Gezip Gören Birinden: 1959'a Kadar Hiçbir Ülkeyle Hiçbir Bağı Olmayan Ülke, Bhutan

Yakın zamana kadar dünyadan neredeyse tamamen izole şekilde yaşayan bu enteresan ülkenin iç yüzüne dalıyoruz.
Gezip Gören Birinden: 1959'a Kadar Hiçbir Ülkeyle Hiçbir Bağı Olmayan Ülke, Bhutan

bhutan... yeni döndüm, bu ülkenin insanı mest eden havasını getirdim, hislerimi ve anlarımı paylaşayım.

yolculuğum paro'dan başladı. uluslararası havaalanına indiğimde bir havaalanından çok, tarihi mistik bir kapıdan geçtim diyebilirim. önceden alınan izin ve vizelerimizin ince ince incelenmesinden sonra içeri girebildik.

paro'dan thimphu'ya doğru yola çıktık. havaalanı şehre yaklaşık 1 saat uzaklıkta. yol boyu size eşlik eden paçu nehri, paro'dan gelen 'pa' ve nehir anlamına gelen 'cu' kelimelerinin birleşmesinden oluşmuş. şehre girmeden yaklaşık yarım saat önce nehrin üzerine kurulmuş 1700 yıllık telden elle yapılmış bir köprüde durduk, üzerinde yürüdük. önce 'hadi canım, yürümem ben burada' dedik demesine ama yürüdük, bayağı sapasağlam, hala kullanılan bir köprü, büyüleyici...


thimphu

bhutan'ın başkenti, yaklaşık 100.000 kişi yaşıyor. bhutan'ın nüfusu 700.000 kadar, en kalabalık şehirlerinden biri de başkenti. ancak hızla göç aldığından nüfus artış hızı yüksek. her yerde yeni inşaat var. yeni evler, iş yerleri yapılıyor. bu ülkede bir kural var, her tipte bina yapabilirsiniz ancak pencere ve kapılar geleneksel olmalı. bu yüzden hiçbir bina göze batmıyor, bir bütünlük, bir ruh var.

ülkenin milli sporu okçuluk, thimphu'da dolaşırken bir turnuvaya rastlıyoruz... 147 metreden atılan, aralarında kraliyet ailesinin fertlerinin de olduğu turnuvada iska geçenlere söylenen bir tekerlemenin aynı bizdeki tavla gibi 'öğren de gel' öldüğünü öğrenip şaşırıyoruz, gülüyoruz.

gezilecek yerler arasında şehrin sanat okulu da var, geleneksel el sanatlarının yaşatıldığı okul öğleden önce ziyaretçi kabul ediyor, buradan öğrencilerin yaptığı eserlerden de satın alabiliyorsunuz.

ikinci durağımız hong-kong ve tayvanlı iş adamlarının sponsor olduğu şehre yukarıdaki bir tepeden bakan 52 metrelik buddha heykeli oluyor. altın rengi, etkileyici ve dev.


ülkenin %95'i budist, %5'i hristiyanmış.

4 değil, 5 elementleri var, beşincisi space/emptiness olarak adlandırılıyor.

ruhun ölümsüzlüğüne inanılıyor.

nefret, cehalet ve hırs insanı zehirleyen 3 şey olarak adlandırılıyor.

önceden küçük krallıklar olan ülke, 1907'de birleşik ülke halini almış.

insanların demokrasi nedir, nasıldır bilmediği bu ülkede son 1 yılın en heyecanlı olaylarından biri de prenslerinin evlenmiş olması, yeni kral ve kraliçenin -ki çok güzel bir çift- fotoğrafları sokakları süslüyor. genç kral modern, genç eşi de çok zarif.


şehrin içindeki kale etkileyici. ülkedeki hemen her kale gibi yarısı devlet işleri için, diğer yarısı da din işleri için ayrılmış ve kullanılmakta. kralın ve kraliçenin yaşadığı mütevazı saray da tam bu kalenin yanında. kalenin fotoğraflarını çekerken sarayı gören tarafta fotoğraf çekmek yasak.

şehrin etrafında erkeklerin olduğu kadar kadınlar için de olan nunnery'ler var, ziyaret edebiliyor, şanslıysanız etkileyici dua törenlerini izleyebiliyorsunuz. mesafeli sıcaklık neymiş burada gördüm, sessizce konuşuyorlar sanki, sanki bu dünyada yaşamıyor gibiler.

