Kız Arkadaşıyla Ormanda Seks Yapan Bir Sözlük Yazarının Düşündürücü İzlenimleri
evrimsel olarak baktığımızda kökenlerimiz milyonlarca yıldır ormanda sevişmiş. biz ise bunu konforlu, kapalı odalarda yaşıyoruz. aslında genetiğimize kodlanmış şeyden kaçıyoruz.
bu gerçeğin farkında olmadan 19 yıl önce, 2004 yılı üniversite zamanları almanya’dayım. yaş 22. kız arkadaşımla bunu deneyimlemeye karar verdik. aslında fikir ona aitti. okumuş bir yerlerde, heyecanlanmış. planladık, havanın ısınmasını bekledik. ama ormanda arabada, çadırda değil. kuş uçmaz, kervan geçmez thüringer wald (thuringian woods) ormanlarında soluğu aldık.
ilk gece ormanda kamp yaptık. ikinci gün çadırı kaldırdık. açık alanda yatmaya karar verdik. doğal hayatı özümsemek için ben şort giydim, manita da bikinisini. öyle öyle 3-4 gün daha takıldık. birbirimize sırnaşmıyoruz. anı tam yaşayalım diye.
inanır mısınız? üzerinden 4-5 gün geçtikten sonra insan gerçekten karşındaki farklı görüyor. gündelik hayattaki milyonlarca uyarıcının bize o kadar etkilediğini bilmiyordum.
odunumuz, suyumuz vs hep bitti. 200 m ötede nehirden su taşıyor, yıkanıyorduk. yakacak odunu topluyorduk. ancak yiyeceğimiz sağlamdı.
bir gün akşama doğru su getirmeye gittim. sevgilim de ateşin başında makarna için su kaynatıyor... inanır mısın ömrü hayatımda hiçbir insan bana o kadar çekici gelmemiştir. resmen çiftleşmek için kafayı yiyerek dans eden cennet kuşu gibi kendimden geçmiştim.
gündelik hayat günde yüzlerce kez rafine vücutlar pompalıyor. biz o yüzden ister istemez kimi bilinç düzeyinde, kimi bilinçaltında karşımızdakini devamlı tartıyoruz. anı asla yaşayamıyoruz.
o an gerçekten doğadaki bir hayvan gibi kızıştık. göğüslerin, dudakların, kalçaların verdiği sinyalleri gerçekten gördük, hissettik... öyle bir seviştik ki dallar, dikenler her yerimizde oldu. yaralar önemsizdi. sevişme sırasındaki ufak şiddet isteğinin nedenini o zaman anladım.
sevgilim çırılçıplak koştu bir an yakalamamı istedi. ama gerçekten bunu isterken göğüslerinin dikleştiğini, kulaklarının kızardığını görebiliyordum. içimizdeki bir şeyi yakalama arzusunun kaynağını gerçekten hissettim.
artık ikimiz de çırılçıplak yaşıyorduk
bu şekilde vücutlarımızı daha iyi tanıyorduk. kıyafetlerle şekile girmiş, normali bilinmeyen vücutlarımız yoktu. bu şekilde normalini öğrendiğimiz vücutların her istediği bilinçaltı düzeyde anlamaya başlıyorduk. vücudumuzdaki kılların aslında yakıştığını vücudumuzun fazlalığı olmadığını anladık.
8-9 gün daha böyle yaşadık. yemeğimiz bitti. toplamda 18 gün sürdü bu.
o zamandan bu güne kimse ile bir daha böyle bir şey yaşamadım. içinde hiç bir fantezi olmayan, hiçbir hayalle kirlenmemiş müthiş bir şeydi.
akşam o karanlıkta, sessizlikte senkronize nefes almayı da biliyormuş insanoğlu.
yıllar geçince anlıyorum ki bütün kurgularımız, fantezilerimiz aslında milyonlarca yıllık yaşam tarzı ile şekillenmiş cinselliğimizin yaşayamamışlığımızdan kaynaklanıyor. bir şeyler arıyoruz. ama ne olursa olsun asla tatmin olamıyoruz.
dediğim gibi bir daha aynı şeyi yaşamak nasip olmadı, çünkü bu yaşamdan çıktıktan ve gerçek hayata döndükten sonra her şey yine fanteziye dönüşüyor. yaşamaya kalktığında beklentiler oluyor.