İngiltere'yi Değerlendirirken Genelde Gözlerden Kaçan Kuzey-Güney Farkı
ingiltere'nin sosyal ve siyasi tarihini kuzey-güney şeklinde ayırmak gerekir
kuzeyinden kastım adanın kuzeyi değil, ingiltere'nin kuzeyi yani adanın orta kısımları. tarihin ilk başlarında ingiltere demek güney demek, londra ve etrafı demekmiş. aristokrasi de ticaret de buralarda toplanmış. iç savaş zamanları da güney monarşist iken, kuzey genel itibarıyla cumhuriyetçiymiş. tabii kuzeydeki bazı aristokrat eski şehirleri (bkz: york) (bkz: chester) bundan istisna tutmak gerekir. zaten nüfusun çoğunluğu da güneydeymiş. sanayi devrimi ile birlikte, kömür ve diğer maden yataklarının kuzeyde oluşu bu durumu değiştirmiş. kuzeydeki şehirler (bkz: manchester) (bkz: liverpool) (bkz: sheffield)(bkz: leeds) işçi sınıfının yığılmasıyla büyümüş. daha sonra endüstri farklı sektörlerde güneye de yayıldıysa da bu durumu günümüz ingiltere'sinde gözlemleyebilmek mümkün. örneğin güneyde sıklıkla taş evler görürken, kuzeyde viktorya dönemi tarzı tuğla evler görürsünüz. güneydeki katedraller daha çok ve daha önemlidir. ayrıca londra ve etrafını yine bir tarafa bırakacak olursak, kuzeyde çok daha yoğun bir göçmen nüfus vardır.
ülkedeki kuzey ve güney ayrımını george orwell da 1940'lı yıllarda çok güzel anlatmıştır
"kuzey yönünde seyahat ettiğinizde, güney ya da doğu'ya alışkın olan gözünüze birmingham'ı geçene kadar pek bir fark çarpmaz. ancak biraz daha kuzeye, çömlekçilik kasabalarına ve ötesine geçtiğinizde, sanayi toplumunun gerçek çirkinliğiyle karşılaşırsınız. kuzey'deki sanayi şehirleri çirkindir, çünkü modern çelik konstrüksiyon ve duman azaltma yöntemlerinin bilinmediği ve hiç kimsenin para kazanmak dışında bir şeyi düşünmediği dönemde inşa edilmişlerdir. kuzeylilerin bu duruma alışmış, farkına bile varmıyor olmalarından kaynaklanır. sheffield veya manchesterlıların çoğu, cornwall kayalıklarının havasını alsalar, muhtemelen tadının tuzunun olmadığını söyleyeceklerdir. fakat savaştan bu yana sanayi güney'e kaymaktadır ve böylece neredeyse güzel hale gelmiştir. savaş sonrasının tipik fabrikası, çıplak bir baraka veya kara duman tüten bacalardan oluşan korkunç bir karmaşa değil, çevresini saran yeşil çimler ve lale tarhlarıyla beton, cam ve çelikten yapılma parıldayan bir yapıdır. londra'dan dışarı çıkarken önünden geçtiğiniz fabrikalara bakın: birer estetik harikası olmayabilirler, ama sheffield gaz haneleri gibi çirkin olmadıkları kesin.
bununla birlikte, kuzey ile güney arasında gerçek bir fark mevcuttur ve hovarda züppelerin yaşadığı kocaman bir brighton olarak güney ingiltere imajında en azından bir doğruluk payı vardır. asalak hissedar sınıfı, iklim nedeniyle, güneye yerleşme eğilimindedirler. lancashire'daki bir pamuk kasabasında muhtemelen bir kere bile eğitimli bir şive duymadan aylar geçirebilirsiniz. ingiltere'nin güneyinde ise taş atsanız bir psikoposun yeğenine çarpmayacağı bir kasaba bulmak zordur. sonuç olarak, hızı belirleyecek bir burjuvazinin yokluğunda kuzeydeki işçi sınıfının burjuvalaşması yavaştır. örneğin tüm kuzey şiveleri daha fazla direnç gösterirken, güneydekiler filmler ve bbc karşısında silinip gitmektedir."