Özellikle Son Yıllarda Yazılımcılar Neden Türkiye'yi Terk Etme Eğiliminde?
amerika'ya green card ile yerleşmiş ve yaklaşık 2 senedir çalışan birisi olarak yazıyorum.
türkiye'de 10 yıllık yazılım tecrübem vardı ve architect rolündeydim. tabi abd'ye geldiğimde çat diye architect olamadım ve hatta senior dev. maaşı bile değil aldığım para. ($80k)
bu para ile ucuz şehirlerin bir tanesinde 1+1 rezidans dairede şehirin en gözde yerinde yaşıyorum, eşim şu anda çalışmıyor.
ford focus aldım kredi ile ama oraya gitmişken focus mı aldın demeyin, 2.0l motoru türkiye'de kapıdan sokamıyorlar. soksalar türkiye fiyat 150-160k tl olacak ben burda 2015 modelini $12k' ya aldım
eşim ile birlikte master programına yazildik ve taksit ile masteri ödemeye başladık. (toplam $60k tutacak)
ve artık iş tekliflerini değerlendiriyorum ve ortalama $110-120k'a bir yere geçeceğim. eşim de iş bakıyor o da bir işe başlayabilir ortalam $40k maaş ile
2015 yılında türkiye'den ayrılmadan eşim ve ikimiz de iyi maaşlar almamıza rağmen (klasik beyaz yaka) b sınıfı bir aracı zar-zor bela aldık. haftasonu arkadaşlarla buluşup bir yemeye gittimizde 200tl harcıyorduk alkollü bir yemek masasında (o zamanın kuru ile 80$) fakat şimdi buradaki ünlü steak restuarant larından birine gidip 70$'a iki kişi, 800gr steak , şarap ve meze masadan kalkabiliyorsunuz. asgari ücretle çalışan biri aylık 1200$ kazanır ve yan masadaki biri asgari ücretle çalışan biri olabilir. ama türkiye'de atıyorum günaydın'da yemeğinizi getiren garsonun orada yemek yeme şansı yoktur.
burada ingilizcesi kötü olanların bile 60-70k ile ise başladıklarını gördüm. yazılımcı iseniz işiniz kolay, ingilizce ana dil değil kullandığınız yazılım dili ana dilinizdir. e.g. java as native language.
kısaca taktik maktık yok bam bam bam, atlayın bir şekilde gelin.
umarım anlatabilmişimdir.
bundan birkaç ay öncesine kadar gitmeyi düşünmüyordum. şimdi cv hazır, başvurulara başladım. elimde çiftçilik ile ilgili bilgileri saymazsanız 2 meslek var. (bunlardan biri yazılımcılık değil ama aynı sektörün parçası, danışmanlık) 5 yıllık iş tecrübem, 3 tane kurup batırdığım startup var. kısacası gidebilmek adına inancım tam.
birkaç ay öncesine kadar gitmeyi düşünmüyordum, gittiğim tatillerde avrupalıların yaşamını anlamamıştım, buradan yazar bir arkadaş, (finlandiyada yazılımcı) bana çalışma ve yaşam şartlarını anlattı. orta sınıf hayatı, en sevdiğim. ben de öyle büyüdüm zaten koymaz bana. maaş ile ilgili pek bir beklentim yok gideceğim ülkede de.
neyse, canımı sıkan şey, yaptığım iş ya da aldığım para değil burada. benim canımı sıkan buradaki insanlar, metrobüs, trafik, ülkeyi yönetenler, yönetmeden siyaset yapanlar, sokaklar, binalar, kısacası evimden dışarı çıktığım anda bir tiksinme başlıyor.
son birkaç haftadır, metrobüste elim ayağım titmeye başlıyor. motosikletle işe gitmek istiyorum bu defa da cücük kadar yolda kaza tehlikeleri atlatıyorum.
