İlk Günahın Anatomisi: Cennetteki Seçimden Bugüne İnsanlığın Serüveni
mesele bildiğiniz üzere şöyle başlar:
tanrı, aden'de bir bahçe yetiştirir. bunun ortasında iyiyle kötüyü bilme ağacı vardır. adem ve havva'nın bahçedeki tüm ağaçlardan yemesi serbesttir ancak iyiyle kötüyü bilme ağacının meyvesi onlara yasaklanmıştır. ancak daha sonra şeytan, havva'yı meyveyi yemeleri için kandırır. o meyveden yerseniz "tanrı gibi olacaksınız" der. sonunda o meyve yenir ve -hıristiyan görüşe göre- adem ile havva özgür iradeleriyle gerçekleştirdikleri bu günahla kendi nesillerini kirletir. önceden utanç nedir bilmezlerken, bir anda çıplaklıkları sebebiyle utanırlar.
hristiyanlıkta bu konuyla alakalı temel görüşleri ilk önce augustinus ortaya koyar. bu konuda pelagius'un fikirleri augustinus için önemli bir motivasyon kaynağıdır. daha sonradan hristiyanlarca sapkın kabul edilen pelagius'a göre ilk günah aslında insan neslini kirletmemiştir. yani insanlar günahla doğmuyordur. ona göre insan nesli özünde iyidir ve insanlar çoğu zaman iyi işler yapmaya meyillidir.
augustinus buna karşı çıkar. ona göre eğer insanlar doğuştan günahkar olmasalardı isa'nın bu dünyadaki kurtarıcı misyonuna gerek olmazdı.
augustinus'a göre adem "özgür iradesiyle" tanrı'nın sözünden çıkar ve insanoğlu farklı bir hayat yaşamaya mahkum edilir. dünya üzerinde insanı yoldan çıkaran, onların tanrı'ya sırt dönmelerine sebep olan tutkular, zevkler, bedensel hazlar da esasen ilk günahtan sonra insan doğasının bir parçası haline gelir. ancak bu noktada augustinus, insanın aslında günahkar bir doğaya sahip bir şekilde yaratılmadığı konusunda ısrarcıdır. tanrı insanı iyi yaratmıştır. fakat adem, özgür iradesiyle kötüyü seçmiş ve insan doğasını kirletmiştir. bu kirli doğa, seks yoluyla gelecek nesillere aktarılır. öyle ki augustinus'a göre bu kirlilik, bu günaha yatkınlık çocuklarda bile açıkça görülebilir:
"çocuğun narin vücudu masumdur ama istekleri masum değildir. küçük bir çocuğun kıskançlığını inceleme fırsatı buldum. çocuk henüz konuşamıyordu. sapsarı kesilmişti, haince bir bakışla meme emen kardeşine bakıyordu... zayıf, aç ve yaşaması bu besin kaynağına bağlı bir çocuğun bolca akan bu sütten yararlanmasına katlanamayan bir çocuğa masumdur denilebilir mi?"
augustinus, doğal olarak kendi çocukluğunun da günahlarla dolu olduğunu söyler. "küçük bir çocuk ve büyük bir günahkardım" der. ancak her şeye rağmen insanlıkla ilgili tam anlamıyla pesimist değildir. zira tanrı önce insanı "iyi" yaratmıştır. bu sebeple her halükarda insanın "iyi"yi gerçekleştirme kapasitesi vardır. bunu gerçekleştirmek için öncelikle inanmak gerekir.
öte yandan augustinus'un insanın günaha yatkın olmasıyla alakalı düşünceleri çok şaşırtıcı değildir. yeni ahit insanların günahkar durumuna, günahlarla dolu geçmişine fazlaca vurgu yapar. burada, isa'nın insanlara hakikati verip onları günahkar durumlarından kurtarma misyonuna sahip olduğu defalarca kez tekrarlanır.
esasında tanrı, adem'in meyveyi yemesi sebebiyle anlaşmazlığa düştüğü insanlığa seneler sonra oğlunu kurban etmiştir. burada tecessümün amacı insanlığa, günahkar doğalarına nasıl karşı geleceklerini göstermek, onları tanrı'ya yöneltmektir. insanoğlundan, kendi günahlarını sorgulaması ve yüzlerini tanrı'ya dönerek günahkar durumlarından kurtulması beklenir. insanlar bunu yapabilecek öze sahiptir.
örneğin pavlus "günahkarların birincisi benim" der. amaç insanları vicdani bir sorgulamaya itmektir. ahlaklı biri olarak görülen pavlus bile "günahkarların birincisi benim" diyorsa diğer insanların durumu kim bilir nedir? nihayetinde hıristiyanlıkta günahkarlık düşüncesi altında ezilmemek pek de mümkün değil gibidir. zaten dini görüş de temelde suçlama ve affetme üzerinde gidip gelir.
pavlus'un mektuplarında bu suçlama ve affetme arasındaki gidip gelme durumu çok güzel görülür. pavlus, insanların mahkumiyetinin tek bir suça, ilk günaha, bağlı olduğunu söyler. yine de kurtuluş umudu olduğundan bahseder. muhtemelen augustinus'un ilk günah konusundaki hareket noktası da pavlus'tur:
"(...) bir kişinin suçu yüzünden birçokları öldüyse, tanrı'nın lütfu ve bir tek adamın, yani isa mesih'in lütfuyla verilen bağış birçokları yararına daha da çoğaldı. tanrı'nın bağışı o tek adamın günahının sonucu gibi değildir. tek suçtan sonra verilen yargı mahkûmiyet getirdi; oysa birçok suçtan sonra verilen armağan aklanmayı sağladı. çünkü ölüm bir tek adamın suçu yüzünden o tek adam aracılığıyla egemenlik sürdüyse, tanrı'nın bol lütfunu ve aklanma bağışını alanların bir tek adam, yani isa mesih sayesinde yaşamda egemenlik sürecekleri çok daha kesindir.
işte, tek bir suçun bütün insanların mahkûmiyetine yol açtığı gibi, bir doğruluk eylemi de bütün insanlara yaşam veren aklanmayı sağladı. çünkü bir adamın söz dinlemezliği yüzünden nasıl birçoğu günahkâr kılındıysa, bir adamın söz dinlemesiyle birçoğu da doğru kılınacaktır."