Kudüs Neden Hem Museviler, Hem Müslümanlar, Hem de Hristiyanlar İçin Önemli?

Kudüs, yüzyıllardır hem Museviler, hem Müslümanlar, hem de Hristiyanlar için kutsal bir şehir olarak kabul edilir. Peki, bu kadim şehri bu üç büyük din için bu kadar özel kılan nedir?
Kudüs Neden Hem Museviler, Hem Müslümanlar, Hem de Hristiyanlar İçin Önemli?

yahudilik inancına göre, kudüs sadece bir şehir değil, tanrı ile yahudi halkı arasındaki bağın simgesi. yahudiler, yaklaşık 3 bin yıl kadar önce kral davud’un kudüs’ü başkent ilan etmesiyle bu şehri kutsal kabul etmeye başladılar. o zamandan beri kudüs, yahudiler için hep bir manevi merkez olmuştur. hatta bugün hâlâ dualarında kudüs’e dönerek ibadet ederler, tıpkı müslümanların kâbe olayı gibi. özellikle tapınak tepesi’ndeki eski tapınaklar, yahudiler için tanrının yeryüzündeki varlığının simgesi olarak kabul edilir. bu yüzden yahudiler için kudüs, sadece bir tarihi miras değil, aynı zamanda dini ve milli kimliğin bir parçası.

fakat kudüs sadece yahudiler için önemli değil, aynı zamanda müslümanlar ve hristiyanlar için de çok önemli bir yer, hatta bu üç dinin kesişim noktası diyebilirim. kudüs, islam'ın en kutsal üçüncü şehri olarak kabul ediliyor. mekke ve medine’den sonra en kutsal yer burası. bunun en büyük sebeplerinden biri de mescid-i aksa. mescid-i aksa, islam inancına göre, hz. muhammed'in mirac’a yükseldiği yer olarak biliniyor. rivayete göre, hz.muhammed, mekke’den kudüs’e burak adında bir binek ile getiriliyor ve oradan semaya yükseliyor, yani allah ile buluşuyor. bu olay, müslümanlar için o kadar önemli ki kur’an-ı kerim’de de bu olaydan bahsediliyor. aynı zamanda, müslümanların ilk kıblesi de kudüs’tü; yani islam’ın ilk dönemlerinde müslümanlar namazlarını kudüs’e dönerek kılıyorlardı. bu yüzden kudüs, müslümanların inanç dünyasında çok derin bir yere sahip.

şehrin hristiyanlar için de özel bir yeri var. kudüs, hz. isa’nın çarmıha gerildiği ve dirilişinin gerçekleşeceğine inanılan yer. bu yüzden hristiyanlar da kudüs'ü kutsal sayıyor ve özellikle her yıl buraya hac ziyareti yapıyorlar. yani kudüs, sadece israil’in veya yahudilerin değil, tüm insanlık için manevi bir merkez gibi. her dinin burada bir izi, bir hikayesi var. dolayısıyla kudüs'ün önemi, sadece yahudiler ile sınırlı değil, üç din de burada bir nevi hak iddia ediyor ve bu yüzden savaşlar bitmiyor.

peki bu "vadedilmiş topraklar" olayı ne? türkiye'yi de etkileyen bir durum var mı?

etkileyen bir durum olmaz olur mu ? her masada olduğu gibi, bu masada da varız! tevrat’a göre tanrı, yahudi halkına belli bir bölgeyi vaat ediyor, bu bölgeye de “vadedilmiş topraklar” deniyor. peki bu topraklar nereleri kapsıyor ? israil'in şu an bulunduğu yer, filistin, ürdün, lübnan, suriye’nin bir kısmı ve mısır’ın doğu taraflarını içerdiği söyleniyor. ancak bazı yorumlar, bu toprakların sınırlarını daha geniş görüyor ve fırat nehri'nden nil nehri'ne kadar uzandığını iddia ediyor.

olaya fırat nehri de dahil olduğu için, masaya biz de dahil olmuş oluyoruz. çünkü fırat nehri, türkiye’den doğuyor ve vadedilmiş topraklar’ın sınırı olarak kabul edilen bu nehrin geçtiği bölgeler, yahudilerin dini metinlerine göre tanrı’nın vaat ettiği alanın bir parçası. özellikle güneydoğu anadolu bölgesi'ndeki bazı bölgeler, bu geniş sınırların içinde sayılıyor.

modern israil devleti’nin kurulmasında da vadedilmiş topraklar kavramı büyük rol oynuyor. yahudi halkı, binlerce yıl süren sürgünler ve zulümler sonrasında bu topraklara geri dönmeyi hep bir ideal olarak benimsemiş. bu yüzden, kudüs ve çevresindeki bu topraklar, hem tarihsel bir kökene dayanıyor hem de dini bir anlam taşıyor. yahudiler yüzyıllar boyunca o kadar çok zulüm görmüş ki, şimdi bir nevi "hatırladın mı lan beni ?" durumu yaşanıyor ve yahudi halkı, bu toprakları istiyor.