Doğma Büyüme Beşiktaşlı Birinden: Akaretler Semtinin Tesadüf Olmayan Yükselişi

Dolmabahçe Caddesi'nden Şair Nedim Caddesi'ne saptığınızda nezih bir Batı Avrupa semtine girmişsiniz izlenimi veren Akaretler'in bugünkü popülerliği ve gelişimi tesadüf değil. İşte oralı birinden Akaretler'in geçmişi ve yükseliş hikayesi.
Doğma Büyüme Beşiktaşlı Birinden: Akaretler Semtinin Tesadüf Olmayan Yükselişi
iStock

akaretler... doğma büyüme buralıyım. aileme ait ofisimiz yıllardır buradadır. o nedenle yükselişini şahsi gözlem ve yorumumla yazmak istedim:

akaretler sıra evleri ve maçka'ya çıkan cadde ile şair nedim'e giden cadde, bugün serdar bilgiliye çok şey borçludur. bu gördüğünüz yapıların 20-30 yıl önceki hallerini görseydiniz ne demek istediğimi anlardınız...

bu sıra evleri aslında dolmabahçe sarayının bir parçası

sarayın çalışanları ve halkı için burası özel olarak yaptırıldı. sanırım burası osmanlının ilk toplu konut projesi olarak geçiyor.
bugün akaretlerde atatürk müzesi diye bir müze vardır. o müze atatürk'ün annesi zübeyde hanımın bir dönem yaşadığı evdir. o sebeple bilgili holding bu evi müze olarak değerlendirmiş.
dolmabahçe sarayı dağılıp buralar vakıflar müdürlüğüne bağlandıktan sonra bu güzelim cadde yaklaşık 50-60 yıl boyunca atıl kalmış. 90'larda vakıflar kurulu burayı yap işlet çerçevesinde net holdinge devretmiş. bir süre burası yenileme/restorasyon faaliyetleriyle kapalı kaldı. daha sonra şirket burada zarar etti denildi ve işletmesi bilgiliye satıldı.

serdar bilgili işletimi devraldıktan sonra burada akaretler aş isimli bir şirket kurup ofis, otel, kafe vb. mini bir alışveriş merkezi gibi projelendirme yaptı. ve bilgili burayı yıllarca restorasyon faaliyetleri nedeniyle kapalı tuttu. burada yapılan bu restorasyon faaliyeti avrupanın en büyük 2.restorasyon projesi olarak geçer. bu süreçte bilgili için bir ara battı denildi, yabancı bir ortak alındı denildi vs vs. olayın içeriği nedir bilemeyiz fakat sonucun başarılı olduğu kesin (bu süreçte tozu kiri biz yuttuk tabi).


en başta burayı komple otel olarak işleteceklerdi. sonradan burayı bir merkez haline getirmeye karar verdiler. ilk yaratılan sistem çok lüks ve çok pahalıydı, ülkenin en zengin ve elit kesimlerine hitap eden sanat galerileri, ofisler, giyim ve otellere ev sahipliği yaptılar.
buradaki giyim mağazalarına o zamanlar girmeye çekinirdiniz. çok uçuk ve çoğunluğu uluslararası marka olan hiç duymadığınız mağazalar mevcuttu.

kapıda matrix'ten bozma takım elbiseli, kulaklıklı güvenlik görevlileri beklerdi. mağaza kapılarında 'podyum sana göre değil, gel bizim kapıda dur' denilerek getirilen güzel kızlar güler yüzle şeyhini karşılayan mürit gibi müşterilerini karşılardı. bu dönemde bir sürü ünlü buralara yerleşmeye veya gelip gitmeye başlamıştı (bilgili holding'in yanında stüdyo vardır).

o dönemlerde yukarıda bir gece kulübü vardı. türkiye'nin en elit gece kulüplerinden biriydi. referanssız giremezdiniz (2015 civarı). ünlü bir kişi veya işadamının referansları ile girebiliyordunuz. buranın önünde her gün maserati'ler, chevrolet'ler durur, araçlarını valelere verir, vızır vızır dolaştırırlardı.

sonradan buradaki mağazalar sanırım zarar etmeye başladılar. ülkede sermayenin el değiştirmesi, trendin değişmesi ve teknoloji ile birlikte buradaki alt mağazalar cafelere dönüştürülmeye/dönüşmeye başlandı. tabi o bildiğiniz cafelerden değil. 4. richard ve 2. elizabeth'e danışılarak açılmış kafelerdi bunlar. sonradan orta sınıfında yararlanabileceği şekilde bir fiyatlandırma yapılarak müşteri ihtiyacını tabana yaymaya karar verdiler. ve günümüzdeki şekline evrildi.

