İnsan Bilincinin Evriminde Psikedelik Maddelerin Şaşırtıcı Rolü
psikedelikler veya saykodelikler, birincil etkisi olağandışı bilinç durumlarını tetikleyerek kişinin halüsinojenik etki içine çekerek, kişinin farklı deneyimler yaşamasına sağlar. böyle bir etkili giriş yapsak fena sayılmaz çünkü izlediğim bir belgesel beni düşünceler daldırdı diyebilirim.
neyse konu ilerledikçe bu net bir şekilde anlayacağınızı düşünüyorum. belgeselde psikedelik maddelerin, tarih boyunca insan bilinci, kültürü ve toplumsal yapılar üzerinde güçlü bir etkiye sahip oluşturduğunu görmekteyiz. doğadan elde edilen bu maddeler, bireylerin bilinçlerini genişletmelerine, yaratıcı süreçlere ilham vermelerine ve topluluklarını organize etmelerine ayrıca uçuk bir madde olacak ama akılcı bir şekilde evrilmelerine katkıda bulunmuştur diyebiliriz.
bu bağlamda hominin atalarımız evrimsel tarihleri boyunca kaçınılmaz olarak psikedelik mantarlarla karşılaştılar ve muhtemelen bunları öğünlerine katarak yediler. bu iddia, şu anki anlayışla bazı bulgularla destelenmektedir.
bu iddianın öncülerinden terence mckenna’nın stoned ape (taşlaşmış maymun) hipotezini ortaya attı, ona göre insan evriminin kritik bir aşamasında, homo erectus veya erken homo sapiens türlerinin psilosibin mantarlarını tüketerek beyinlerinde ve bilişsel kapasitelerinde büyük bir sıçrama yaşadığını öne süren oldukça ilginç ve tartışmalı bir teori oluşturdu. bu hipotez, bize evrimsel biyoloji, nöroloji ve insan kültürünün kökenlerini birleştirerek insanlığın entelektüel ve kültürel gelişimine dair radikal bir açıklama sunarken bizleride bunun üzerine düşünmeye itti diyebilirim.
çünkü psilosibin dediğimiz bu maddeler, tüketildiğinde beyin kimyasını değiştiren bir psikedelik bileşiklerdir. şu anda da biliyoruz ki bu bileşikler insanda serotonin 2a reseptör alt tipini hedef alan psilosibin ve benzeri psikedelikler, esnek ve ilişkisel bir biliş modu aracılığıyla uyarlanabilir değişiklikler için gelişmiş bir kapasite sağlayabilen aktif bir başa çıkma stratejisi tepkisini uyarır. bu tür psikedelikler ayrıca duygusal işlemeyi, öz düzenlemeyi ve sosyal davranışı değiştirir ve genellikle bireysel ve grup refahı ve sosyalliği üzerinde kalıcı etkilere sahiptir diyebiliriz.
şimdi bazı örnek ve açıklamarla yazımıza devam edeceğiz; mckenna ve bazı araştırmalara göre biliyoruz ki psikedelik ajanlar, psilosibinin gib düşük dozlarda tüketildiğinde bireylerin çevresel ipuçlarına karşı duyarlılığını artırdığını savunulur yani algıyı keskinleştirme gibi bir olayları vardır. örneğin, daha keskin bir görsel algı, avcı-toplayıcı homo erectus gibi bireylerin ya da antik insanları avcılarını-avlarını daha iyi fark etmelerine ve avlanma başarısını artırmalarına neden olmuş olabilir. bu sayede doğal seçilim yoluyla bu mantarları tüketen bireylerin hayatta kalma şansını artırmış ve nüfus artışı ile gıda sorunlarını çözmüş olabilirler.
yine bunlardan kaynaklı sorunları daha yüksek dozlarda psilosibin alarak, bireylerde soyut düşünceyi, hayal gücünü ve yaratıcı problem çözme yeteneklerini tetikleyebilmiş olabilirler. yani ilk taş aletlerin daha yenilikçi bir şekilde geliştirilmesine, daha karmaşık sosyal organizasyonların oluşturmalarına, grup içindeki iletişim ve iş birliğinin artmasına yol açmış olabilir.
ayrıca artan bu keskinlik ve artan beyin aktivitesi sayesinde psilosibin mantarları beyin içindeki sinir bağlantıları arasındaki iletişimi güçlendirmiş, bu da bireylerin birbiriyle anlaşması bağlamında dilin ortaya çıkışını hızlandırmış olabilir. yani psilosibin etkisi altındaki bireyler, karmaşık sesler ve ritmik örüntüler üreterek iletişimde yeni bir boyut kazandırmış ve grup içi ritüelleri ve sesli iletişimi artırarak, dilin gelişimi için bir temel oluşturmuş olabilir.
