Harry Potter'ın Ülkemiz Üniversite Kampüslerine Kazandırdığı Spor: Muggle Quidditch
uçan süpürgelerle oynanan spor.
bir neslin ortak çocukluk anısı, bir spor olarak gerçekliğe taşınıyor. harry potter’da şu uçan süpürgelerle oynadıkları oyundan bahsediyorum: quidditch. ama büyüsüz bir dünyanın sıradan insanları, yani roman serisinin evrenindeki muggle’lar olduğumuz için aslında tam olarak muggle quidditch. bu spor türkiye’deki kimi üniversite kampüslerinde de oynanıyor. ligleri bile var. hayır, elbette uçan süpürgeler yok ama oraya geleceğiz.
odtü’de, bilim kurgu ve fantezi topluluğu’nun odasında uçsuz bucaksız bir geyik dönüyor. tarih 2013’ün kasım’ı ve konu, gruptaki birinin hiçbir şekilde hiçbir sporu yapamayacağını söylemesi. türkiye’nin ulusal ve uluslararası istatistikleri itibarıyla en başarılı quidditch takımı metu unicorns’un oyuncu ve koçu kaan bolat’a ulaştırdığım ‘her şey nasıl başladı’ soruma yanıtıyla bu öyküden haberdar oluyorum. muhabbet sürerken, o an akıllarına gelen tüm sporlar ile ihtimalleri tartıp değerlendiriyorlar: peki ya şu spor? hayır, onu da yapamam. grubun ortak kafası, gerçeklikteki ihtimalleri tüketince fanteziden bir örnekle çıkageliyor: peki ya quidditch, onu da mı yapamazsın? iyi fikir, biraz da ortaya çıktığı an ile ilgilidir. gruptakiler quidditch’in gerçekten oynanıp oynanmadığını o an orada araştırmaya başlıyorlar. vermont’ta, 2005 yılında benzer bir üniversite muhabbeti sonrası ortaya çıkan ve ciddi ciddi oynanan muggle quidditch’in youtube videolarını buluyorlar. birkaç saat sonra, sporu türkiye’ye getirme fikri somutlaşıyor.
bir quidditch maçına gidelim. itü stadyumundayız ve tribünler o kadar da dolu değil. acaba quidditch bir noktada bilet satmayı başarabilir mi? bu pek kolay sayılmaz çünkü sporun kendisi ve türkiye’deki lig yepyeni: aslında ilk türkiye kupası 2015’in mart’ında başlıyor, ama bolat’a göre tam anlamıyla gerçek bir lig 2016’da oluşuyor. her şeyi görebileceğimiz bir yere oturalım, sahada olup biteni anlatacağım:
-her takım, 7'şer oyuncudan oluşuyor. four maximum kuralı gereğince, bir takımda en fazla 4 kişi aynı cinsiyetten olabiliyor ve bu biyolojik cinsiyet olmak zorunda değil. karma takımlardan oluşmasının yanında, lgbti’yi kendiliğinden kucaklayan bir spor bu izlediğimiz.
-beyaz kafa bandı olanlar chaser’lar, bunlardan her takımda üçer tane var ve görevleri sayı yapmak. oyunun kalecileri, her takımda birer tane bulunan keeper’lar, yeşil kafa bantlı olanlar. beater’lar, diğer takımın oyuncularını indirmekle görevli, siyah kafa bantlı ve her takımda ikişer tane bulunan karakterler. bir de seeker’lar var, altın kafa bandı kullanıyorlar ve sahaya on sekizinci dakikadan itibaren, snitch’i yakalamak üzere giriş yapıyorlar.
