Güncellenen Asgari Ücret, Türkiye'nin İş Hayatı ve Sosyal Yapısında Neleri Etkileyecek?

Dün açıklanan verilere göre 2019 itibarıyla asgari ücretlinin cebine aylık 2020 TL girecek. Peki bu zam nelere gebe?
Güncellenen Asgari Ücret, Türkiye'nin İş Hayatı ve Sosyal Yapısında Neleri Etkileyecek?
iStock

enflasyon ile başlayalım

üfe/tüfe etkisi üzerinden ilerlemek gerekirse, denebilir ki evet ikisi birden etkilenir ama üfe kalemleri üzerindeki işçi maliyetleri artan işsizlik nedeniyle zaten daralma eğilimindedir. kaldı ki, ücret gelirlerinin milli gelir içindeki payı da artan işsizlikle paralel şekilde düşüş trendine girmektedir. yanılmıyorsam en son %38’den %36’ya düşmüştü.

tüfe sepetindeki ürünler kolay kolay değişmemesine rağmen, üfe sepetindekiler özellikle ağırlık kalemi üzerinden daha sık etkilenebilir. bu yüzden asgari ücret üfe ilişkisi kur etkisine nazaran daha zor etkilenecektir.

bunun ilk etkisi, elde olmayan ve kur üzerinden vuran maliyet artışları üretici zam yapamadıkça iflasları ve işsizlikte artışı getirecektir. geçen yazdan beri zaten yaşadığımız durum buydu. ikinci etkisi ise, asgari ücret artışının üretim fonksiyonuna olan etkisinin talep fonksiyonuna olan etkisine nazaran daha güçsüz olmasıdır.

artan asgari ücret, ve buna mukabil diğer ücretler, talep fonksiyonunda daha keskin artışlar sağlayacaktır. enerji ve kur şoklarına maruz kalmayan bir üretim fonksiyonu, personel masraflarındaki artış nedeniyle üfe’de beklenen artışı yaşatmaz. ama daralan sabit sermaye yatırımlarının olduğu türkiye ekonomisi’nde talep fonksiyonundaki artış, üfe’den ziyade tüfe artışlarını beraberinde getirebilirdi. şu durumda ise, düşen kapasite kullanım oranları nedeniyle enflasyon etkisi de bu kalemden geçmişe nazaran daha zor vurur.


peki asgari ücret artışı hiç mi enflasyon üretmez?

üretir, üretecek de. bu yüzden dolar kurunu iyi takip edin. ekonomik yapımızın verimi düşük olduğu için, gelen ücret artışları kısmi olarak ithal nihai tüketim kalemleri üzerinden, ağırlıklı olaraksa üretimde kullanılan başta enerji ve yarı mamül olmak üzere ithal girdiler üzerinden önce üfe’yi vurur. bu kalemden vurabilmesi içinse önce kur atağı ve/veya petrol fiyatlarında artış yaşanması gerekir.

bu etki açıkçası, her geçen seneyle beraber maaşların asgari ücrete yakınsaması nedeniyle yıldan yıla azalırken, tarım başta olmak üzere düşen üretim ve artan ithalat nedeniyle artıyor. bunun nedeni ise, ücretler kaleminde asgari ücret kadar artmayan genel ücretlerin talep fonksiyonunun niteliğini aşağıya çekmesidir.

kısacası, bu asgari ücret artışının enflasyon kalemleri üzerinden yaratacağı etki aşağı yukarı budur. kur şoku nedeniyle yaşanan üfe artışı fiyatlara tam yansıyamadan seri iflaslar getirmesine rağmen, asgari ğcret artışı genel bir tüfe artışına yol açabileceğinden dolayı üfe/tüfe makasını kapatabilir bile. bunun nedeni, maaş kaleminden gelen üretim maliyet artışının artan talep nedeniyle karşılanabilir olmasıdır. kur şokunda böyle bir şans yoktur. zaten bu yüzden iflaslar, siz konkordato diye okuyun, gelmiştir.

öte yandan, stagflasyona giren türkiye ekonomisi yüzünden bu asgari ücret artışı yıllardan beri gelen ücret bozulması nedeniyle katma değer üretimini baltalayacaktır. kanımca enflasyondan ziyade asıl risk buradadır.

