New York'u Şöyle Bir Gezen Birinin Sizi de Oraya Götürecek Kıvamdaki Gözlemleri
* öncelikle avrupa'da çoğu şehri gezen benim için görür görmez vay anasını dedirtmiştir. yıllardır bize amerikan sinemasının sunduğu tüm her şey tek bir ada üzerinde toplanmış vaziyette.
* ilk manhattan'dan geçerken akşam vaktiydi ve kendimi bir rüyada gibi hissetmiştim. zira dümdüz cetvelle çizilmiş gibi sokaklar-caddeler, birbiri ile bitişik gökdelenler, yer altından çıkan dumanlar ve esrar kokusu. ilk manhattan deneyimim bu şekildeydi.
* manhattan'da gökdelenlerin yüksekliği ne kadar etkileyici ise birbirleri ile bitişik olması da bir o kadar etkileyici. zira şu an benim oturduğum bina da 30 katlı ama etrafında boşluklar var. önü açık. fakat manhattan'da 30 katlı binanın yanında yine çok katlı bir bina bulunuyor.
* eğer new york dışından otobüs ile geliyorsanız muhtemelen port authority'e geleceksiniz. oranın caddeye açılan kapısı sizi direkt gökdelenlerin arasına çıkaracak. benim ilk karşıma new york times binası çıkmıştı. hemen ileride 42. sokaktan yürüyerek times meydanına doğru gitmiştik. zaten ilk şovu orası vuruyor size. her taraf ışıl ışıl. tiyatrolar, sinemalar, müzikal reklamları hafiften giderek artan kalabalık. bir şeye yaklaştığınızı anlıyorsunuz.
* 7. cadde ile 42. sokak kesişimi size nereden dönülmesi gerektiğini anlatıyor. o filmlerdeki meşhur ışıl ışıl times meydanının esintileri ile dönüp times'a doğru yol alıyorsunuz.
* times meydanı çok güzel olmakla beraber o kadar da güzel değil. yani ne beklediğiniz kadar büyük ve görkemli ne de tam tersi. garip ama çok güzel bir yer. sadece orayı iki kez gezmeniz lazım. gündüz ve akşam vakti. farkı anlarsınız zira akşam hem adım atacak yer olmuyor hem de mükemmel bir görsel şölen.
* times meydanında her adımda bir seyyar satıcı ve bir şov yapan grup bulunuyor. ayrıca değişik kostümlü veya üstsüz gezen büyük memeli hispanik kızlar da (memeleri boyalı) para karşılığı foto çekmek için orada bulunuyor. bu kalabalığa göre yüksek oranda para için orada bulunan insan var belirteyim. şov yapan zenci elemanlar avrupa'daki gibi değil boş boş everybody everybody diye bağırıyorlar. avrupa'dakiler o konuda fersah fersah yaratıcı.
* manhattan'da esrar ve idrar kokusundan kaçındığınız her köşebaşında acayip gürültülü jenerator çalıştıran yemek veya tatlı-dondurma arabaları ve ağır yağ kokusu alırsınız. özellikle sıcak havada ve tokken aman aman.
* times meydanında çok ünlü yerler bulunduğu gibi ünlü yemek yerleri de var. hard rock cafe ihtişamlı kapısıyla gösteriyor kendini. keza hemen meydanın az ilerisinde yer alan krispy kreme ve m&m de oldukça rağbet görüyorlar. ben ikisini de ayrı ayrı denedim. krispy kreme çok sarmadı beni. ama mekanı çok hoştu. m&m'den aldığım şekerler ise oldukça güzel geldi. bonibondan baya iyiymiş.
* yüksek binalara baktığınızda 100 yılı görebiliyorsunuz. 50-60 yıl öncenin popüler balkonlu beton binaları ile günümüzün cam binaları sentez olmuş. tabi ki eskiler çok daha ihtişamlı duruyor dışarıdan bakınca.
* times'dan yukarı gidince hemen central park'a varıyorsunuz. zaten central park'ın büyüklüğü öyle basitçe anlatılamaz. o kargaşadan çıkıp öyle bir alana girince bir an ne oldum diyebiliyorsunuz. inanılmaz büyük ve içinde türlü türlü alan var. cafesi de var people watching yapılacak yerleri de güneşlenecek yerleri de. filmlerde gördüğümüz yerleri tekrar görmek çok eğlenceliydi. örneğin john wick'e winston'ın kaç belanı sikeceğiz dediği yer, evde tek başına'daki plaza hotel çok güzel geliyor. plaza hotel evde tek başına filminden dolayı yıllarca çok merak ettiğim bir yerdi. hemen 5. caddede meşhur apple store'un karşısında yer alıyor.
