"Macarlar Hristiyanlaşarak Türk Kimliklerini Kaybettiler" Efsanesi Ne Kadar Doğru?

Yılların vazgeçilmez muhabbetine kesin bir cevap vermek oldukça zor ama en azından bazı klişe önermeler cevaplanabilir.
"Macarlar Hristiyanlaşarak Türk Kimliklerini Kaybettiler" Efsanesi Ne Kadar Doğru?
Budapeşte/iStock


macarların türkik boylarla ilişkileri aşağıdaki gibi tanımlanabilir

macarların kökeninin ne olduğu, nerelerden geçerek geldikleri sorunu tarihçileri her zaman şaşırtmış, çaresizlikler içinde bırakmıştır. bazı tarihçiler buna, "tarihin en karanlık bilmecelerinden biri" demektedir.

kökleriyle ilgili tam olarak bildiğimiz tek şey, finlerle akraba oldukları, dillerinin de fin-uygur dil grubuna girdiğidir. aynı gruba, uralların ormanlık yörelerinde yaşayan vogullar ile ostyaklar da girmektedir. demek ki, başlangıçta macarlar, içinde yaşadıkları slavlardan da, türklerden de ayrı bir topluluktur. bu durum da bugüne kadar etnik bir bilmece olagelmiştir. modern macaristan'ın, öteki ülkelerden farklı olarak, komşularıyla dil bağlantıları yoktur. tek yakınları, kendilerinden pek uzakta yaşayan finler gibi görünmektedir.

hristiyanlığın başlangıç dönemlerine kadar uzanan, bilinmeyen bir tarihte, bu göçebe kavim, urallar yöresindeki yerinden batıya doğru kovalanmış, stepler arasından güney-batı doğrultusunda ilerlemiş, sonunda don ve kuban nehirleri arasına yerleşmiştir. böylelikle, daha hazarlar (türkik bir boy) güçlenmeden önce onlara komşu olmuşlardır. macarlar bir süre yarı-göçebe bir topluluğun federasyonu içinde yaşamışlardır. bu topluluk, onogurlar (on ok ya da on kabile) olup, hungarian sözcüğünün de "onogur"un slavlaşmış hâli olduğu öne sürülmektedir."macar" ise, bu halkın kendini bildi bileli kendisine verdiği addır.

Hristiyanlığın başlayıp yayılışını bu videodan görebilirsiniz.

önerme: macarlarla hazarlar arasındaki ilişkiler yüzyılı aşkın bir süre oldukça yakındı ve özellikle iki olay, macar ulusu üzerinde bir daha silinmeyecek izler bıraktı

bunlardan birincisi, hazarların macarlara bir kral vermesi oldu. bu kral, ilk macar hanedanını kurdu, ikinci olay ise, hazar kabilelerinin macarlar arasına karışıp onların etnik özelliğini büyük ölçüde değiştirmesidir.

birinci olay

constantine'in de administrado imperio'sunda anlatılmakta, verdiği adlar, macar kronolojik sıralamasında da geçtiği için belgelenmiş sayılmaktadır. constantine bize, macarların eskiden -yani hazarlar işe karışmadan önce- bir kralları bulunmadığını, yalnızca kabile başkanlarının olduğunu söylemektedir. hazarlar tarafından seçilen arpad, macarların fetihlerinde önemli rol oynamış bir kraldır. sülalesi 1301'e kadar tahtta kalmıştır. macar çocuklarının okula başlar başlamaz öğrendiği ilk adlardan biri onunkidir.

