Londra Genel Olarak Nasıl Bir Yer?

Londra nasıl bir şehir? Sokaklarını gezdiğinizde ne görürsünüz? İnsanları nasıldır? Bunları genel hatlarıyla özetleyen bir yazı.
Londra Genel Olarak Nasıl Bir Yer?
iStock

ön yargınız neticesinde gidip görmeden önce nefret ettiğiniz, ama gitme günü gelip de gittikten sadece 2 gün sonra kendisine aşık edip "oha lan ben burda yaşamak istiyorum artık" dedirtecek bir şehir londra. hareketli bir yaşamı kaldırabilirseniz londra aradığınız şehirdir. ancak artık kafam rahat olsun, kalabalığa, harekete gelemem derseniz londra pek mantıklı bir şehir değildir.

londra'nın en güzel yanı, asla ve asla sıkılmanıza izin vermemesidir

yanınızda hiç arkadaşınız olmasa ve aklınıza yapacak hiçbir şey gelmese bile sadece sokağa çıkıp yürümeniz yeterli, çünkü illaki ilginç bir şey göreceksiniz. gittiğiniz her yer ayrı bir dünyadır londra'da. dünyanın her yerinden, her tip insanı görebilirsiniz. ve londra'da yaşayan ingilizlerin (insanların değil maalesef, ingilizlerin) çok büyük kısmı çok güler yüzlü, çok yardımcıdır.


londra'da hayat hızlıdır

sabahları liverpool street, bank gibi merkezi yerlerinde hızlı adımlarla yürüyen takım elbiseli bolca insan görürsünüz, tube adını verdikleri metroda, sallıyorum 100 kişi binse iğne atılacak yer kalmayacak vagona 250 kişi sığarlar, üstüne bir de gazete okur, makyaj yapar, yemek yerler. sabah 9 akşam 5 çalışanları akşam 5'te o işyerinden çıkınca takım elbiseleri üstlerinde iş arkadaşlarıyla pub'a giderler. bir yandan muhabbet bir yandan bira derken akşamı eder, mutlu şekilde eve gidip öbür gün tekrar aynı rutine girerler.


aradığınız ve aramadığınız, aklınıza gelecek her şeyi bulabileceğiniz şehirdir

bu yemekten tutun da, giysiye, kitaba, gitmek istenilen yere, hayat tarzına kadar her şeyi kapsar. hyde park'da çimlerde uzanmış kitabınızı okurken o dünyanın en hareketli şehirlerinden biri olan yerde bile kendinizi şehirden uzakta hisseder, tatildeymiş hissine kapılıp londra'daki hızlı hayatın verebileceği "lan n'apıyorum ben? hayatımı yiyorum arkadaş burada" bunalımından kurtulabilirsiniz.


ulaşımı inanılmazdır

hiçbir şekilde arabaya ihtiyacınız olmaz. tube bazı saatlerde anormal kalabalık olsa da gün içinde genelde kabul edilebilir kalabalıklıkta olur. londra'nın her yerine gider. gece yarısından sonra ise tube biter. ki en azından bir kere son tube'un geçmesine 2 dakika varken, geceyarısı, istasyonun içinde onlarca insan ile birlikte arkadan atlı kovalıyor gibi koşa koşa tube'u yakalamaya çalışma tecrübesi yaşanmalıdır. kaçırırsanız korkmayın. saatten bağımsız olarak istediğiniz yere giden otobüsler bulmanız zor değildir. nerede olduğunuzu bilmeseniz bile evinize gitmek kolaydır londra'da. kaybolmak beceri ister.

Metro haritası.

sonra memleketi özlersiniz londra'da

yanlış olmasın, memleketi özletmeyecek kadar türk vardır londra'da, ama kimse birbirine memleketi özletmeyecek gibi davranmaz. hadi bir türk restoranına gidip yemek yiyeyim dersiniz, türk yemeği diye getirdikleri yemekler daha ziyade lübnan yemeğine benzer. yine de şehirde birkaç tane oldukça güzel, gerçek türk yemeği yapan mekan vardır. rakınızı yudumlayıp türk sanat müziği dinler, türk yemeği ile memleket özlemini azaltır, sonra tekrar "sup mate" moduna dönersiniz. çünkü londra'nın en büyük güzelliği de, en büyük depresyonu da yalnızlıktır. burada tamamen özgür, ama tamamen yalnızsınız. ne kadar arkadaşınız olursa olsun, her şey tam olmaz. çok eğlenirsiniz, çok gezersiniz, çok sevinirsiniz, ama özünde burada yalnız olduğunuzu da fark edersiniz.


yağmurdan nefret eden, güneş görmeyince bunalıma giren insanı "ah ulen içinde olsam da o bok yağmurunu kafama yağdırsan" dedirten bir aşkla kendine bağlayan şehirdir londra. yılın %85'inde sürekli yağan o yağmuru, sürekli gri olan havası moralinizi bozmaya yetmez londra'dayken. ve birçoğunun dediği gibi, ya çok çok seversiniz, ya nefret edersiniz. ortası yoktur.

Bir karşıt görüşü de paylaşalım, objektifliğimizi koruyalım

yukarıdaki yazıda "hareketli bir yaşamı kaldırabilirseniz londra aradığınız şehirdir. ancak artık kafam rahat olsun, kalabalığa, harekete gelemem derseniz londra pek mantıklı bir şehir değildir" şeklinde bir ifade var. eğer ingiltere'de ya da orta avrupa'da taşradan geliyorsanız buna katılabilirim ama istanbul'dan geliyorsanız buna katılmak mümkün değil. liverpool street'in, london bridge'in en civcivli saatleri zincirlikuyu metrobüs aktarması temposuyla yarışamaz. bütün yoğunluğuna rağmen trafik sakin akar. otobanda her gün mad max çevrilmez ve bu nedenlerle londra'da çalışan birçok insan banliyölerde yaşar ve şehre araba/tren ile gidip gelir.

hyde park örneği, şehirdeki sayısız park için geçerli. battersea ya da southwark gibi görece büyük parkların yanısıra onlarca küçük park var, dolayısıyla kalabalık hub'lardan bile max. 10 dakika yürüyerek kendinizi hengamenin dışına atabilirsiniz, kafanız rahat olur kalabalığa harekete gelmenize gerek kalmaz.

londra yağmurludur ama yağmurdan ziyade soğuktur. yıllık ortalama yağış istanbul'dan düşüktür. (728 mm vs. 615 mm)

londra ile ilgili bir çok klişe, avrupa'nın ve ingiltere'nin daha mütevazi kentlerinden gelenlerce kendi yaşadıkları yerler benchmark alınarak yerleşmiştir, bunların bazıları istanbul'dan gelenler için geçerli değildir.