Fransız Devrimi ve Türk Devrimi Arasındaki Farklar

1789 Fransız İhtilali ile 1908'de başlayıp Cumhuriyet'in ilanına kadar devam eden Türk Devrimi arasında ne gibi farklar ve benzerlikler var?
Fransız Devrimi ve Türk Devrimi Arasındaki Farklar

- fransız devrimine siviller, türk devrimine askerler öncülük etmiştir.

- fransız devrimi aşağıdan yani halktan gelmedir, türk devrimi tepeden. sonradan jakoben uygulamalar fransız devrimine de bulaşıyor ama halk bunu da dengeliyor. (bkz: robespierre'nin idam edilmesi)


- fransız devrimi sınıfsal bir devrimdir. mutlak monarşi ve aristokrasi arasındaki yer yer çekişmeli olan ittifaka karşı burjuva sınıfı, halk ve kısmi ruhban sınıfınin ittifakı ile yapılmış bir devrimdir. türk devrimi ulusal bir devrimdir. sınıfsal bir niteliği yoktur.

- fransız devriminindeki taraf ve etkin olan herkes yani kral, aristokrasi, burjuva ve halk fransızdır. türk devrimi ise önce tamamen emperyal arzu ve planlarla 1. dünya savaşına katılmış ama almanlar siki tutunca biz de siki tutmuş sayıldığımız için bu sefer anti emperyalist bir mücadele ile ulusal kurtuluş savaşı verilen bir sürecin sonunda yapılıyor. yani dış müdahale riski, iç dinamikler üzerinde etkisi anlamında çok daha etkilidir türk devriminde. fransız devriminde ise ingiliz parlamenter rejiminden ve amerikan bağımsızlık bildirgesi'nden zihni olarak etkilenme dışında dış bir güçten söz etmek zor ilk dönemler için.

- fransız devriminde aydınlanmanın etkisi çok güçlüdür. voltaire, descartes, montesquieu, diderot, rousseau gibi dünyaca ünlü fransız aydınların fikirleri hayati bir rol oynuyor. okur yazarlık, üniversite eğitimi, kitaba ulaşımın kolay olması ile halk müthiş bilinçleniyor. türk devriminde ise böyle halkın okuyup da etkilendiği bir aydın etkisinden söz etmek imkansız. (ama şimdi öyle mi! halk müthiş okuyor tabi sjfhd) belki zorlasak bu düzeye yaklaşabilecek aydın mehmet fuad köprülüdür ama o da daha sonra sıkı bir rejim muhalifi oluyor.

- fransız devrimi küresel bir etki yaratmıştır. hatta türk devrimini doğuran da odur. çağ kapatmıştır. feodalizmin sonunu getirmiştir. türk devrimi ise lokaldir.

- fransız devriminde eski rejim yanlıları baya baya bir güçtür. hatta karşı devrim hareketlerinden dolayı süreli kanlı çatışmalar yaşanıyor ki napolyon bonaparte böyle doğuyor esasen. hatta o kadar ki, terörizm kavramı ilk defa fransız devrimi döneminde kullanılıyor. bir yönetim biçimi oluyor terörizm. yani korkutmaya dayalı yönetim demek.

türk devriminde ise eski rejimin zaten takati kalmıyor. menemen gibi birkaç cılız isyan dışında eski rejimi diriltmeye çalışıp da ciddi risk oluşturan bir mukavemet yoktur. bir sürü itiraz var ama güç yok. çıkan çatışma ve mukavemetler modernizm dayatmasına karşı geleneksel kültürü sahiplenme refleksleri olarak doğuyor türk devriminde (azınlıklar meselesi, devrim karşıtlığı değildir. bu yüzden o ayrı bir mevzu)

- devrim sonrası fransız modernleşmesi sivil bir modernleşmedir, türk modernleşmesi ise almanya ve japonya gibi militarist (asker ve ordu merkezli) bir modernleşmedir.

- fransız devriminde devrimin öznesi olan halk (mülksüzler) ve burjuva (tüccar) sınıfının karşısında iki odak vardı. katolik kilisesi ve krallık. krallık siyasi otoriteyi temsil ederken, kilise ise meşruluğu sağlayan ruhani liderlikti. 5. yy'dan itibaren kilise ve krallık işbirliği içinde idare ediyor ülkeyi. sadece 1516 yılında kilise, protestanlar ve calvinistler ile mücadele edebilmesi için krala kutsal yasa yapma yetkisi veriyor. onun dışında iç içe geçmiş durumda değildir bu iki mevki.

