Büyümeyen Bir Adamla Hiç Yaşamamış Bir Adamın Hikayesi: Her Şey Çok Güzel Olacak

Senelerdir görüşmeyen iki kardeşin bir tesadüf sonucunda yollarının kesişmesi ve sonrasında gelişen olayları anlatan Her Şey Çok Güzel Olacak, herkesin kendinden bir şey bulabileceği bir film.
Büyümeyen Bir Adamla Hiç Yaşamamış Bir Adamın Hikayesi: Her Şey Çok Güzel Olacak

her şey çok güzel olacak, türk sinema tarihinde oldukça önemli bir yere sahip 1998 yapımı kült bir filmdir. bu filmi izleyen herkes mutlaka kendinden bir şeyler bulacaktır.

filmde senelerdir görüşmeyen iki kardeşin bir tesadüf sonucunda yollarının kesişmesi ve sonrasında gelişen olaylar anlatılmaktadır.

yıllar sonra yeniden karşılaşan altan çamlı ve nuri çamlı kardeşler, ilk başlarda birbirinden çok farklı karakterdeyken, filmin sonlarında birbirlerine çok benzemektedirler. bunun sebebi; birlikte korku, heyecan, acı ve mutluluk gibi birçok duyguyu yoğun şekilde yaşamış olmaları ve birlikte uzun bir yolculuğa çıkarak birbirlerini yeniden tanıyıp zayıflayan bağlarını güçlendirmeleridir.


öncelikle abi ile ilgili birkaç şey yazacak olursak: nuri çamlı

geçmişiyle ilgili çok bir bilgiye sahip olmasak da hayatında işleri çok yolunda gitmemiştir. bir ev yerine ecza deposunun içerisindeki küçük bir odada hayatını sürdürmektedir. iş harici bir sosyal hayatı yoktur. arada yaşlı babasını ziyaret eder, bazen de karnını doyurmak için cafe/restoran tarzı işletmelere uğramaktadır.

kendisine küçük bir dünya kurmuş, mevcut halinden de memnundur. bunu defalarca dile getirmiştir. buradan anlıyoruz ki daha kötü olduğu durumlar olmuştur.

porsche marka otomobillere karşı ilgisi vardır. asla sahip olamayacağını bilse de hayalini kurmaktan vazgeçmeyip, kendi fotoğraflarını kesip otomobile yapıştırarak mutlu olmaktadır.

odasında kardeşi altan'la olan çocukluk fotoğrafı vardır. geçmiş hayatına dair tek hatıra bu fotoğraftır. kardeşiyle görüşmüyor olsa da sevgisi hatta düşkünlüğü çok fazladır.

altan eşi ayla ile kavga ettiği akşam ecza deposunun önünde ağlayıp, ayakkabısını yastık yaparak bankın üzerine yattığında, gerçek olmadığını bilmesine rağmen altan'ı içeri almıştır.

dans etmeyi bilmiyordur çünkü hayatı boyunca dans etmemiştir. muhtemelen hiç aşık da olmamış, bu konuda bir eksiklik de hissetmeden yaşamıştır. ilk kez bodrum'da shav mei'ye aşık olmuş ve ilk kez onunla dans etmiştir.

aşık olduktan sonra karakterinde çok fazla değişiklik olmuş, kendisi daha ılımlı ve pozitif bir karaktere bürünmüştür.

bodrum'a giderken lastik ve tarak ile müzik yapan altan'ı kızarak sustururken, dönüşte kendisi çalmaya çalışmıştır. yine aynı şekilde giderken müziği kapattırmış ancak dönüşte "güzel şarkıymış biraz ses ver" demiştir.


küçük kardeşe yani esas karaktere geçecek olursak: altan çamlı

tam bir fırlamadır. hiçbir işte düzen tutturamamış, en büyük hayali olan barı açmak için çabalamaktadır. barın yeri hatta ismi bile hazırdır. barın bel kemiği olan tabureler de, evin salonunun bir köşesinde beklemektedir. onları da suat'ın verdiği parayla almıştır.

altan şakacı ve komik bir profildir. etrafındaki hiç kimse kendisini ciddiye almaz. bedava çay içse ya da saçına jöle sürse kar sayacak karaktere sahiptir. hayaline ulaşmak için yapamayacağı şey yoktur. bir şey yaparken sonrasını ve sonuçlarını düşünmez.

ayla'yı büyük ihtimalle sempatik tavırlarıyla ve farklı sürprizlerle etkileyerek evliliğe ikna etmiştir. ancak geçen seneler içerisinde ayla bile kendisini ciddiye almamakta, evliliğin içerisinde bireysel bir hayat sürmektedir. altan gecenin bir yarısında üstü başı kan içinde eve geldiğinde bile panikleyip endişelenmemiş, yatağına gitmesini söylemiştir.

altan, abisinin çalıştığı depodaki ilaçları sattıktan sonra; ayla'yla arasını düzelteceğini, babasını yanına alacağını ve barı açacağını söylemiş ancak hiçbir hayalini de gerçekleştirememiştir.


her şey olup bittikten, hayati tehlikeler atlatılıp tüm parayı kaybettikten sonra, bana göre filmin en özel repliği olan "en azından hayattayız, bu da bir şey be abi" sözlerini sarf etmiş, karakterinde gelişim ve olgunlaşma meydana gelmiştir.

her şeyi ayla için yaptığını söylerken, ayla'nın aldattığını görmek kendisi için büyük yıkım olmuştur.

filmin sonunda nuri, kıyafetleri kirlendiği için altan'dan giyecek bir şeyler istemiş, altan'ın kıyafetlerini giymesiyle karakterin yanında görsel olarak da benzerlik göstermişlerdir.

filmdeki değinmeden olmayacak bir diğer samimiyet ve sıcaklık unsuru da, nuri'nin ilaç dağıtımında kullandığı ve altan'la birlikte bodrum'a gittikleri renault 12 toros'tur. birçoğumuzun çocukluk ve gençlik yıllarında direkt olmasa dahi dolaylı olarak yer almıştır.

tüm bu yaşanan olaylar ve aksilikler, iki kardeşin yollarının kesişmesine ve aralarında çok kuvvetli bir bağ kurmalarına, hayatlarında yeni bir başlangıç yapmalarına sebep olmuştur.

bir daha bu samimiyette ve özgünlükte bir film gelir mi?

bilemiyorum altan bilemiyorum.