Nunnery: Rahibelerin dini bir topluluk olarak yaşadığı bir bina veya bina grubu, manastır.


alışveriş için şehrin merkezindeki mağazalarda, değerli taşlar, sallar, ülkeye özgü sanat eserli var. yakın ülkelerdeki fiyatlar düşünüldüğünde biraz pahalı.

kalacak yer olarak migmar oteli tercih edebilirsiniz, ülkenin turizmi geliştikçe yeni ve her fiyat kategorisinden oteller inşa ediliyormuş, var olanların yıldızlarına bakmamak lazım, bizdeki 4 yıldızlılardan daha az lüks var onların 4 yıldızlılarında, ancak tertemiz ve iyi hizmet var.

thimphu'da sadece evlerde sigara içmeye izin var, sokakta, otellerde sigara yasak. bakkallara sigara sorarsanız paniğe kapılırlar 'yasaklandı!' diye sizden kaçabilirler.

yemekler daha çok hint etkisinde, baharatlı.

sakın ülkelerini o veya bu ülkelerle benzerlikle sorular sormayın, alınıyorlar.

punakha

miniminnacık bir kasaba-şehir arası, yine yemyeşil, nehir kıyısında çok çok güzel, huzurlu bir yer. nehir kenarındaki otelleri tercih etmenizi öneririm, nehrin sesinin uykunuza eşlik etmesi muhteşem. isim vermek gerekirse damchen resort diyebilirim, bahçeye açılan alt katta kalmanızı özellikle tavsiye ederim, oda kapısını neredeyse sadece ilk girişte ve ayrılırken kullandık.

phunakha'da özel bir tapınak var, inanışa göre çocuğu olmayan kadınlar burayı ziyaret edip, dua alırlarsa çocukları oluyormuş, bu yönüyle ünlü, adı da fertility manastırı.


tiger's nest

bhutan yazdığınızda internette çıkan ünlü manastır, paro yakınlarında. ülkeye gelen turistlerin neredeyse tamamı burayı görmeye geliyor. otelleri bol bir bölge, birçoğu da inşa ediliyor. tiger nest inn kalınabilecek iyi otellerden, odaları tiger's nest'i karşıdan görüyor.

manastır 3400 metrede. 8 km yukarı yaklaşık 2.5 saat saatte tırmanılıyor, iniş daha kısa yaklaşık 1.5 saatte iniliyor. ortalarda bir yerde durup çay içilebilecek, yemek yenecek bir kafe var. yemekler lezzetli, manzara harika.

manastır kayalara yapılmış, içerideki bazı odaların duvarları kayanın kendisi. çok büyüleyici bir havası var, içeri kamera kesinlikle alınmıyor. kapıdaki odaya çantanızı öylece aşıp giriyorsunuz, 'çalınır mı' diye sorarsanız 'burası bhutan' derler, öylece kalırsınız. gidecek olan varsa, burayı görmeden dönmemeli. sabah erken gitmenizi öneririm, sessiz ve sakınken, yolu da naçizane tek başınıza yapın, düşünün derim. adını içinde yer alan kaplan mağarasından alıyor, burayı da görebiliyorsunuz, kayalıklar arasında daracık bir mağara.

paro çok güzel bir şehir, bir ana caddesi var ki tıpkı film stüdyosu. mini mağazalar, ülkedeki her bakkalda olduğu gibi, patates cipslerinin parlak paketlerinin asıldığı bakkallar... şehirde sadece bir kafede sigara içilen oda var, o da muhtemelen kafenin sahibinin yattığı oda, bildiğin oturma odasına benziyor.


alışveriş için yine hindistan ve nepal'e kıyasla biraz pahalı ama yine de buradan alınacak güzel taşlar var, kolye, bilezik, sallar, tütsüler vs var. bu ülkede pazarlık diye bir şey yok, bilmiyor, anlam da veremiyorlar, kültürlerinde yok.

bu ülkeyi ziyaret edecekseniz, tek bir yere gidip dönmeyin, mutlaka yol yapın

şehirler arası gidip gelin, yolların, dağların, pirinç tarlalarının arasından geçin. yükseklerin eşsizliğini izleyin, çay içerken bulutların gözünüzün önünden süzülüşünü izleyin. tertemiz, berrak havasını içinize çekerek uzun yürüyüşler yapın. mümkünse huzurlu arkadaşlarınızı alın yanınıza. turist gibi değil de orada yaşıyormuş gibi takılın, koşturmayın, olduğunuz yerin tadına varın.

gezdiğim yerler arasında bu kadar az şeyle bu kadar doyum sağlayan başka bir yere rastlamadım.

ayrılırken de veda etmiyorlar, onlara göre tanışmak asla tesadüf değil, 'yeniden görüşmek üzere' diyorlar.

üzerinize insanlık sinmiş olarak ayrılıyorsunuz.

yeniden görüşmek üzere bhutan.

Son söz

bhutan 1959 yılına değin dünyanın gerçek anlamda özerkliğe (autarky) sahip, yani dışarıyla hiçbir bağı olmayan tek ülkesiymiş. o tarihte hindistan'a bir yol yaparak bunu sonlandırıyorlar...