benim hayattan öyle büyük bir beklentim de yok. sabah kalkıp düzgünce işe gideyim, insan gibi bir saatte çıkayım, evime geleyim. günde 8-9 saat harcayayım iş için. şuan 12.5 saat harcıyorum.
motosiklet, bisiklet sürmeye huzurla gideyim, evimin yakınındaki parklarda yürüyüşler yapayım istiyorum. arada da balık tutmaya gitmek.
toplu taşımaya binerken acaba bugün hangi dangalakla itişmek zorunda kalacağım demek istemiyorum.
sanırım bu saydıklarımın hiçbiri lüks değil. ve bir kere geldiği şu hayatta, insan gibi yaşamak herkesin hakkı diye düşünüyorum. evet, bu ülkedeki her bir bireyin de hakkı, ancak bu ülkenin vatandaşlarının böyle bir talebi yok. ben bir kere 25 yaşına geleceğim, bu tadı bi kere alacağım. umarım ki 25. doğum günümde, gönlümden geçen ülkelerde, gerekirse bir başıma, cücük kadar evimde oturuyor olacağım.
ekleme: artık çok iyi beslendiğim dönemlerde bile gastrit ağrısı çekmeye başladım. bir de bu var, bu meslekte, şuan çalıştığım şirkette, bir müşteri için çalırşırken mobbinge maruz kalmam diyordum, o da oldu (çalıştığım şirkette mobbinge maruz kalmadım, hizmet sağladığımız başka bir şirkette maruz kaldım, entrylerimden çalıştığım yeri bulup aaaa orada mı olmuş demeyin, çalıştığım yerde böyle şeyler pek olmaz). sanırım çok doldum.
bizzat benimde bir kaç yıl içinde yapacağım durum.
bu ülkede ne yazılımcı olunur, ne de insan!
ne buradaki insanların içindeki kültür bana göre ne de olaylara bakış açıları. siyasi görüşü geçiyorum kesinlikle artık umrumda değil ama olaylara verilen tepkiler çok aşırı önemli.
ben geçtiğimiz yıl içerisinde her hafta patlayan bombaları insanların normal karşıladıklarını gördüm!
istanbul'da ! ankara'da ! patlayan bombalardan bahsediyorum evet. hani şu bir sürü insanın öldüğü, yaralandığı o bombalar.
insanlar artık bunu normal karşılar oldu. daha kötüsü ise ne biliyor musunuz? tbmm içerisindeki her türden varlık. sanki hepsi birleşmişler ve bizi sömürmek için daha iyi ne yapabilirler diye çalışıyorlar. hepsi.
ben, bu ülkeden kurtulmak istiyorum. bu ülkenin kültürüyle evlenirken düğünde saçma sapan müzikler çalsın istemiyorum. o salak insanlara ayıp olmasın diye sevdiğim kadını "alnından" değil. bizzat dudaklarından öpmek istiyorum.
bunu yaptığımda ise insanların yan gözle bakmalarını değil buna sevinmelerini okumak istiyorum.
o zamana dek, yazacağım her kod, yazacağım her koddan alacağım paranın her kuruşunu bu ülkeden kurtulmak için harcayacağım. en başta bunu yapacağım.
sonrası için ise milyon tane planım var. hayallerim var. bu hayalleri, böylesi iğrenç insanlarla dolu bir ülkede yaşayamam.
gideceğim. kurtulacağım. işimi yaparken huzurlu olmak istiyorum ben. kahvemi içip tam konsantre o yazılımı yazmayı istiyorum.
doların ne kadar yükseldiğini umursamak istemiyorum. dolar benim ana para birimim olmalı. o insanların yarattığı dinleri umursamadığımı belirttiğimde buna sinirlenen insanlar değil sevinen veya saygı gösteren insanların varlığını görmek istiyorum.
ben uzayda binlerce ışık yılı ötede geçmiş yıldız çarpışmasının sohbetini yapmak istiyorum. güzel fikirler dinlemek istiyorum. fırıncının ne bok yediğini değil.
birazcık huzur lan!