oluşan ve gelişen bu durum sayesinde psilosibin tüketiminin empatiyi artırdığını ve grup içindeki bağları güçlendirdiğini savunulabilir.özellikle psikedelik maddelerin etkisi altında yapılan grup ritüelleri, bir topluluk bilinci ve iş birliği duygusunu artırmış olabilir. homo erectus ve homo sapiens gibi antik atalarımız daha karmaşık sosyal yapılar geliştirerek toplumsal kurumlaşma bilinci oluşturmuş olabilir.
biliyoruz ki insan beyni, yaklaşık 2 milyon yıl önce hızlı bir büyüme sürecine girmiştir. ama bu durumun nasıl olduğuyla ilgili pek çok hipotezler bulunmaktadır. daha önckei yazılarımda da yazmıştım homo erectus’tan homo sapiens’e geçiş sırasında beynimizin hacmi ve nöron sayıları göreceli bir şekilde armıştır. belkide psilosibin gibi maddeler, hızlı mutasyonlar sağlamış olabilir. günümüzde bu tür araştırmalar yapılmaktadır ki psikedelik ajanalar nöroplastisiteyi artırıcı özelliklere sahip olduğu bize göstermiştir. bu durum mckenna’nın hipotezinin biyolojik açıdan mümkün olabileceğini bize göstermektedir.
yine kutsal vizyonlar ve ilahi deneyimlerde bu ajanaların etkisinden gelmektedir diyebilir. çünkü psilosibin mantarları gibi psikedelik maddeler, tüketen bireylerde ilahi bir varlıkla temas hissi, kutsallık ve evrensel bütünlük algısı, ruhsal bir aydınlanma deneyimi yaratmaktadır. bu gün bile bazı toplumlarda bu psikedelik ajanlar üzerinden dini ritüeller yapılmaktadır. yani demem o ki bu deneyimler, ilkel toplumlarda doğrudan tanrılar, ruhlar veya doğaüstü güçlerin varlığına dair bir inancın temelini atmış olabilir. ayrıca aralarında uzak mesafeler bulunan toplumlarda ve bir çok eski dinde antropomorfik hayvan hibrid varlıklar bulunmaktadır ve bunların bir çoğu birbirine benzemektedir.
gök yüzü, yıldızlar, dağlar, nehirler, ağaçlar ve hayvanlar gibi doğal unsurları kutsal varlıklar olarak görmelerine, doğayı, ilahi bir düzenin veya ruhların evi olarak kavramalarına yol açmış olabilir. bu tür bir kutsallık algısı, dünyanın dört bir yanındaki animistik(doğada insan ruhuna az çok benzer ruhlar bulunduğunu kabul eden )inanç sistemlerinin temelini oluşturmuş olabilir.
bu tür inanç sistemleri göbeklitepe gibi dünyanın bilinen en eski tapınaklarından biri oluşturmalarına vesile olarak, toplulukların ritüeller ve muhtemelen psikedelik deneyimler için bir araya geldiği bir merkezler oluşturmasına neden olmuş olabilir. yine dünyanın dört bir yanındaki piramitler ya da kutsal mekanlar bunun bir yansıması olabilir.
yine antik insanların, trans halinde bir “ilahi varlıktan” gelen mesajlar aldıklarını düşündüğü durumlar, yasaların kutsal bir kaynaktan türediği algısını oluşturmuş olabilir. örneğin, mezopotamya’daki hammurabi kanunları veya incil’deki on emir gibi düzenlemeler bu tür bir ilhama dayanabilir. bu durumda toplumsal düzeni oluşturmalarına katkıda sağlayarak, başta da dediğim gibi psikedeliklerin etkisi altında empati ve iş birliğini deneyimleyen bireylerin, bu hisleri grup normlarına yansıtarak daha düzenli ve barışçıl toplumların oluşumunu desteklemiş olabilir.
sonuç olarak geçmişin mirası, geleceğin yolu olacağından psikedelik maddeler, antik uygarlıkların dini, sanatsal ve toplumsal yapılarında olduğu gibi, bazı araştırmalar bu maddeler ilaç olarak kullanılarak günümüzde de bireysel farkındalık, toplumsal dayanışma ve bilimsel yenilikler için güçlü bir araç olarak karşımıza çıkıyor. geçmişten bu güne bu maddeler, insanlığın hem bireysel hem de kolektif düzeyde gelişimine katkıda bulunarak, modern dünyayı daha yaratıcı, empatik ve sürdürülebilir bir hale getirme potansiyeli taşıyor olabilir.
dip not: uyuşturucu kullanmak tehlikeli ve kötüdür.