TARİH 29 Ağustos 2025
6,9b OKUNMA     78 PAYLAŞIM

X, Y, Z'yi Boşverin, İşte Dünyanın Gam Yükünü Çeken Gerçek Kayıp Kuşak: 1883-1900 Doğumlular

Genellikle Y kuşağına kayıp kuşak deriz ancak onların yıkıklığı, 1883-1900 arası doğumluların yanında solda sıfır kalıyor gibi.

kayıp kuşak... i. dünya savaşı patladığında gençliklerini yaşayan kuşak. kayıp derken, savaş bittikten sonra hayatta kalanların kafası bi dünya olmuş; amaçsız, boş boş dolaşan tipler; gertrude stein bu adı koyuyor ama olayın meşhur olmasını sağlayan kişi hemingway. 1926’da yazdığı the sun also rises kitabının başına “hepiniz kayıp bir nesilsiniz” diye iliştiriyor ve olay kopuyor.

daha geniş tanımıyla bu nesil 1883–1900 arasında doğanlardan oluşuyor. sanayi devrimi'nin tozu dumanı yeni dağılmış, batı dünyasında büyüyen çocuklar hem okuryazarlık, tüketim, medya falan konusunda patlama yaşıyor; hem de toplumun kafası hâlâ “eski değerler, muhafazakârlık” diye inat ediyor.

erkekleri cepheye sürülüyor, hayatlarının “tanımlayıcı anı” bu savaş oluyor. kadınlar da geri planda kalmıyor; savaş boyunca üretimde, sağlıkta, her yerde varlar. bunun sonucu da siyasetten sosyal hayata kadar daha fazla özgürlük kazanıyorlar. bu kuşak, ispanyol gribi'ne karşı da bildiğiniz çaresiz. sonrasında roaring twenties’te (bizde “kükreyen yirmiler” diye çevrilir ama biraz komik duruyor) şehrin kültürel damarını besleyen asıl motor güç onlar.

günün sonunda bu tayfa büyük buhran’ı da yaşıyor, sonra da kendi çocuklarını ii. dünya savaşı’na gönderiyor. yani hayatları düz timeline’da tam bir “başımıza gelmeyen kalmadı” hikâyesi. emekli olup yaşlılık görenleri var ama normun çok üstünde yaşayanlar da çıkmış. 19. yüzyıl'da doğan son kayıp nesil temsilcisi nabi tajima da 2018’de ölüp kapıyı kapatmış.


terminoloji ve yaş aralığı

bu “kayıp nesil” lafı aslında i. dünya savaşı sırasında reşit olan genç tayfaya deniyor. william strauss ve neil howe denen ikili, bu nesli 1883–1900 arasında doğmuş; savaşla birlikte yetişkinliğe adım atmış, üstüne kükreyen yirmiler’de gençliğini harcamış kitle olarak tanımlıyor.

avrupa’da mevzuya daha basit bakıyorlar: “1914 kuşağı” diyorlar. fransa’da olaya biraz daha dramatik yaklaşmışlar, génération du feu yani “ateş kuşağı” diye ad takmışlar. büyük britanya’da ise başta savaşta ölenler için kullanılmış. özellikle de cephede kırılan üst sınıf gençleri kastetmişler: “ülkenin en parlak, en yiğit çocukları daha filizken biçildi” hissiyatı hâkim.

gerçekten de edebiyat ve bilimden bir sürü ağır isim daha genç yaşta toprağa düşüyor: şairlerden isaac rosenberg, rupert brooke, edward thomas, wilfred owen; besteci george butterworth; fizikçi henry moseley; yani adamların kaybı bayağı elle tutulur.

kayıp nesil’in ağır topları

bu kuşağın vitrininde bayağı sağlam isimler var. f. scott fitzgerald mesela, jazz age’in edebiyatını sırtlamış adam. gertrude stein zaten “kayıp nesil” lafını literatüre sokan kişi. hemingway’i söylemeye gerek yok; savaş sonrası amaçsızlığın, içki ve sürüklenişin yazarı.

t. s. eliot ve ezra pound, modernist şiirin direkleri. jean rhys, kadın kimliği ve yabancılaşmayı bıçak gibi işlemiş. henry strater ressam olarak aynı dönemin ruhunu tuvale taşımış. sylvia beach ise paris’teki shakespeare and company kitapçısı'yla bu tayfanın edebî karargâhını kurmuş, james joyce’un ulysses’ini bile bastırmış.