-sahada bazı toplar var. bilinçli olarak havası alınmış bir voleybol topu; adı quaffle, sadece chaser’ların sayı yapmak için, keeper’ların ise atışları engellemek için dokunabildiği bir top. yine hafifçe havası alınmış üç adet yakartop topu bulunuyor; bunların adı da bludger ve sadece beater’lar tarafından, diğer oyuncuları vurmak için kullanılabiliyor. ve snitch: nötr bir oyuncunun şortunun arkasına kuyruk gibi bağlanmış bir çorabın içindeki tenis topu.
her takımın kendi yarı sayasında yer alan şu üç halka, oyunun kalesi ve adı hoop. aralarında skor anlamında hiçbir fark yok; quaffle, hoop’un önünden veya arkasından geçtiği sürece sayı oluyor ve takıma 10 puan kazandırıyor. eğer seeker’lardan biri snitch’i yakalamayı başarırsa, takımın hanesine 30 puan yazılıyor ve maç sona eriyor.
tamam, eğlenceli kısma geliyoruz. şu oyuncuların bacaklarının arasında taşıdığı sopa. roman ve filmde tasvir edilen uçan süpürgenin gerçek yaşamdaki karşılığı, birer metre uzunluğundaki pvc sopalar, yani broomstick veya broom. tıpkı basketbolda topu tek elle sürme kuralı gibi, bu da quidditch’deki handikap. sahadaki her oyuncu, broom’larına daima temas etmek zorunda; oyuncu broom’u düşürürse, oyuna dönebilmek için kendi hoop’una dokunup geri geliyor. serideki fantezi ve aksiyonu sağlayan uçan süpürge ögesi, muggle quidditch’te bir kurala dönüşüyor çünkü yerçekimi var ve büyü yok. bence adil.
başka ne kaldı? evet, oyun başladığı andan itibaren herkesin birbirine omuz attığını, yerlerde yuvarlandığını fark ediyorsunuz. çünkü rugby veya amerikan futboluyla aynı familyadan, tam fiziksel temas üzerine kurulu bir spor bu.
istanbul teknik üniversitesi’nin ayazağa kampüsünde itü honeybees’in ilk resmi başkanı levent gerçeker ve takımın kurucularından alara uzun ile oturuyoruz. quidditch’e dair hiçbir şey henüz başlamamışken, 2012’de biz de mi oynasak deyip, 2014’te ankara’da takımların oluştuğunu duyar duymaz işin itü ayağını organize eden kişiler. kural kitabının onuncu versiyonu yakın zamanda yayımlanan bu sporu tam olarak kimlerin yaptığını soruyorum; kim bu insanlar. aynı anda verdikleri yanıt biraz açıklama gerektiriyor, çünkü herkes diyorlar.
takımda ikinci lisansını okuyan ve bir yandan iş güç sahibi, 30'lu yaşlarının başlarında biri de var, ekibin sosyal medya iletişimi sayesinde olaydan haberdar olup ben de oynamak istiyorum diyen lise öğrencisi de. ama şu bilgi netleşiyor: quidditch ligi, üniversite takımlarından oluşsa da, oyuncuları bütünüyle o okulların öğrencilerinden ibaret değil.
türkiye’deki geçmişi, yukarı yuvarlarsak iki yıla tamamlanan bir spor söz konusu, bu yüzden yaz tatilinde quidditch kursuna giderek yetişmiş çocuklar henüz var olmadığı için, takımlar bambaşka disiplinlerde spor yapan oyuncularla dolu. milli hentbolcular, basketbolcular, voleybolcular, futbol kalecileri, eskrimciler ve cimnastikçiler. iyi karışım.
quidditch’teki rolleri düşününce, farklı disiplinlerin yetenek ve yöntemlerinin eriyip kendi ahengini yarattığı yepyeni bir şey ortaya çıkıyor. hentbolcu arkadaşlarının orta sahadan yaptığı efsanevi bir sayıyı anlatıyorlar. sporla hiçbir noktada alakası olmamış ama harry potter sevgisiyle bir şekilde quidditch’e girişip, aslında ne kadar çevik olduğunu fark eden ve takım için kıymetli bir oyuncuya dönüşen insanlar da var. çok akışkan stratejilerle oynanan bir oyun olduğunu ve bu yüzden her türden karakterin spora katkı sağladığını aktarıyorlar: güçlü, hızlı, akıllı… belki metrobüsteki gibi bir herkes değil ama, belli bir tür herkes bu oyunu oynuyor gerçekten.
