Okurken Bile İnsanın Canını Sıkan, Umut Sarıkaya Tipi Mutsuzluk Tanımları

Mutsuzluğun tanımını yeniden yazan Umut Sarıkaya, Sözlük yazarlarına da bu konuda epey bir ilham vermiş.
Okurken Bile İnsanın Canını Sıkan, Umut Sarıkaya Tipi Mutsuzluk Tanımları

şehirlerarası otobüste cam kenarı diye aldığın koltuğum, iki cam arasındaki plastiğin olduğu yere denk gelmesi.

bisküviyi çayın içerisinde haddinden fazla tutmak, akabinde kendisinin kopup çayın içine düşmesi. artık hiçbir şey eskisi gibi değildir.

resimdeki ünlünün zaten sakallı bıyıklı olması

dişinizi fırçalarken, kendi fırçanızın yerinde durduğunu görmek.

cocukken, insaat kumunda oyun oynarken ele gelen kedi boku

hazır çorbaya su koyarken kaçıncı bardakta olduğunu unutmak.

indirilen altyazı, filme uyuyor mu diye bakarken, sürekli diyalog olmayan sahnelere denk gelmek.

çöp atarken plastik poşetin deliğinden ayağa karpuz suyu dökülmesi.

misafir olunan evde büyük hacet giderdikten sonra tuvaletin sifonunun çalışmadığını ögrenmek.

arkadaşınızla vedalaştıktan sonra aynı yolda bir süre yan yana yürümeye devam etmek.

delik çorapla misafirliğe gitmek ve bunu kapının önünde ayakkabıyı çıkarmak üzereyken hatırlamak.

bitmiş şampuan içine su dolduran anne.

sofore "musait bi yer" demeye 50-100 metre kalmisken baska bir yolcunun inmek istemesi uzerine "kalmis surada 5-6 bina, tekrar durdurmayayim simdi" diye dunuserek inip yurumeye basladiginda, o dolmustaki baska birinin tam da senin inmek istedigin yerde araci durdurdugunu gormek...

yeni kapladığın defterin kapağının bir türlü kapanmamasının hiti olduğu tanımlardır.
sadece mutsuzluk değil, başarısızlık hissi de yaşatır bu kapanmayan defter.

ayaga bol gelen terlikle yokus yukarı cıkmak

döner ekmek yerken ayranı dönerden önce bitirmek.

yanlışlıkla microsoft outlook'u açmak.

hava durumunu izlerken kendi şehrini kaçırmak.

mont giyerken kazağın kol kısmının omuza doğru sıyrılması. montun bilek kısmından el sokup, kazak kolunu yakalayıp çekmeye çalışmak

saat alarmı sabah saat 7.45 e kuruluyken saat 7.35 te uyanıp tuvalete girmek, siz tuvaletteyken çalmaya başlayan alarmı susturamamak..

muslukla lavabo arasındaki mesafenin, su doldurmak istediğiniz şişeden kısa olması.

üçlü prizden hep yanlış fişi çekmek.

üstünde "kalın ipli şapkalı sweatshirt" varken yüzünü yıkamaya çalışmak. o ibine ipler ille ıslanacak hee, ıslandı da. sokayım onu üretene.

youtube'ta ve google'da bir şey arattığında çıkan sonuçlar arasında en üstteki aradığın şeye tam tıklarken, tıklayacağın linkin saliseler içerisinde aşağıya kayması ve o yere reklam gelmesi ve de senin o reklama tıklamış olman...

adamlar, sonuçlar çıktıktan kaç salise sonra senin oraya tıklayacağını hesaplamış ve ona reklam ş'etmiş. vayamınako!

en arka iki dişin arasına kaçan pastırma siniri

eşofmanın (eşorfmanın, eşortmanın vb. ,hepsi olur) lastikli ipinin içeri kaçması. dışarıda bağlamak için tek ip kalması. ipin ucunu bel bölgesinde bulmak. onu küçük ufak hareketlerle deliğe doğru ittirmek. 5 dakika uğraştıktan sonra 1 cm. ilerleyebildiğinizi görmek. becerememek bi türlü.

yazın otobüste giderken, bir teyzenin "yavrum şu camı açar mısın çok sıcak oldu" cümlesinden sonraki, otobüs sakinlerinin camı açabilecek mi bakışları altında, uğraşıp camı açamamak.

çamaşır asmak için eşofman altı çırparken ipinin yüzü kırbaçlaması.

yorganın uzun kenarını bulamamak. tek geçerim.

annenin bitirilen ilk perdenin yanlış kornişe takıldığını söylemesi

televizyon izlemek için yastıklarınızı, cipsinizi, kolanızı, uzaktan kumandanızı ayarladıktan sonra koltuğa kurulduğunuzda televizyonun açma kapama düğmesinin kapalı olduğunu, o huzur veren ı$ığının yanmadığını görmek...

mut-suz-luk!

cepte biriken ve kurtulmak istenen bozuk paralarin, aldiginiz urunden 5 10 kurus az cikmasi. para ustu olarak cebe giren yeni bozuk paralar.

okula sadece hoşlanılan kızı görmek için gitmek ve kızın o gün okula gelmemesi. 

(bkz: hoşlanılan kızın okula gelmediği gün)

arkasında silgi bulunan kurşun kalemim silgisinin kalemden önce bitmesi. daha kötüsü de bitmiş silgi yeri ile silmeye çalışırken defteri yırtmak.

kahvaltı için gittiğiniz misafirlikte, en sevdiğiniz kahvaltılığın masanın diğer ucunda olması ve onu isteyememek.

küçükken anne evde değilken misafir gelmesi. ''annem evde yok'' demenize rağmen gelmesi. içeri girmesi. annenin de saatlerce gelmemesi.

pes ekranında yarım saat taktik ayarı yaptıktan sonra onay tuşu yerine geri tuşuna basmak.

o an ortamdaki hüzün, kuzey kore liderinin cenaze töreninde yok yemin ederim.

garsonun tam calkalamadigi ayrana pipeti saplayip onune birakmasi. hepsini izlemek bisey diyememek