Köylülerin Lakap Takarken Çok İnsafsız Olduğunu Gösteren Lakaplar
köylü acımasız oluyor. bugüne kadar duyduğum öyle lakaplar var ki düşman başına. memlekette öğretmen olmamdan dolayı herkes hoca deyip geçiyor, çok şükür. ulan zamanında okumasam adım neye çıkardı; düşünmek bile istemiyorum.
bugüne kadar duyduğum en acımasız birkaç tanesini yazayım. (isimler değiştirilmiştir.)
- sırf diğerlerinden daha esmer olduğu için “karadöl hamit”
- hayatı boyunca hiç evlenmediği için “kart hasan”
- nedenini hiç bilmediğim, 90 yaşındaki tonton dedeye “götçü kemal”
tur bisikleti ile uğraşıyorum, anadolu'nun bazı yerlerine pedal çevirdim. hani kıyıda köşede kalmış dağ köyleri falan, tamam çok lakap duydum da. köylerinden birinde resmen muhtar bize şunu dedi: "git kahveye, şerefsiz mustafa'yı sor, size yer göstersin."
kahveye gittik. "mustafa bey orada mı" dedik, "hangi mustafa" dediler. "şerefsiz olanmış" dedik. "şerefsiz mustaaaf benim" diye birisi kalktı. çok distopik bir anadolu insanımız var adam bir de benimsemiş ya.
köyde bire bin katılır. uzun süre çocuğu olmayan seyit adındaki bir adama "çüksüz seyit" unvanı verildiğini bilirim. bakın; iktidarsız, penisi var ama çocuğu olmayan bir adamın hiç çükü olmadığına hükmedilmiş.
7. kez evlenen yusuf abinin tüm köyde lakabı: “amcuğun yusuf”
"malak hüseyin": adam sadece malakların geçebildiği bir dereden “ben de karşıya geçerim” diye kahvehanede iddialaşmış, sonra da geçmiş. o yüzden lakabı malak olmuş. nereden baksan bir başarı öyküsü.
annesi hamileyken, babası trafik kazasında ölen, adı mehmet olan çocuğun lakabı "piç" idi. tüm köy ona "piç memet" diyordu.
saçları sarı olan bi kadın vardı, adını unuttum, lakabı "kahpe" idi.
ilkokul 3'teyiz, okula doktorlar geldi, göz muayenesi yaptı. bir çocuğa gözlük verdiler. öyle aşırı dereceli de değil. adı selim'di. o günden sonra adı "kör selim" oldu. beşinci sınıftayken çocuğun babası kanserden öldü, çocuğun adı "kör piç" oldu bu sefer.
sedef hastası olanlara "ala", ayağı hafif aksayanlara "topal", askerde elinde bomba patlamış gaziye "çolak" gibi samimi tespitleri de belirtmem gerek. (bkz: köylüleri niçin öldürmeliyiz)
küçükken attan düşmüş ve kalçası kırılmış birine "götü eğri" diye lakap koymuşlar. babama sordum yahu bu adama neden böyle diyorlar diye o anlattı. adam 90 yaşında. böyle puştluk yok.
fakir bi abi vardı, lakabı "metelik" idi.
babam mobilyacı. babamların bir arkadaşı vardı, o da mobilyacı adam. bir gün kereste keserken işaret parmağının yarısı kopmuş, adama "çolak mustafa" diyorlardı.
bir tane de tek gözü doğuştan hiç olmayan bir arkadaşları vardı, ona da "kör necip" diyorlardı.
bir tanesinin karısı kaçmış zamanında, ona da "gavat süleyman" diyorlardı. (bkz: oha)
karaburun'da albino hastası bir amcanın lakabının "ak kafalı" olması, babasından kalan arsayı sattığı ve bayağı zengin olduğu dönemde herkesin ona "akbank" demesi.
ofansif mizah yapanı recm ettirirler ama tek gözü doğuştan kapalı olan adama “tıpa mehmet” demekten imtina etmezler.
"parmaksız recep": orantısız olarak ellerin vücuttan küçük olması. brakidaktili diye bir hastalıktan mütevellit almış bu lakabı. bu adamı bir kere görmem yetmişti sebebini anlamak için lakabının.
"arap yüksel": evet, adamın ten rengi kara ama amerika'nın en melez zencisi yanında kömür kalır. eşine sormuştum neden arap diyorlar diye, küçükken köy pazarına gelen çingenenin teki milletin ortasında çocuğa bakıp arap demiş diyeymiş.
"yetiş dayı": adamın 8 mi, 10 mu ne kız kardeşi var. hepsi de evlenince bir jenerasyon sonra köyde bulunan neredeyse tüm bebeliklerin dayısı olunca al sana lakap.
"gomünist özer": adam chp'ye oy veriyor.
bizim köyde "zehir s*kli mehmet amca" vardı. rahmetli 3 kez evlenmiş ve 3 karısı da kendinden önce ölünce mehmet amca'nın merzukasında zehir olduğuna kanaat getirip bu lakabı takmışlardı...