Girmesi En Zor Gece Kulüplerinden Biri Olan Berghain'a Gideceklere Tavsiyeler
Öncelikle hiç bilmeyenler için: Berghain nasıl bir yer?
hayallerle gerçeğin tam anlamıyla eşleştiğini gördüğünüz, hissettiğiniz club. ne azı ne fazlası. en azından kendi hayallerim için konuşursam. cuma ve cumartesi üst üste girebilmemin bana dünyada tanınmış olan limitli mucize haklarımdan biri olduğunun farkındayım. fakat cuma gecesi yaklaşık kapıdan minimum 5,000 kişi geçtiğini var sayar isek cumartesi aksamı tekrar kapıda kuyrukta ben ve arkadaşlarıma siz dün akşamda gelmiştiniz değil mi buyrun diyen bouncerlara sahip bir club ı cidden takdir etmek gerekir.
(bkz: maaşını dibine kadar hak etmek)
öncelikle bahsetmek gerekirsek, evet kapı girişi gerçek anlamda görüğüm en zor club. üç adet yamak bouncer önce göz elemesi yaptıktan sonra asıl son onayı sven denilen yüzü dövmeli dudakları piercing li, oldukça tarz, fakat rüyamda görsem ciddi anlamda korkacağım adamcağızdan alıyorlar. evet yaklaşık 1 km kuyruk bekledikten sonra dönemeçli giriş turnikesine girdiğinizde lost taki dharma initiative gözlemlemesi tadında bir gözlem altına alınıyorsunuz. ve evet sıra size geldiğinde nedense öne geldiğiniz sırada zaman durdurulmuş hissine kapılıyorsunuz. sonunda you may get in cevabını aldığınızda ise hissedilen o sevinci anlatmanın ne yazık ki pek tarifi yok.
içerisi inanılmaz derecede gizem ve ürkütücülüğün bir potada eritilmiş olduğunu farkettiğiniz, adrenalini tavan yaptıran ve insanı işte bu gece hayatımın partisini yaşayacağım hissini ilk andan hissedebildiğiniz bir yer. club ağırlıklı house çalan panaroma bar ve minimal techno ve ciddi techno yelpazesinde çalan berghain olan iki bölümden oluşuyor. panaroma bar yere kadar açılabilen panjurlu cam ve inanılmaz meyer ses sistemine sahip, berghain ise karanlık vahşi ve insanın ciğerlerini ağzından getirebilecek state of the art funktion one ses sistemine sahip. en başarılı funktion one uygulamasını ibiza space te görsemde buradakide hakkı yenilebilecek cinsten değil.
4 kule (sub+speakers) ve iki adet asmalı sistem ile tabiri caiz ise dibine vurulmuş. gece muhtemelen 12 de başlayıp eğer cumartesi gecesi ise pazartesi sabahına kadar süren partiler yer alıyor. saat 3 ten sonra club tam kıvamını buluyor ve her saatte bu kıvamın tadı daha da artıyor. dj ler genellikle techno nun cream of the crop ı diyebileceğimiz isimlerden oluşmakta ve crowd ibiza crowd ı ile boy ölçüşebilir düzeyde. insanların tek derdi eğlenmek ve bunu suratlarına baktığınızda açıkça görebilip keşke ülkemde de böyle ortamlar olabilseydi diye hayıflanıyorsunuz. herkes inanılmaz mutlu ve zaman zaman çığlık çığlığa dans ediyor. özellikle gün ışıdığında panaroma barda yaklaşık 30 saniyeliğine panjurların açılıp içeri gün ışığı girdiği anda insanların attığı coşku çığlıkları ve daha kudurararak dans etmeye başlamalarının gözümden gidebileceğini düşünmüyorum.
peace, love, unity, respect mottosunu tam anlamıyla damarlarınızda hissedebiliyorsunuz. yorulduğunuz anlarda gidip rahatça oturabileceğiniz bir çok alan, veya bunaldığınızı düşünürseniz yayılabileceğiniz, insanlar ile muhabbet edebileceğiniz matrix teki nebuchadnezzar salaşlığında koltuklar mevcut. özet geçmek gerekirse, türkiyedeki bar kenarı içkisini alıp kesişme odaklı insan grubunu hariç tutarsak, gerçek anlamda club kültüründen hoşlanan insanların muhakkak ziyaret etmesi gereken ve ne yazık ki kelimelerle anlatılamayıp yaşanması gereken bir mekan.
