Bulgaristan'ın Başkenti ve En Görülesi Şehri: Sofya Gezi Rehberi

Türkiye'nin komşularından Bulgaristan'ın başkenti olması sebebiyle bize en yakın AB üyesi şehirlerden biri olan Sofya'ya dair bilinmesi gereken yaşam ve seyahat notları.
Bulgaristan'ın Başkenti ve En Görülesi Şehri: Sofya Gezi Rehberi
iStock

bu, yaklaşık 1 yıldır sofya'a yaşayan kelemeğin gözlemlerinin bir araya getirilmiş halidir...

aslında bizim sevgilimle hikayemiz londra'da yaşama şeklindeydi ve tüm hazırlıklar o halde iken, hayatta olabilecek en zor sınav ile karşı karşıya gelince ve tam da o sırada sevgilimin şirketinden sofya ofisi için teklif gelmişken (ki hali hazırda kabul etmemişken) değerlendirme kararı aldık ve buraya taşındık (ailemize yakınlık avantajı sebebiyle).

günlük hayat

öncelikle sofya'nın her yerinde hala mevcut komünizmden kalan burdaki isimleriye panel evleri görebilirsiniz. yani devletin bir zamanlar insanlara aile mensubuna binaen verdiği evler, birey sayısı arttıkça değiştirilen ve dünyanın en korkunç yapıları diyebiliriz.

hepsi aynı yapıda aynı benzerlikte aşağı yukarı. 18 katlısı da var 10 katlısı da bütün pencereler bütün balkonlar benzer yani ufak bir köy gibi binalar. ve gerçekten çooook çirkinler. bir de havayolu üzerinde o kadar çoklar ki sofya'ya gelen, geldiği gibi şok yaşasın diye düşünmüşler kanısına kapılmıştım ben ilk geldiğimde.

hoş benim de ilk ülkeye girişim kara yoluyla olmuş ve bu binaları gördüğümde "bunlar gerçek mi?" cümlesi ağzımdan dökülmüştü. ancak şöyle ki bu evlerin içinde yaşayan herkes bulgar halkının çoğunluğu gibi fakir olacak diye bir şey yok mesela, bu binaların önünde duran araba modelleri ya da içindeki sistemlere, ışıklandırmalara birkaç kez tanık olduk.
genel olarak halk gelir azlığı sebebiyle mutsuz, suratsız ve yavaş ama öyle böyle bir yavaşlık da değil.


türkiye'deki kaos ortamından sonra buraya gelince insanlardaki slow motion hal akılları zorlayabiliyor. ben yine ilk adapte sancımı marketteki kasa sıralarında yaşamıştım. öncelikle anlamadığım bir şekilde 'para üstü almaya tövbeli bi millet!'. yani atıyorum 50 leva 78 stotin ödeme yapılacaksa önce tek tek tek o 78 stotin (tr'deki kuruş) veriliyor sonra 50 tamamlanıyor. sen bitti sanıyorsun ama biter mi? daha alınan şeyler teker teker torbalara girecek. min. bekleme süresi 5 dk. ben ilk etapta afakanlar içinde boğuşurken sevgilim 'bak bak sen milka'nın bu çeşidini gördün mü bak bak' diye oyalamaya çalışırken bi bakmışsın alışmışsın! çünkü herkes telaşsız ve sakin ve acelesiz. ülke genelindeki tüm kasiyerler zaten menopoz sonrası yaşlarını süren teyzeler falan.

sokaktaki ingilizce bilme oranı abartısız %75 diyebilirim. hatta o kadar çok şaşkınlık içine sokan yaşlılar oldu ki düzgün ingilizceleriyle konuşan, iletişim kuramamak imkansıza yakın diyebilirim. ilginç bir sekilde suratsız olan bulgarlar ingilizce konuştuğum anda bana şeker kız candy muamelesi yapıp oldukça yardımsever davranıyorlar.