quidditch’i hayatımda ikinci kez gördüğüm güne dönelim. itü stadyumuna doğru yola çıkıyorum, 19 mart 2016’nın sabah saatleri. şehrin kuzey batısındaki uzak bir köşesinden, yine merkezlerine uzak sayılabilecek bir diğer köşesine giderken twitter’ı aşağı kaydırıyorum. iki cümle önce bahsettiğim tarih tanıdık geldiyse hafızanız hiç fena değil, çünkü o sabah karşılaştığım ilk haber istiklal caddesi’nde intihar bombası saldırısı. stadyumun girişinde duydunuz mu muhabbetleri; herkes olup bitenle kendi başa çıkma yöntemini kuşanıp haberi karşılıyor. birkaç telefon, biriki mesaj veya online mı diye bakmak; tanıdıklarda sorun yok. ülkenin en uzak köşesindeki bir savaş ve bunun bize, yani büyük şehire, aslında hiçbir noktada uzak olmamış karşılığı gündemin tam ortasında. sanırım o an biz de escapism’in olabilecek en tepesindeyiz: bir fantezi edebiyatı serisinden ilhamla yeşil sahalara inen bir sporun maçı için sabahın köründe kalktık, günün sonunda yine twitter’a bakacağız. çünkü hayat böyle bir şey.
itü honeybees’in metu unicorns ile yapacağı maçı sahada izleyip, quidditch’in anlarını belgelemek için itü stadyumundayım. soyunma odalarına geçmeden önce takımdakilerle biraz muhabbet ediyorum. quidditch benim için o ana kadar harry potter’da gördüğüm aksiyonlu birkaç sahneden ibaret, çünkü kitapları hiç okumadım?—? bizim neslin popüler fantezi romanı the lord of the rings’ti, harry potter’lı kahve fincanı olan kişi kardeşimdi. birazdan muggle versiyonuna şahit olacağım sporda görmek isteyeceğim kısımları anlamaya çalışıyorum. sayının nasıl gerçekleşeceğini (“şu hoop’lara doğru uçtuğumuz anlar olacak”) ve sahadaki insanların neler yapacağını o sırada muzip tanımlar eşliğinde öğreniyorum. sporu o gün oyunculardan dinlerken öne çıkan detaylardan biri oyunun fiziksel dünyadaki doğası, yani tam temas; hadi artık dayak başlasın diyen birinin ardından, bir diğeri sahada sakatlanan oyuncuların sayısına şaşırabileceğimi söylüyor. işime gelir, güzel fotoğraf olur diye takılıyorum ama onlar ciddiler. oyunculardan biri antrenmana doğru koşarken bana dönüp herkesin bilmesinin hiçbir önemi olmayan bir sırrı söylüyor: biliyor musun, harry potter’ı bir kere bile izlememiştim.
aylar sonra, bu sporu ve oynayanları bir parça daha iyi anlamamı sağlayacağını düşündüğüm üç tane soru hazırlayıp kendilerine ulaştırıyorum: itü honeybees’dekilerin anonim yanıtları, türkiye dahil 26 ayrı ülkede oynanan quidditch’in yepyeni ruhunun pekala özeti olabilir.
quidditch takımı itü honeybees’e sorduk:
harry potter serisi ile ilişkini bir cümlede özetler misin?
-quidditch.
-uyunan filmler.
-ne zaman depresyona girsem, bütün seriyi [tekrar] izlerim.
-hala hogwarts mektubumu bekliyorum.
-apartmandaki eski arkadaşlarımla en büyük ortak noktamız!
-sayfaların bazıları yapışık.
-çocukluğum, gençliğim, yetişkinliğim.
-kitap okumayı sevme nedenim.
-filmlerini izledim.
-otuz kere izledim: fuck harry, go weasley!
-babayla film gecelerinin bir numaralı serisi.
-benimle büyüyen ve benimle yaşlanacak ikinci dünyam.
-quidditch la’.
-yeterli.
kompetitif quidditch oynamaya nasıl karar verdin?
-arkadaşımın verdiği gazla.
-arkadaş tavsiyesi.
-eğlenceli bulup denemek istedim; sonra hem oyunu, hem [de] ortamı çok sevdim.