* central park'ın bir diğer özelliği ise zaman zaman manhattan gökdelenleri manzarasında çimenlerde güneşlenebilme imkanı. bu görüntü resimlerle anlatılamayacak kadar güzel. onu orada görmek gerekiyor. central park'da yürürken essex house yazılı binayı gördüğünüzde gözünüzde onlarca farklı film sahnesi canlanancaktır. hemen oralarda bir tane sik gibi ince uzun bina var ve kanımca manhattan'ın en uzun binası orası. ama o kadar ince ki diğerlerinin yanında heybetli durmuyor.
* american museum of natural history saatlerinizi yiyecek güzellikte ve kalitede bir müze. dinozorlar, figürler, mutantlar, tarihi eserler, kızılderili eşyaları ve totemleri. o kadar çok ve güzel şey var ki. saatler yetmez. daha girişinde iki tane dinozor iskeleti karşılıyor sizi. bu arada eğer yanınızda new york veya new jersey ikameti olan biri var ise beleşe girebiliyorsunuz. sadece ufak bir tip istiyorlar. ben toplamda 60 küsür doları harcamayı göze alırken 10 dolar tip ile iki kişi girdik.
* uzaktan bakınca - ki özellikle new jersey tarafından - bir tane bina ne olursa olsun heybetinden sual bırakmıyor. empire state binası. o kadar heybetli duruyor ki yanında da uzaktan da bakınca vay be dedirtiyor.
* empire state gibi meşhur chrysler binası da bulunuyor. ikisi birbirine karıştırabilir. ama ikisi de çok güzel.
* akşam vakitlerinde çoğu yerde mazgallardan duman çıktığını görürsünüz bu new york'un doğal dokusundandır. keza çok gürültülü metro geçişlerine tanık olabilirsiniz. bildiğin geniş geniş mazgalımsı yapıları var ve aşağıdan metro geçiyor. çok fena gürültülü oluyor.
* en ufak popüler yerinde hemen kuyruk görürsünüz. bi bagel yiyelim dedik haritadan rasgele bir bagel'cıya gittik önümüzde 200 kişi vardı. az ilerisinde başka bir yerde yine o kadar vardı.
* new york'ta yiyecek her şeyi bulabilirsiniz. her milletten her etnik gruptan mutfak var. hiç sıkıntı çekmezsiniz. çekerseniz zaten tanıdık fast foot restaurantları var.
* helal yiyeceğim derseniz şu yemek kamyonlarının çoğu halal food. hatta halal guys isimli galiba meşhur kamyonlar var.
* en meşhur mekanlarından katz's deli ya da katz's delicatessen de pastrami yedim. yani çok pahalı değer miydi bilmiyorum ama en azından deneyimledik. mekanın tarihi dokusu iyiydi ama. pastrami yemiş olmak için yedim. bir daha sanmam.
* katz'a giderken metro ile güneydoğu tarafına gittik ve bir anda gökdelenlerden daha kısa apartmanların bulunduğu, daha yeşilli daha ve geniş caddeli yerler aldı. kırmızı tuğlalı apartmanlar bolca çıktı ve başka bir new york'a uzandık. soho dedikleri yerde acayip kalabalık ve çeşitli mekanlar vardı. ayrıca gece kulüpleri de çoğunlukla bu bölgelerdeydi. galiba soho denen new york'un "moda"sı. tüm entel tipler oradaymış.
* bölgede chinatown var. buradaki parklarda bol bol kumar oynaya çinli görürsünüz.
* bu büyük gökdelenli şehirde bol bol yeşil alan bulursunuz. central park tek değil. meşhur parkları gibi normal parkları da var. battery park ile gidip gün batımında özgürlük heykelini izleyebilirsiniz. keza bryant park. o gökdelenlerin arasında sakin ve serin bir yeşil alan. yeşil konusunda bonkörler.
* wall street ve financial district lower manhattan'daki diğer görülebilecek yerler. meşhur new york borsası, dehşet heybetli trump tower, ikiz kule anıtları ve meşhur boğa görülmeye değer.
* su falan marketlerde çok pahalı onu diyeyim. 2-3 dolara pet şişe su alırsınız.
* her şey pahalı diyelim genel olarak, yeme-içme her ama her şey çok pahalı.
* bu arada eklemeyi unuttum flatiron binasını çok merak ediyodum ama ben gittiğimde önü komple brandayla ve iskeleyle çevriliydi. o biraz hayal kırıklığı oldu.
bir ekleme: new york'ta bol bol ambulans sesi duyarsınız. gerçekten oranın arka fonu gibi bir şey...