unutmadan, konuşmayı çok seviyorlar! ama çok ama çok. eski evimizin altındaki markete su kesintisi sorma giden sevgilim 10 dk sonra dönünce, neymiş dediğimde
'genel arıza' demişti, bunu diyene kadar da daha önceden olanlar şunlar bunlar mahalle geçmişi vs. anlatılıyor. biraz komikler o konuda.

sanırım en komik oldukları nokta erkeklerin takmış olduğu çapraz kutu şeklinde ve varyasyonlarında çantalar. kimisi boynunda taşıyor evet, aynı inek çanı gibi. ben çantası boynunda denize girenini bile gördüm. farklı bir trend ve alışkanlık yeni nesilde pek yok gibi fakat bir çok erkekte boyunlarında ya da çapraz sekilde taşıdıkları kutu dikdörtgen çantaları görebilirsiniz.

kadınları oldukça güzel, bakımlı hoş. aşırı derece süse ve püse düşkünler. parayı sonradan bulanlar inanılmaz derece görgüsüz ve zevksiz diyebilirim. büyük büyük marka döşeli elbiseler ayakkabılar, yani avm'de bizim düğün ayakkabısıyla gezen kadınlar mı görmedim, bütün şeritlerinde moschino yazan siyah sandalet giyenler mi (ayağına reklam almış gibi) gösteriş onlar için gerçekten önemli.

yemek içme zaten herkesin de bahsettiği gibi oldukça uygun. alkol fiyatlarını gerçekten burdan paylaşmak istemiyorum kavimler göçü gibi bir şey yaşanır yine tarihte. tüm türk rakıları tr'de satılanların yarısından da ucuz fiyatta votkalar şaraplar vs. hepsi tr ile kıyaslanamayacak ölçekte uygunlar. dışarda yemek yemek burada günlük bir rutin, ev ararken de kapalı mutfak bulana kadar canımız çıkmıştı. çünkü insanlar yemek yapmıyor o yüzden tüm mutfaklar amerikan ve salonun içinde. hafta içi bile bazı restaurantlarda rez. olmadan yer bulamama ihtimaliniz mevcut.


sayısız restoran seçeneği var. düşük/orta ölçeklerde garsonlar da yine mutsuz ve suratsız ancak en meşhur zincir olan happy restaurantlarında hem güzel servis hem de fiyat performans eğrisine yakışacak cinste karnınızı doyurabiliyorsunuz (bir de ülkenin her yerindeki happy garson kızları 1 karış etek giyer/evet yaz kış).

rezervasyon demişken akıl almaz bir rezervasyon takıntıları mevcuttur. yani gidip bir şekilde boş oturan manikürcüye (sadece manikür/pedikür salonları mevcut. tırnak feci bir sektör burada) geçerken girip de maniküre oturamazsın! sen kim yaaaa? der gibi 'ne ne (hayır)' diyiverirler, book almadan gidilmiyor kişisel bakım alanlarına. çok rahatlar yani bizdeki aman abi tabi buyur gel, aa tabi hallederiz kafasının zerresi bunlarda yok.
bir de sadece a'dan b'ye giden tek bir yolu bildikleri için diğer yolları katiyen kabul etmiyor ve sorunu çözmeden de gidebiliyorlar. benim dünyanın en sakin insanı olan sevgilimi internet bağlantısı yapmaya gelen ekip bu şekilde delirtmişti. hayır bu şekilde olmasın diyoruz (alternatifleri mevcut) "e istemiyorsanız yapamayız başka türlü" diyip dönüp gidebiliyorlar. nato kafa nato mermer diyebiliriz.

yeşilliği, doğası her yerdeki parklar göz okşayan peyzajlar mevcut. vitosha dağında yazın ve kışın inanılmaz bir görsel şov yakalamak mümkün. yemyeşil gerçekten de sofya. yani her yer insanın gözüne mutlaka yeşil bulanıyor. ben leylak ağacının 3 renk oldugunu burda öğrendim. benim en sevdiğim çiçek mor leylak iken; burada hem beyazı hem de lilasını gördüm aynı enfes kokuda. zaten gül memleketi ondan bahsetmeye bile gerek yok, her yer gül ve gül çeşitleri.