ikinci olay

bu hazar etkisi ise macarların ulusal özelliği bakımından daha da önemli sayılmaktadır. constantine'in bize söylediğine göre bilinmeyen bir tarihte hazar ulusunun bir bölümü yöneticilerine karşı ayaklanmıştı. isyancılar üç kabileden oluşuyor ve kavar (ya da kabar) diye anılıyordu. hazarlarla soydaştılar. yöneticiler onları yendi, isyancıların kimi öldürüldü, kimi de ülkeden kaçarak macarlarla birlikte yaşamaya başladı. birbirleriyle dost oldular. macarlara hazarların dilini öğrettiler. kabarlar, o günlerde hâlâ hazarcanın aynı lehçesini konuşuyor, ama macarların dilini de biliyorlardı. çok iyi savaşçı oldukları için, sekiz kabilenin en yiğidi ve savaş önderi oldukları için, macar kabilelerinin birincisi olarak seçildiler. kabileleri üç gruptan oluşur ve bunlardan biri önder grup durumundadır. constantine her bilgiyi noksansız vermek amacıyla bundan sonraki bölüme kavar ve macar kabilelerinin listesini vererek başlar. listenin başında hazarlardan ayrılan ilk kabile vardır. kendisine "macar" diyen kabile ancak üçüncü sırayı alabilmektedir."

http://en.wikipedia.org/…i/de_administrando_imperio
http://en.wikipedia.org/wiki/kabar
http://en.wikipedia.org/wiki/árpád


tarihe geçen bu olaylar dizisi macarların kökeni konusunda bugünde süren tartışmaların çıkış noktası gibi gözükmektedir

örneğin john bagnell bury şöyle demektedir: "bugünkü macarcanın karışık niteliğinin ve macarların etnik kökenleri konusunda birbirinden çok ayrı iki tezin bulunmasının nedeni de yine budur."

toynbee ise, "macarlar çoktan beri çift dil kullanmıyorlar, ama devletlerinin ilk günlerinde kullanıyorlardı." diyor. "bunun böyle olduğu hazarların dili olan türkçenin çuvaş lehçesinden alınmış iki yüz kadar sözcüğün tanıklığıyla doğrulanmaktadır."

(bkz: çuvaşca)

önerme: macar tarihi ix. yy.'ın sonlarına doğru yeni bir göçebe kavimin ortaya çıkıp kovalamaca oyununa katılmasıyla değişti. bunlar peçeneklerdi.

ix. yy.'ın sonlarına doğru peçeneklerin başına pek sık rastlanan bir felaket geldi. doğudaki komşuları oğuzlar tarafından vatanlarından sürüldüler. oğuzlar da, orta asya dağlarından kopup batıya yönelen, ardı arkası gelmez türk kabilelerinden biriydi. peçenekler kovalanınca, hazarya'ya yerleşmek istediler, ama hazarlar onları geri püskürttü.

peçenekler batıya doğru yollarına devam ettiler, don nehri'ni geçip macarların topraklarını zapt ettiler. macarlar da, bu yüzden daha batıya kayarak dinyeper ile sereth nehirleri arasındaki alana yerleşmek zorunda kaldılar. buraya etel-köz, yani "iki nehir arası" diye ad takılmıştı. 889 yılında oraya yerleştiler, ama 896'da peçenekler yeniden saldırdı. bu kez tuna bulgarlarıyla işbirliği yapmışlardı. macarlar da, bunun üzerine, bugün macaristan'ın kurulduğu bölgeye çekilerek oraya yerleştiler.

814 yılında Avrupa haritası.

diğer bilinmesi gerekenler

862 yılında macarlar, doğu frank imparatorluğu topraklarını yağmalamışlardı. yani bir yüzyıl boyunca avrupa'yı titreten vahşi saldırıların ilkini onlar gerçekleştirmiştir. öte yandan, slavların havarisi aziz kiril'in 860 yılında bir macar grubuyla karşılaşmasının korku verici hikâyesi kendisinin notlarından bilinmektedir. hazarya yolunda ilerleyen aziz, bir gün dua etmekteyken, macarlar, kurtlar gibi uluyarak saldırır. azizi bu güç durumdan zorlukla kurtulmuştur."

