Kimilerine Göre ABD'nin En Sıkıcı, Tehlikeli ve İç Bunaltan Şehri: Baltimore
nedir, ne değildir?
2014'te en hararetlisinden ırkçılık üzerine tartışmaların merkezi konumundaki amerikan şehri. baltimore çok büyük bir yer değil belki ama konumu nedeniyle hep çok önemli bir yer olmuş. washington dc'ye, new york'a ve philadelphia gibi diğer önemli ve büyük şehirlere yakınlığı, yıllar yılı çelik ticaretinin yapıldığı aktif bir limanı olması nedeniyle dikkatleri hep üzerine çekmiş. ne yazık ki martin luther king jr'in öldürülmesi sonucu yaşanan ciddi yıkım nedeniyle şehir, potansiyelinden büyük bir parça kaybetmiş.
ilerleyen yıllarda çetelerin ellerindeki gettolarıyla güven problemi yaşanan, suç oranı en yüksek şehirler arasına girmiş. fakat son yıllarda inanılmaz bir değişim var şehirde. restoranların bini bir para, mantar gibi yeni yeni yerler açılıyor. konserler, broadway turnelerinin önemli bir durağı haline gelmesi ve daha bir dolu hareketlilik... her mahallenin kendi festivali var. yazları plaja gitmek için ideal bir konumda, kışları kayağa gitmek için de. ilkbaharı inanılmaz şirin, sonbaharı ise sadece etraftaki bozulmamış doğal alanları ile değil şehrin içindeki yeşilinin renk değiştirmesi ile de mükemmel... bu şehir gerçekten güzel.
günbatımını en sevdiğim şehir ankara idi, şimdilerde baltimore'u ikinci sıraya gönül rahatlığı ile koyabiliyorum.
genel olumsuz özellikleri
bizlere abd'nin bir fırsatlar şehri olmadığını anlatan, ve abd'nin kendisini pazarladığı tüm değerleri alt üst eden, yaşayan siyah nüfuslu gri şehir. şehrin baskın çoğunluğunu zencilerin oluşturduğu, geri kalan popülasyonun ise orta sınıf ve elit, charles village etrafında yaşayan beyaz amerikalılar ile göçmen hispaniklerle korelilerin oluşturduğu, azınlıkların çoğunlukta olduğu bir şehir.
şehrin ortasındaki benzin istasyonlarının içindeki marketlerin kapısı yoktur bu şehirde. içeri giremezsiniz. içeride kendisini ufacık alana kilitleyerek güvene almış olan koreli market sahibi ile bir megafon vasıtasıyla görüşürsünüz... içeriden dışarı açılan bir kutu sistemiyle de alışveriş yaparsınız.
şehrin doğal bitki örtüsü çalışmayan telefon kulübeleri ve park otomatlarıdır lakin bunlar yerli halk için en önemli geçim kaynağıdır... şehrin doğal bir fon müziği vardır siren seslerinden oluşan. güvenli bir yer değildir, beyaz orta sınıf amerikalılar için, ancak aksine amerika'da binlerce zencinin ve göçmenin kendisini gerçekten güvende hissettiği bir yerdir.
eğer şehrin içinde downtown'da tek başınıza oturuyorsanız, şöyle bir ilanla karşılaşırsanız şaşırmayın:
"tanrıya şükürler olsun, mahallemizde çok fazla güvenlik sorunumuz yok. ama şimdi dürüst olun ve söyleyin. kim daha fazla güvenliğe hayır diyebilir ki? 410-5213535'i arayın, wallartz kardeşler escort servisini tutun. size arabanıza ve mahalle içindeki evinize kadar güvenle refakat ediyoruz. hem de bedava..."
tehlikeleri
zenci popülasyonunun yüksek olduğu ve bunun yanında çoğu kesminin ve insanın maddi açıdan düşük seviyede olduğu bir yerdir. sokaklar her zaman çok tehlikelidir. zenci mahallelerinin yoğunlukta olduğu ve bu mahallelerine girdiğiniz zaman sağ çıkma olasılığınızın sıfır altına düştüğü yerler çoktur.
poe'nun mezarı, akvaryumu, hayvanat bahçesi, yengeç ve deniz mahsûlleri restorantlarıyla ünlü bir şehir burası. ayrıca bu şehirde de bir world trade center var. gezilmeye değen diğer mekanlar olarak, inner harbour, fells point ve charles street'in mount royal avenue'ya uzanan kısmı tavsiye edilir.
washington dc'ye çok yakın olması ise bu şehirden sıkılanlar için büyük bir avantajdır.
tavsiye: metroya binmeyin, gece ara sokaklara girmeyin, aydınlık ve geniş işlek caddelerden geçin veya taksi tutun. bilmeden haldur huldur hiçbir yere yürümeye çalışmayın, çünkü yediğiniz küfürlerin ve tehditlerin haddi hesabı olmuyor.
ayrıca sokaklarda soyulma ihtimaliniz yüksektir o yüzden dikkatli olmanızı tavsiye ederim...
dünyanın en garip dilencilerini barındıran amerikan şehri
müthiş bir nezaket, son derece sofistike bir dilenci popülasyonu... nam-ı diğer homeless people. o kadar sıra dışı bi havaları var ki, bir dilenciyle dünyanın başka hiçbir yerinde duyma ihtimalinizin olmadığı dilenen-dilenilen diyaloglarına şahit olursunuz. şöyle ki:
+ selam genç adam.
- merhaba.
+ ya kusura bakma rahatsız ediyorum ama, bir çeyreklik var mı diye soracaktım.
- çok üzgünüm, hiç bozuk yok. başka bi zaman artık.
+ yok yok hiç önemli değil, rahatsız ettim. iyi günler.
- ya dur şurdan bozdurayım de geleyim, hemen iki dakika.
+ hee meksikalının yerinde mi? o suratsız pezevenk tanımadığına artizlik yapar şimdi. ver sen bana bir doları, bende var bozuk. ne vericektin sen bana, haa çeyreklik. al moruk, 75 cent para üzeri.
- hayyy yaşa bee. sen hep burada mısın? yarın bozuk bulundurayım bari.
+ valla belli olmuyor ki, bir ara seven eleven'a takılıyorduk. bu hafta festival var ya burda, buralardayım herhalde.
- tamam, hadi hayırlı işler.
niye? rekabet çok çünkü. her köşe başında bir homeless. adamlar müşteriyle diyaloğu güzel tutuyor ki, ertesi gün adam o köşeden cebinde bozuklukla geçerse "lan bu dünkü kibar dilenci değil mi, dur şu çeyrekliği vereyim de sevindireyim garibanı" deyip bağışta bulunsun. dilenciliğe has amatör ruhu kaybetmeden yakalanmış, müthiş bir profesyonellik.