- türk devriminde ise muhattap olunan siyasi ve dini liderlik tek bir mevkide birleşmiştir.
(bkz: halifelik)  halifelik, peygamberden beri bazen sadece ruhani ve dini bir makam olarak kullanılmış ( abbasilerin son dönemi), bazen de tamamen siyasi bir makam olarak kullanılmış (emeviler) ve bazen de hem siyasi hem dini bir makam olarak iş görmüş ( yavuz selim sonrası osmanlılar). 

bu fark önemli çünkü karşısında mücadele ettiğin gücün tek elde toplanması avantaj oluyor. padişah yıprandı mı, siyasi gücü de dini gücü de yıpranıyor misal. ama fransa'da krallık yanlıları tasfiye edildiği halde kilise yanlıları 200 yıl baş belası olmaya devam ediyor. (1914 yılına kadar) yine mesela laisizmin (laiklik) tesisini de etkiliyor bu fark. fransa'da dinin devlet kontrolüne girmesi din ve devlet arasında bir anlaşma ile olurken ( 1801 napolyon ve papa pius vii arasında imzalanan konkordat), türkiye'de laiklik; tepeden, uzlaşıya kapalı ve dini otoriteleri muhattap almaktan imtina eden bir tarzda yerleştirilmeye çalışılan bir doktrin oluyor.

tahminimce bunun bir nedeni de, türk devriminin sahipleri, hilafet ve saltanat etrafında örgütlenmiş ve iyi eğitim görmüş monarşi yanlıları tasfiye edilince anadolu'nun kolay hizaya geleceğini düşündü. çünkü anadolu'da tahsil, dışa açıklık vs hiç yok. bu yüzden anadolu'ya tepeden dayatılan bir devrimin, fransa'da olduğundan çok daha kısa sürede sonuç vereceğini düşünüyorlardı. okur yazarlık zaten yerlerde bir de alfabe değişmiş ve üstelik savaştan perişan bir halde çıkmış bir halk bu. sanırımnevzat tandoğan bu yüzden dayanamayıp en son "ulan öküz anadolulu! senin neyine milliyetçilik, komünizm. senin iki görevin var, askere gelmek, mahsul yetiştirmek" diyerek fırça atıyor.

- fransız devrimi milliyetçiliği doğurmuş olsa bile, türk devrimi kadar etnik milliyetçi bir özellikte değildir çünkü türk devrimi döneminde milliyetçi akım baya olgunlaşmış oluyor. buna örnek olarak; fransız devrimi sonrası imzalanan insan ve yurttaş hakları bildirisi'nde " kamu düzenini bozmadıkça fikir ve inanç özgürlüğü" cümlesi geçer. fakat türk devrimi sürecinde aynı cümleyi ve liberalizmi parti programına koyan terakkiperver cumhuriyet fırkası devrim tarafından kapatılmıştır. üstelik bu partiyi kuranlar da ali fuat cebesoy, rauf orbay, kazım karabekir, rıfat bele, adnan adıvar gibi zaten devrimin emektarları olan kişilerdi. öyle karşı devrimci falan değiller. izmir suikastı olayından sonra idam edilen mensupları var.

- fransız devrimi latin alfabesi ile başlayıp bitti. türk devrimi arap alfabesi ile başlayıp latin alfabesi ile devam etti 

aklıma gelen bu farklar dışında, iki devrim de yöntemsel açıdan çok benzerdir. (farklı sermaye türlerinin merkezileştirilmesi, tek ve merkezi bir yaşayış biçiminin dayatılması; dilden tut giyime, yürüyüşten tut estetizm ve eğlence anlayışına, ortak ve iftihar nedeni bir tarih anlayışından tut zihinsel yapıyı değiştirmeye, dine yaklaşımdan tut kırsal kültürden kopuşa kadar her şeye ama her şeye müdahaleyi de içeren sancılı ve ısrarlı bir modernleşme süreci gibi benzerlikler)

ya da iki ülkenin de radikal sol ve radikal sağ akımlara karşı liberal merkez egemenliğini tesis etme çabası da benzerdir. (atatürk'ün recep peker eliyke kadro dergisini tasfiye etmesi veya atsız grubu ile olan çatışmaları buna çok güzel örneklerdir)