Gılgamış Destanından Günümüze, Bir Dönem Cidden Kendilerine İnanılan Kurt Adamların Tarihi
sivri dişler, kıllı bir surat ve keskin pençelere sahip yapılı bir vücut... bunların hepsi birleştiğinde aklımızda kurt adam denen bu doğa üstü efsanevi yaratıklar canlanmaktadır. günümüz popüler kültüründe farklı anlatılarında; kimi zaman bir canavar olan, kimi zamansa onurlu ve iyi bir canlıymış gibi gösterilen bu yaratıkların tozlu tarihine hep beraber bir göz gezdirelim.
efendim bu kadim yaratıkların ilk kez, bilinen en eski nesirlerden biri olan gılgamış destanı'nda görmekteyiz
altıncı tablette şöyle geçmektedir: gılgamış’ın güzelliği iştar’ın güzel gözlerini kamaştırmıştır. bunun üzerine iştar, gılgamış'a şu sözleri söyler:
gel gılgamış! benim güveyim ol!
bana meyveni armağan et!
sen benim kocam ol, ben senin karın olayım!
sana altından ve lacivert taşından yapılmış koşu arabaları koşturayım!
gibi sözler söyler fakat gılgamış, bir ölümlünün ölümsüz bir tanrıçayla sevişmesi konusunda bilge olduğundan yani daha önce onun aşıklarını bildiğinden iştar'a hakaretler yağdırır ve şunları dile getirir.
sen, soğukta ısıtmayan bir örtüsün!
sen rüzgâra ve fırtınaya engel olmayan uydurma bir kapısın!
sen, üstüne örtüleni altında ezen bir fil derisisin!
sen, içinde toplantı yapan yiğitlerin üstüne çöken bir saraysın!
sen taşıyıcısının üstünde eriyen bir ziftsin!
sen, taşıyıcısının üstünde boşalan bir kırbasın!
....
sen, koyun çobanının aşkına düştün;
o, sana durmadan köz yığıp, günü gününe oğlaklar getirdi;
ama sonra ona vurup kurda döndürdün.
işte bu kadim metinde ilk defa tanrılar tarafından lanetlenen ya da kandırılan birinin kurda dönüştürüldüğünü görmekteyiz. belki de bu kadim canavarlar bu şekilde hayat bulmuş olabilir. göz atmak isteyenler için tık
yine başka bir hikaye şu şekilde karşımıza çıkmaktadır
tarihçilerin babası sayılan yunan tarihçi herodot bir eserinde iskit'in kuzeydoğusuna yerleştirdiği bir kabile olan neuri ya da navarilerden bahseder. herodot bu halktan bahsederken; bu kabilenin her yıl bir kaç kez kurda dönüştüğünü ve daha sonra tekrar insan şekline dönüştüklerini söyler. belkide kurt adamlarının ataları bu şekilde oluşmuştur fakat navariler rusya yakınlarında yani baya bir kuzeyde yaşadıklarından herodot ısınmak için kurt derileri kullanan insanları yanlış tasvir etmiş olabilir.
şimdi en bilindik hikayeye gelelim ve hemen yunan mitolojisine girelim
lycaon (arcadia kralı) ismin duymuşsunuzdur, hani şu karanlıklar ülkesi filmindeki lycan ismi gibi. hikayemize devam edecek olursak arcadia kralı lycaon bir gün tanrıları onurlandırmak adına bir şölen düzenleyeceğini söyler ve bu şölene tanrı zeus'u davet eder ve ona çeşitli hediyeler gönderir fakat zeus kısa bir teşekkürü kafi görür kral lycaon'a. kendinin küçük düşürüldüğünü düşünen kral lycaon ısrarcı olur ve hediyelerin boyutunu artırır bunun üzerine daveti kabul eden zeus şölene katılır.
bu durumu karşısında kral lycaon aşçısına dönerek bir leziz bir yemek hazırlaması emreder fakat bu yemeğin bir insanı kurban ederek hazırlamasını ister. hazırlanan yemek masaya zeus'un önüne gelir ve zeus durumu anlar(oğlum adam tanrı zaten anlayacak tam mallık cık cık cık) ve bana insan eti sunmaya nasıl cüret edersin! beni bir insan, bir leşçi hayvan seviyesine indirmeye çalışarak hakaret ettin der ve kral lycaon'u ve oğullarını kurda dönüştürür.
olayın tasvirini içeren bir gravür
yine ovid'e ait olan dünya tarihinin 250'den fazla mitini barındıran ve 15 kitaptan oluşan metamorphoses adlı eserinde yukarıdaki anlatılan efsanenin çeşitli versiyonları da bulunmaktadır.
biraz daha yakın tarihlere geldiğimizde iskandinav folklorunda da kurt adamları görmekteyiz
volsunga destanında, insanları on gün boyunca kurda çevirme gücüne sahip kurt postlarını keşfeden bir baba ve oğlunun hikayesi anlatır:
1500 yıllarda avrupa'daki mahkemeler erkekleri ve bazı kadınları kurt adama dönüşmeye ve insanları öldürdüklerinden dolayı mahkum ediyordu. bunlardan biri de peter stumpp'tı ve kurt adam olarak suçlandıktan sonra bir araba tekerleğine bağladılar, derisini dağlayıp, çıkardılar ve vücudunu yakmadan önce kafasını kestiler. bu durum yaygınlaşarak cadıları da içine aldığı gibi benzer birçok mahkemede görülmeye başladı.
modern çağa girdiğimizde, insanlar yine bir miktar daha bu kadim yaratıklara inanıyordu
fakat artık iş tamamıyla edebiyat ve görsel şölene dönmeye başlamıştı. artık kurta damlar gümüş silahlarla ölüyor ve diğer şeylerden bir zarar görmüyorlardı.
yine 18. yüzyıldan fransa yazılı basınında bir kurt veya kurda benzer yaratık olan gévaudan canavarı'nın hikayesi anlatılmaktadır:
dilden dile dolaşan hikayede fransa'nın güney-orta bölgelerinde kurda benzeyen bir yaratığın insanlara saldırıp öldürdüğü söylenmektedir. yaşanan olayları gören çağdaş görgü tanıklarına göre, müthiş dişleri ve muazzam kuyrukları olan bir veya daha fazla canavar tarafından işlendiği dillendirilmektedir. sevenleri için bu konuyu anlatan brotherhood of the wolf (2001) diye bir filmi önerebilirim.
ayrıca dracula'nın yazarı olan bram stoker da devreye filan girince kurt adam figürü hepten coşuyor ve günümüze kadar farklı karakterlerde kurt adamlar şekilleniyor.