gece hayatı

bu sanırım yaşanacak türden bir tecrübe bu ülkede. yani kulüpler, iç mekan tasarımları ve tabi ki mekan şovları oldukça sağlam. yani birçok ülkede birçok kulüp görme şansım oldu buradaki klüpler gerçekten çok makul fiyatlarla eğlenebilinecek, oldukça üst seviye yerler.
nargile burada inanılmaz trend bir olgu haline gelmiş. zaten sigaraya çok küçük yaşta başlayan bir ülke iken gece kulüplerinde bile nargile görmek mümkün. havuz başlarında vs. bizim mahallede bile 1 km çapında 3 adet bar-dinner tarzında yerde nargile mevcut. gerçekten fiyat performans olayı muazzamdır, zaten alkol fiyatlarının ucuzluğundan bahsetmeye gerek yok. türk rakısı burada türkiye fiyatının neredeyse yarı fiyatına satılmakta...

ulaşım

tramvay, metro, otobüs ve troleybüs... bunlar yok yok ancak sofya'da en sağlıklı ulaşım şekli araçsızsanız eğer, kesinlikle telefonunuza indireceğiniz "taxi me" uygulaması; öncelikle taksi zaten oldukça uygun fiyatta. app de gercekten kullanıcı dostu, haritadan beni burdan al, buraya bırak şeklinde rota belirliyorsunuz ve yakınlardaki puanı en yüksek taksiye davetiye düşüyor. olduğunuz yeri bulurken, gps yardım ederken gideceğiniz yerin adresini copy paste etmek kısa çözüm zira harita tamamen kiril alfabesi ile yazılı. çok yoğun özel bir gün (yılbaşı, vs) değilse ortalama 5-10 dk içinde araç sizi almaya geliyor. araç kullanıcı adı mesafenin yaklaşık tutarı vs tüm bilgileri de anında. tek kelime bile etmeden istediğiniz yere bu şekilde ulaşmanız oldukça kolay, her seyahat sonrası rant istenildiği için şöförlerden arıza çıkma durumu nerdeyse hiç olmuyor. ne kadar çok yıldız o kadar çok müşteri daveti.


henüz kış aktivitelerine sıra gelmedi, kağıt kimlik işlemleri vs derken bu yazı vitosa'nın farklı bölgelerine, civardaki mağaralara ve şelalelere giderek tabiat anayı kucakladık. ben türkiye'de de sağlam gezmiş; karadeniz akdeniz ege turu yapmış biri olarak diyebilirim ki buradaki şelaleler gerçekten muazzam güzellikte görünüyor. e tabi bu alanlara giden, alanlarda herkesle selamlaşma olsun, sağa sola atılmış 1 adet çöpü bırak kağıt parçasının olmayışı seni baya baya doğanın içindeyim hissine sürüklüyor.

yaşaması oldukça kolay, arabaya atladığımızda da 6-7 saat sonra (sınır dahil) aileme ulaşabileceğim uzaklıkta relax bir avrupa kenti.

insan ne istediğini bilir ve istedikleriyle mutlu olursa yasadığı her yer ona cennet gelir; sofya bana rahat rahat iş çıkışı parklarda piknik yapma, bisiklete binme (tehlikesizce), arabayla yarım saat uzaklıkta dağlara tırmanma şansı veriyor. yüzlerce restaurant ve gidilebilecek gece kulüpleri çok lazım olursa bol bol avm. en onemlisi sakin, bağrışsız, kornasız gerginlikten uzak bir hayat. yemyeşil bir hayat yetiyor mu yetiyor...

Tek Kelimeyle Duygulara Tercüman Olabilen Almancanın 10 Harika Kelimesi