özellikle bu sıra evlerin hemen yukarısında bjk plazaları vardır. bu plazalarda delliot gibi bağımsız denetim yapan ve yaklaşık 3.000 beyaz yakanın çalıştığı şirketler mevcut. bu şirket çalışanları öğle yemeği arasında bu cafeleri besledi. aaa'nın kendi bünyesinde bulunan 98 ofisi de aynı şekilde mimarlık, mühendislik, sanat vs gibi nitelikli şirketlere kiralandı. tabi bildiğiniz bireysel şirketler değil. büyük şirket gruplarına ev sahipliği yaptı. bu da tabi buranın demografik yapısını epey değiştirdi ve akaretler'i daha dinamik bir yapıya dönüştürdü.

tabi buraya öncesinde w otel gelmişti. müşteri portföyleri ise malum... bu kesimin de burayı çok kalkındırdığını düşünüyorum. aşağıdaki, başbakanlık ofisi karşısında bulunan shangri-la otele diplomatik ve siyasi liderlerden tutun, iş adamlarına kadar bir sürü üst tabaka geliyordu. bu bile akaretler'deki değişimi etkileyen unsurlar arasında. burası dolaylı olarak seyahat sırasında yolu düşen varlıklı kesimin uğrak noktası oldu anlayacağınız. hatta bir ara w otelin hemen altındaki mekana moralimiz bozulmasın diye bakmıyorduk. yelkenlisini karadan yürütüp w otelin önünden kendini aldıracak kadar zengin ama ayıp olmasın diye yapmayan zenginlerin buralarda oturup mösyö fransua havası ile kahkahalar atışlarını dinlerdik bir ara.


dediğim bu süreç 2016'lardı sanırım

buradaki tüm mekanlar cafelere, barlara dönüşmeye başladı. sosyal medya bloggerları buralarda fotoğraflar çekip yayınlıyordu. bir anda siyah transportla dolaşan mankenler ve kameramanlar görmeye başladığımız dönem bu. bunu takiben anlamadığım bir şekilde tam meydanda fotoğraf çekinip paylaşma trendi oluştu. o pencerelerin led ile yazılan yazıların önünde kuyruklar oluşmaya başladı. özellikle hafta sonu baya bildiğin insanlar sıraya giriyor ve sıra ile pencerelerin önünde fotoğraf çekiniyor. bu o kadar tuhaf bir tablo ki anlatamam. her geçişimizde ağzımız açık insanları izliyoruz. bu süreçte buraya gelen insan kitlesi de değişti tabi. sanki 100 kişi ona bakıyormuşta hata yapmaması gerekiyormuş gibi davranan insanlar gelmeye başladı. özellikle hafta sonları aracın sesini yüksek sesle açıp sokaktan geçen bir kesim de bunlara eşlik etmeye başladı. kitle şu sıralar, helikopterle iniş yapan kitleden, m7 metro hattı ne zaman açılacak diye bekleyen kitleye doğru evriliyor.

şu an trendinin zirvesini yaşıyor diyebilirim. bilgili bu işten epey karlı çıkmış olacak ki aynı kompleks yapıyı galataport projesi ile galata'ya yapıyor. bu sefer arkasında güçlü bir sermaye de almış: doğuş grubu. avm kültüründen ziyade bilgili daha akıllıca ve tarihi değeri olan bu tip projeleri değerlendirmesi gerçekten çok akıllıca ve başarılı bir yöntem. aynı şekilde şehrin, caddelerin dokusu ve kültürünü de yaşatan bir uygulama olmuş.

bilgili yine galataport'ta da bir otel bulmuş kendine: peninsula. bu otel de uluslarası faaliyet gösteren çok lüks bir otel. burası ile iş yapan müşterilerimizden biliyoruz.


kısacası buranın stratejisi ve kalkınması serdar bilgili ve bünyesindeki gruplar sayesinde oldu

hiç iş yapmayan bu caddeler aniden kalkındı. benzeri bir operasyon galataport'ta yaşanıyor sizin anlayacağınız. zaten taksim tayfası beşiktaş ve kadıköy'e kaymıştı ki böyle bir projenin gelmesi üzerine tuz biber oldu.

galataport'un da bölgeyi kalkındıracağına eminim. beşiktaş yabancı turisti çok çekemedi, daha ziyade yerli geliyor. hafta sonu dışarıdan beşiktaşa "takılmak için" gelen yerel sayısı 2 milyonmuş (covid'den önce).

yaşanan trendin ve kalabalığın durumunu bu rakamlarla daha iyi hayal edebilirsiniz... özellikle hafta sonu akaretler'deki cafelerin kapılarında elinde 16. yüzyıl'dan kalma parşömen kağıdı tutuyormuş gibi görünen garsonlar görüyorum. bunlar kapıda oluşan uzun kuyruğun listeleri. listeler o kadar uzuyor ki insan hayret ediyor.

anlayacağınız akaretleri günümüze taşıyan başarılı projesi. yıkık, dökük tarihi bir sokağın güzel bir yatırımla nasıl değerlendiğini ve güzelleştiğini gördük. avm dikmek yerine benzer projelerin tüm tarihi bölgelere yapılması, istanbulu ne kadar değiştirir bir hayal edin...