-madem oynuyoruz, adam gibi oynayalım dedim.
-kompetitif quidditch oynamaktan bahsediyoruz sanıyorum. henüz karar vermedim. ama kompetitif ya da rekabetçi quidditch oynamaya başlarsam haber veririm.
-kötü arkadaş çevresi.
-davetiye mektubu ile.
-[takım arkadaşı] sayesinde.
-arkadaşımın önerisiyle ama aslında ilk antrenmandan sonra oldu diyebilirim.
-antrenmanda o kadar eğlenmiştim ki, mezun olana kadar oynayacağım dedim.
-kızlar çekti.
-böyle bir sporun var olduğunu duyduğumda fikir olarak bile harika olduğunu düşündüm. daha nasıl bir oyun olduğunu görmeden karar verdim.
-karar vermek doğru kelime mi emin değilim, bir gün antrenman dediler, sonraki gün hadi turnuva. seve seve gittim.
-[takım arkadaşı] zorladı. :)
-ilgimi çekti.
quidditch ile ilgili en sevdiğin şey nedir?
-arkadaşlık.
-her şey.
-cinsiyet ayrımı olmadan, hep birlikte eğlenebilmek.
-takım ruhu.
-dostluklar, antrenman, eğlenmek.
-beat.
-quidditch’in ta kendisi.
-hiç durmayan karmaşık oyun tarzı, insanların bakarken hiçbir şey anlamaması.
-diğer sporlardan daha eğlenceli olması.
-face beat.
-sadece güç, vücut ve yetenek ile sınırlı olmayıp, takım ruhu, zeka ve birlik ile başarılı ol[un]abilmesi.
-kesinlikle arkadaş çevresi.
-kadın erkek ayrımı gözetmeksizin oynanması.
-arkadaşlık ortamı.
levent gerçeker’e göre, quidditch komünitesi —ki sıkı, iç içe bir topluluktan bahsediyoruz—birbirini besleyen iki gruptan oluşuyor: sporcular ve serinin hayranları: bir anlamda, şu amerikan gençlik filmlerindeki apayrı iki ucu temsil eden kurgudaki jock ve nerd’ün güçlerini birleştirdiği mutlu bir öykü gibi.
quidditch, dışardan pekala larp (live action role-playing game: kısaca, masa üstü frp’nin fiziksel rol yaparak oynanan versiyonu) gibi görülebilecek bir şeyken takım kurucularından alara uzun bu fikri pek geçerli bulmuyor.
elbette uçmayan süpürgelerin kurgusal bir temeli var, ama farklı spor geçmişlerinden gelen insanların mücadele hevesini fiziksel ve zihinsel olarak tatmin eden, daha fazlası için çalışmalarını sağlayan enikonu bir spor kimliği daha belirgin. öte yandan, arada bir toplanıp harry potter serisini perdede tekrar izlemek, quidditch komünitesinin sevdiği sosyal aktivitelerden sadece biri.
quidditch, spora atfettiğimiz tüm değerlerin gerçekleşmeye çok yakın bir fantezisi gibi: eğlenceli, disiplinli, eşitlikçi ve, hiç ummadığın anda, çok sert ve mücadeleci. en az bir maçın nasıl oynandığını görmeniz lazım.
-şu an türkiye’de altısı ankara, üçü istanbul ve biri bursa merkezli olmak üzere toplam 10 takım bulunuyor.
-bu yıl ilk defa düzenlenen 2016 dünya quidditch kupası’ndaki 21 takım arasında türkiye’yi temsil eden metu unicorns altıncı oldu.
-istanbul teknik üniversitesi’nin itü honeybees’den sonra ikinci quidditch takımı, itü bumblebees, eylül 2016'da kuruldu.
cihan demiral'ın yazısının orijinali ve seçki fotoğraflar 140journos web sitesinde: https://haber.140journos.com/…67bbc008d6#.sjjd1f3q8
cihan demiral'ın "uçan süpürgelerle oynanan spor" fotoğraf öyküsü 140journos flickr hesabında: https://www.flickr.com/…nos/sets/72157673692615131/