Keşke Türkiye'de de Olsa Dedirten Amerika'yı Sevme Sebepleri
türkiye'yi sevme sebeplerinden farklı olan sebeplerdir. türkiye, birçok güzelliğiyle özlenir, burunda tüter; ama amerika'da bazı güzellikler vardır ki, keşke türkiye'de de olsa diye hayıflanırız:
- selam vermek: yolda, markette, bankada veya başka bir sosyal ortamda gözgöze gördüğünüz herkes selam verir. marketin koridorunda önünüzü biri tıkadığında "excuse me" derseniz, "i'm sorry" derler ve hz. musa'nın kızıldeniz'i yarması gibi önünüzden çekiliverirler.
- trafikte saygılı olmak: bazı istisnaları olmakla birlikte, çoğu amerikalı trafikte görmeniz gereken asgari saygıyı gösterir size. en sevdiğim durum ise, trafik lambasının olmadığı veya bozulduğu bir kavşakta dört farklı yönden gelen arabaların birbirlerinin sırayla geçme imkanı vermesi. bizde olsa herkes aynı anda geçmeye kalkar ve o kavşak anında keşmekeşe döner.
- mahremiyeti ihlal etmemek: bir yerde sırada bekliyorsanız, arkanızdaki kişi dibinizde beklemez. o "özel alan" dedikleri mesafeyi (minimum bir metre) korumaya özen gösterirler. birkaç ay evvel türkiye'de transkript almak için mezun olduğum üniversiteye gittiğimde, öğrenci işleri'nde görevliyle konuşan kızın abartmıyorum 20-30 santim arkasında ayakta dikilen bir beyfendi (!) vardı. işin garibi o kadar kanıksanmış ki bu durum, oradakiler o beyfendiye ters ters bile bakmadılar.
- gerektiğinde taviz vermek: bazı uygulamalar kanuna bağlı değilse ve ağzınız laf yaparsa yapılan şeylerden taviz verebiliyorlar. mesela, kredi kartınızın limitini aştığınızda otomatik olarak 30-40 dolar ceza yersiniz. müşteri hizmetlerini aradığınızda, kendinizin sadık bir müşteri olduğundan dem vurup bunun ilk kez başınıza geldiğini söylerseniz (yalan söylemeyin; zira hesaplardan görüyorlar kaçıncı kez başınıza geldiğini) o cezayı silebiliyorlar.
- her gün posta gelmesi: posta kutunuza hemen her gün bir şeyler gelir. bu da beni nedense mutlu ediyor. herhalde adam yerine konulduğunuzu düşünüyorsunuz. adamlarda mükemmel gelişmiş bir posta sistemi var ve ilgi ve ihtiyaçlarınıza göre anında o yönde reklamlar da geliyor. (abonesi olmamı istedikleri kaç tane dergi reklamı geldi bilmiyorum.)
- alışverişteki iade sistemi: elektronik bir ürünü 15 gün, diğer ürünleri ise 90 gün içerisinde sorgusuz-sualsiz iade edebilirsiniz. sırf bu yüzden, super bowl'dan birkaç gün önce büyük plazma televizyonlarını satın alıp, maçı izledikten bir-iki gün sonra geri getiren insanlar var. ben çok şükür o denli bir yüzsüzlük yapmadım. hatta, bozulmadıkça hiçbir ürünü de geri götürdüğümü hatırlamıyorum. sistemi suistimal etmemek lazım. ama neticede bu lüksün varlığını bilmek bile insanın kafasını rahatlatıyor.
- engelli vatandaşlar: her türlü otoparkta en "kallavi" yer her zaman engelli vatandaşlara ayrılır. keza kaldırımlardan, asansörlere ve otobüslerdeki sistemlere kadar engelli vatandaşlar için her türlü imkan düşünülmüştür.
- acil durumlar: berber bir türk tanıdık anlatmıştı. evinin çatısında nasıl oluyorsa ayağını kesiyor çok ciddi şekilde. hemen 911'i arıyor ve üç-dört dakika içerisinde ambulans geliyor. "biraz daha geç kalsalar benim bacak gitmişti," demişti tanıdık. ülkenin neresinde oturursanız oturun, ambulansın gelme süresi beş dakikayı nadiren geçer. ayrıca elektrik tesisatı 220 değil 110 volttur her yerde. bu da elektrik çarpmalarından ötürü ölümleri ciddi manada azaltır.
- kiralık evler: türkiye'deki gibi kiraladığınız evlerin içi bomboş değildir. buzdolabı, halı, fırın, mikrodalga fırın (yüzde 99 oranda), çamaşır ve kurutma makinesi (yine %99 oranda) bilgisayarcıların tabiriyle default olarak bulunur ve her türlü arızası ücretsiz olarak apartman yönetimince yapılır. hatta düzelmezse yenisiyle değiştirilir.
- klima: şu ramazan'da evde, işte, çarşı-pazarda hem de 100-102 fahrenayt sıcaklıkta (38-40'a tekabül ediyor) oruç tutabiliyorsak, allah'ın verdiği sabırdan sonra en büyük pay şu klimalarındır herhalde. klima dediysem, türkiye'deki gibi tek bir odayı soğutan veya ısıtan değil, merkezi sistemle çalışarak bütün odaları aynı anda serinleten bir cihazdan bahsediyorum. elektrik faturası ise apartmanda oturanlarda genelde 60-70 dolar civarı geliyor ki gayet makul.
- benzin ve araba fiyatları: belki de en güzel şeylerden birisi bu. benzin türkiye'nin üçte biri fiyatına. ikinci el araba bulmak ise çok kolay. türk parasıyla 6-7 milyarınız varsa (gerçi dolar yükseldi bu aralar memlekette), toyota veya honda bulabiliyorsunuz çok rahat.
- dakik olmak: evinize davet ettiğiniz bir amerikalı sözleştiğiniz saatte zilinizi çalar. veya bir iş görüşmesi için randevulaştıysanız, dakika sektirmezler. geç kalacak iseler mutlaka telefon edip kaç dakika gecikeceklerini ve bunun sebebini söylerler.
kanunlar önünde eşitlik, iş kurma kolaylıkları, bürokrasinin azlığı, dini inançlara tavizsiz bir saygı duyulması gibi daha çok unsur var sayılması gereken; ama bu kadarı yeterli sanırım.
evet bu ülkenin dış politikasını ben de beğenmiyorum; ama adamlar dünyanın bir numarası olurken bizim gibi kısır döngüden başka bir işe yaramayan gereksiz tartışmalarla vakit kaybetmemişler.
hamiş: bir de bazıları yaşadığım yeri küçük kasaba falan zannetmiş. ülkenin en büyük beş şehrinden birinde yaşıyorum. dakiklik meselesi ise, kültür düzeyiyle alakalı olabilir. uyuşturucu satıcısıyla değil de, evli-barklı, iş güç sahibi biriyle buluşuyorsanız, dakiktirler. ben henüz istisnasını görmedim.
kaldı ki, yazının başında da ifade ettiğim üzere, abd'ye gelince türkiye'yi bir anda afedersiniz lağım çukuruna sokmaya hevesli zevattan değilim. ülkemin kıymetini ve güzelliklerini biliyor ve daha iyisine layık olduğunu ve bunu hak ettiğini düşünüyorum.