2015-2019 aralığını baz alırsak, bu dönemde asgari ücret %106 oranında artmıştır

ben hiçbir beyaz yakalının bu aralıkta bu kadar zam alabildiğini ise zannetmiyorum. önümüzdeki sene için alacağım enflasyon zammını henüz bilemesem de, tüfe’ye endeksli değeri baz alsam bu dönemdeki maaş artışım yaklaşık %68 seviyesinde ki bu rakam özel sektörün geneli için aslında oldukça yüksek bile sayılır. diğer sektörlerdeki birçok arkadaşımın %35-55 aralığında kaldığını biliyorum.

gariban asgari ücretlinin aldığı para mı batıyor sana be seni aşağılık herif diyebilirsiniz.

açıkçası tabii ki böyle düşünme hakkına sahipsiniz. öte yandan, bu tek yılın değil yıllardır süregelen politikaların bir sonucudur. dolar ucuz, faizler düşükken kimse bu hesaplara takılmaz çünkü herkes gelirinin üzerinde harcayabilir böyle dönemlerde, ki harcadık da.

fakat stagflasyon gelmiş, slumpflasyona evrilmek üzereyken bu hesaplar ücret piyasasındaki bozulmalara emek talebinin tepkisini külliyen ama asimetrik şekillerde sertleştirir.


emek piyasasının niteliksiz kalemindeki kesim tepkilerini artan suç oranları ve değişen siyasi tercihleri ile yansıtır. nitelikli kesimde ise artan iş arayışları, artan iş değiştirme sıklığı ve beyin göçü olarak yansır. şu durumda aslında son yıllarda yapılan ve kişileri göreceli refah hedefiyle kendini geliştirmeye zorlayan mekanizma dinamitleniyor.

asgari ücretli garibanın hayat şartları iki şekilde iyileştirilebilir

bunların ilki, ekonomik yapının verimliliğini yükseltmektir ki bunun için de sabit sermaye yatırımlarıyla üretim verimliliğini artırmak ve beşeri sermayede yüksek yatırımlar yapılır. böylece alım gücü erozyonu duran para birimi yüksek refah ortamı sağlar.

diğeri, nitelikli emek sunan kesimi fakirleştirerek asgari ücretliye refah transferi ile sağlanır. ikinci yol sürdürülebilir değildir ve dahi sosyal tansiyonları yükseltir. ha bir siyasetçi olarak size fayda sağlayabilir o ayrı konu.

finans ortamı bireylere gelirinin çok üzerinde harcama yapma şansı tanırken dediğim gibi durumlar çok rahatsız edici olmayabilir ama şu anki ekonomik tabloda tepkiler sertleşecektir. beyin göçünün son yıllarda normalden daha fazla gündeme gelmesinin nedeni budur. ayda 24 bin lira maaş vaat edilerek insanları getirmeye çalışmanın da nedeni budur. burada atlanan nokta ise, bugünün 24 bin lirasının gelecekte asla 24 bin lira reel gelir olarak kalamayacak olmasıdır.


ücret piyasasında asgari ücretliye nitelikli emek üzerinden yansıtılacak olan refah transferinin en net sonucu ise beyin göçü olacaktır

siyasi, toplumsal veya dini saiklerin aksine ekonomik sebeplerle artışa geçecek olan nitelikli emeğin yurt dışı talebini geriye çekmek çok daha zor olacaktır. çünkü bireylerin sistemin kuralları içinde kalarak refah seviyesini artırma çabasının önüne çok sert olarak çekilmiş olan bu set çok başka arayışlar yaratır.

ikinci risk ise, her şeye rağmen bu sistemde kendini geliştirmek ve emeğinin veya gelecekteki emeğinin değerini artırmak için çaba gösteren kesimde ücret piyasasına hiç uğramadan sistem dışı kalma hedef veya sonucunu getirmesidir. hedef ise sonuç %99 beyin göçü olur, sonuç ise işsizlik olur.

üçüncü risk ise, refah artış isteğini ve bunun getireceği sosyoekonomik statü yükseltme arzusunu eğitim ile sağlamanın meşruiyetinin kaybolmasıdır, ki bu hepsinden daha kötüdür. tıp okumak için çalışıp asgari ücretin 3-4 katı para kazanmak yerine birey bu riske hiç girmeden asgari ücretle de yaşamayı tercih edebilir ve böylece okurken kayıp gözüyle bakacağı yıllarda para kazanırım der.

eğitimi amaçsallaştıracak entelektüel elitlerini çoktan kaybetmiş olan türk toplumu, eğitimi araçsallaştırmayı da gözden çıkarmış bir çoğunluğu bu derece meşrulaştırır ve toplum tabanına yayarsa en sonunda bu devlet de yıkılır ama bu sefer on sekizincisini kuramayabiliriz.

herkese mutlu bir yıl dilerim.

Dolar 5.6 Seviyelerine İndi Diye Zamların Geri Alınmasını Beklemek Neden Zor?

Türkiye Şartlarında Asgari Ücretin 2 Bin TL'ye Yükseltilmesinin Hiçbir Şeyi Değiştirmeyecek Olması