http://en.wikipedia.org/wiki/saint_cyril

macarlar akıncılık alışkanlığını ix. yy.'in ikinci yarısında edinmiş gibi görünmektedir. bu zaman, hazarlardan kan nakli yaptıkları zamana rastlamaktadır. demek ki, bu işlemin, iyi ve kötü etkileri bir araya getirilmiş olabilir. kabarlar "daha savaşçı ve daha yiğit" kişiler oldukları için baş kabile durumuna gelince, herhalde serüvenci ruhlarını macarlara da aşılamışlardır. böylelikle macarlar, kısa zamanda avrupa'nın kabusu hâline gelerek, daha önce hunların doldurduğu yere geçmişlerdir.

macar ulusunun çoğunluğu, fin-uygur ırkından olanlardı. bunlar barışçı ruhlu, tarımla uğrasan kişilerdi. tuna'nın batı yamacındaki topraklara yerleşmiş, yaşıyorlardı. alföld ovası'nda ise, göçebe bir topluluk olan kabarlar yaşamaktaydı. kabarlar gerçek türklerdi. hayvan yetiştiriyor, ata biniyor, dövüşüyorlardı. ordunun ve ulusun güçlü bir unsuruydular, işte constantine'in yapıtında "macar kabilelerinin ilki" diye onurlu bir yer kazanan ırk bunlardı. bundan sonra gelen yarım yüzyıl boyunca avrupa'nın büyük korkusunu oluşturanlar gerçekte kabarlardı.

bununla birlikte, macarlar, etnik kimliklerini korumayı yine de bildiler. altmış yıl süren aralıksız akınların ve savaşların acısını çekmek yine kabarlara düştü. sayıları bu savaşlar nedeniyle bir hayli azaldı. öte yandan gerçek macarlar, onlara oranla daha barış içinde bir yaşam sürebildikleri için, sayıca arttılar. çift dil dönemi bittikten sonra kendi fin kökenli dillerini sürdürerek, germen ve slav dilleri konuşan toplumların ortasında yaşadıkları halde, kendi dillerinden kopmamayı başardılar.

yeni yurtlarına yerleşebilmek için macarların daha önce burada yaşayanları yerlerinden çıkarmaları gerekiyordu. orada daha önce oturanlar ise, moravyalılar ile tuna bulgarlarıydı. onlar yaşadıkları bölgeyi terkederek bugün yaşadıkları yerlere göçtüler. öteki slav komşuları, yani sırplar ve hırvatlar zaten oradan uzaklaşmış bulunuyorlardı. yani ta uzaktan başlayıp buraya kadar etki yapan zincirleme bir dalga gibi, ural dağları'ndan gelen oğuzların peçenekleri kovalaması, peçeneklerin macarları kovalaması, macarların bulgarları ve moravyalıları yerlerinden etmesiyle modern çağın orta avrupa haritası da yavaş yavaş biçimlenmeye başlamış oldu.

ana kaynak için:
(bkz: arthur koestler)
(bkz: on ucuncu kabile


işin ilginç tarafı tarihin döngüselliği içinde türkik boy ve devletlerle macarların serüveni pek çok kez daha kesişecektir

örneğin macarların avrupa'ya sürüklenmesinde başrolü oynayan peçenekler (kıpçaklar) 200 yıl kadar güney slav kavimlerine hükmettikten sonra 13.yy'da büyük moğol istilasından kaçarak macaristana girmiş ve karşılıklı mücadeleler sonrası macarlara tabi olarak 12.yy'dan itibaren avrupanın önemli bir gücü haline gelen macarlara güç katmışlardır. bugün de dil ve kültürlerini büyük oranda koruyan bu kıpçak-kuman boyları macaristan'da varlıklarını sürdürmekte, kuman soyadı macarcada sıklıkla kullanılmaktadır.

daha dramatik bir gelişme ise avrupa'da merkezi bir kara gücü olma özelliğini tüm orta çağ boyunca sürdüren macarların 14 ve 15.yy'larda müslüman türk osmanlılara karşı avrupa'nın tek büyük organize gücü olarak mücadele etmeleridir. zira o dönemde avrupa'da yeterli büyüklük ve donanımda sürekli ordusu bulunan tek güç macarlardır.

(bkz: ikinci kosova savasi)
(bkz: belgradın fethi)
(bkz: mohac meydan savasi)