada yazılıdır. tıpkı bir filmin künyesi gibi: oyuncu, yönetmen, cast&crew... osmanlı padişahının baba ismiyle birlikte göründüğü bir nevi e-devlet üst soy dökümü. şah, han, el-muzaffer gibi lakaplar da burada bulunuyordu.

beyze (kavisli oval hatlar): iki büyük kıvrıma arapçada yumurta anlamına gelen "beyze" adı verilir.

bin ile han kelimelerinin 'n' harflerinin kıvrılmasıyla meydana gelen ve iç içe yazılan iki kavise denirdi. iç beyze ve dış beyze adı verilen bu iki kavis tuğranın sol tarafında bir karıncık oluştururdu, ve "daima" kelimesi bunun ortasında konuşlanırdı. tuğra tasarımının bazı yorumları, beyzelerin sultanların egemen olduğu iki denizi sembolize ettiğini de iddia eder: dıştaki büyük halka akdeniz'i, içteki küçük halka ise karadeniz'i simgeler, gibi.
esasında, bunlar bana islami batman logosunu anımsatıyor ne hikmetse.

tuğ ve zülfe (yukarı uzanan çizgiler): güç, kudret, yükselme. tuğ, tuğra'nın yukarıya uzanmış olan mızrak şeklindeki "üç elif" harfine verilen addır.

"yanaktan sarkan saç lülesi" olarak divan edebiyatı ve halk türkülerinde çok denk geldiğimiz zülüf yahut zülfe, burada tuğ'nun üzerinden flama gibi çekilen kıvrıkları ima etmektedir. rüzgarın doğudan batıya doğru estiğini, yani osmanlıların geleneksel ilerleyişini/hareketini simgeler.

bu çizgiler, padişahın batı’ya doğru uzandığını gösteriyor denilebilir pekala. gerçekten, harita gibi...

hançer: tuğranın sağındaki çizgilere hançer adı verilir ve güç ve kudret sembolü olan kılıca benzer motiflerdir gerçekten de. burada artık sembolizm overload.


burada bölümlerini açıklarken en başta tuğ geçiyor, peki bu isim nereden geliyor, yani 'tuğra'?

esasında net bir cevabı yok, üzgünüm. ama iki hipotez var;
bazı dilbilimciler, “tuğra” kelimesindeki “ra” ekinin arapça'daki soyut isim veya işlev eki olan “-ra” veya “-re” ile bağlantılı olduğunu öne sürer.
fikr - fikir - fikra örneğinde olduğu gibi.
bu durumda “tuğ + ra” = “tuğluk / tuğlu olan şey” gibi soyut bir kavrama dönüşür. yani “tuğsal işaret.”

ikinci alternatif ise,
türk kökenli ‘tuğrağ’dan geldiği yönünde.
bu yaklaşıma göre tuğra, eski türk devlet geleneğindeki “tuğrağ” adlı bir çeşit yazıcı/katip işareti olduğu yönündedir.

"yani, hükümdarların pdf belgesine eklediği imza şablonu gibi. belgenin altına iliştirilen o gösterişli karalama."

bu ikinci teori, “tuğ” kelimesinin zaten hükümdarlık ve güç sembolü olarak türk kültüründe köklü bir yeri olduğunu kabul eder. üstüne bir de -rağ/-rak türetme eki gelerek “tuğlaştırılmış şey”, yani “simgesel tuğ” anlamına ulaşılır.

sonuç olarak, tuğra, sadece kaligrafik bir görsel değil, aynı zamanda kelime evriminde bir schrödinger kedisi vakasıdır artık. bir anlamda hem arma, hem grafik roman, hem de diplomatik niyet mektubudur.

ve şimdi kafalarda asıl soru:

"peki, adam gibi yazsaydı ya ‘süleyman bin selim’ diye, neden böyle karmaşa?"

çünkü gücü sadece söylemezsin, çizersin. tıpkı fiziğin sadece sözle değil, formülle anlatılması gibi.
öte yandan, tuğranın her padişah için özel olması, onu adeta birer kraliyet qr kodu haline getirir; her biri kendi tarihini, kimliğini ve otoritesini içinde saklayan benzersiz birer dijital mühür gibi.