İçeri girerken nelere dikkat edelim?
-sarhos ya da uyusturucu madde etkisi altinda gitmeyin,
-büyük gruplar halinde gitmeyin, mümkünse yalniz ya da iki kisi olarak gidin,
-efendi takilin, artistlik yapmayin, birilerine gösteris yapmaya degil eglenmeye geldiniz bunu unutmayin,
-fasist, irkci ve homofob fikirlere sahipseniz zaten hic gelmeyin,
-"techno da müzik mi yaa" kafasindaysaniz yine hic gelmeyin,
-günes gözlügünüzü onlar sormadan cikartip normal bir yüz ifadesiyle adamlarin gözlerinin icine bakin, selam verin, merhaba/iyi günler gibi biseyler söyleyin,
-iceriye alinmazsaniz ortamda ariza cikartmayin, bazen adamlar hic bisey söylemeden elleriyle devam et isareti yapabilirler, üstünüze alinmayin, adamlar bikmislar, her gece binlerce kisiyle ayri tartismaya girecek degiller, onlari da anlayin,
-iceriye alinmazsaniz gidin bir iki saat biyerlerde vakit öldürün, sonra tekrar deneyin,
-cumartesi gecesi 00:00-05:00 arasi gitmeye kalkmayin, ya gece onikiden önce sira bekleyin ya da pazar sabahi 08:00den sonra gidin, merak etmeyin parti pazartesi sabahina kadar devam eder, gereksiz turist kalabaligindan da kacmis olursunuz,
-gitmeden önce internet sayfasindan time table´i bi gözden gecirin, gittiginiz saatlerde kimin caldigina dikkat edin, kapida niye geldin diye sorarlarsa "filan djin setini dinlemeye geldim" diyin,
yaninizda uyusturucu madde ve fotograf makinesi bulundurmayin, girerseniz kesinlikle fotograf cekmeye calismayin, aninda atarlar disari...
dünyanın en zor kapılarından biri. bu kadar zor ama içeriye giren yüzlerce insan nasıl giriyor. aslında çok basit son 3 yılda 10 kereden fazla gittim ve hiç kapısından dönmedim. her defasında giriyorum. evet gay olmak bir avantaj ancak alnınızda gay olup olmadığınız yazmıyor. türkiyedeki mantıkla ilerlersek sıradaki herkes gay.
neyse gelelim girmek için püf noktalara. çok fazla heycanlanmayın, heycanlanıyorsanız da bunu belli etmeyin. eğer kışın gidiyorsanız hava -10 derece olsa bile çok kalın giyinmeyin, tarzınızı her zaman koruyun. genel giyiminiz siyah renkli olsun zaten içeri girdikten sonra ister çıplak ol, ister pembe giyin ister mavi kimse karışmıyor. ama kapıda ile görünümünüz siyah olmalı. kaç kişi gidiyorsanız gidin içeri girmeye çalışırken 1 ya da 2 kişi olun. ben 3 kişiyken de girdim ama garantisi yok. bu arada çok süslü, parlak, göz alan şeyler tercih etmeyin.
sıra bazen 3-5 saat, bazen yarım saat sürüyor. demirlerin başladığı yerden itibaren sırada çok konuşmayın, bağırmayın, dikkat çekmeyin. gayseniz ve yanınızda partneriniz varsa el ele girin bu artı puan. sırada ilkseniz ve sizi bekletiyorlarsa bu kesin girebileceğinizin göstergesi. diğer türlü sıra size geldiğinde zaten direkt no! diyorlar. şişme montlar sizi ilk eleceyecek şey, ikincisi ise renkli spor ayakkabıları. yani nike airmax ile gidiyorsanız zaten oraya uygun değilsinizdir. deri postallar her zaman daha şanslı. dr. martens markalı bir ayakkabınız varsa giriş biletini kaptınız demektir. özetlersek siyah giyiyoruz, gay oluyoruz, heycanlanmıyoruz.
içeriye girerken ciddi bir arama var. buraya kadar geldiyseniz zaten giriş parasını ödeyip vestiyere doğru ilerlemeye ve içerinin müziğine kaptırma zamanı gelmiştir. uyarıcı veya uyuşturucu madde kullanmak istemeyenler doğru üst kata oranın ortamı alkol kullananlar için daha uygun.