Viktoryen Dönemde Kadınların Tenya Parazitini Bile İsteye Yuttuğu Acayip Tenya Diyeti
erkekler ve kadınlar için güzellik olgusu dönem dönem değişen bir olgudur. insanoğlu bu durum için türlü türlü şeyler yapmıştır. bu yapılan şeylerden biri de diyettir. günümüze kadara şöyle bir baktığımızda insanların uyguladığı bir çok diyet şekli bulunmaktadır.
fakat en garipleri 1830'lardan 1900'e kadar olan viktorya dönemine hastır. çünkü dönemin güzellik olgusuna baktığımızda özelliklerde kadınlarda ince beller, dar korseler ve konumuzun da içeriği olan ilginç diyetler dönemi popüler kültürü haline gelmiştir.
bu popüler kültür diyetlerinden bir tanesi de tenya diyetidir. evet yanlış duymadınız tenya diyeti. bilmeyenler için bir veteriner olarak kısacak açıklayacak olursak; tenyalar birçok canlının ince bağırsaklarında yaşayan 3 ila 20 metre arasında uzayabilen ve yassı solucanlar takımının sestod dediğimiz bir ailesine ait, omurgasız bir hayvan cinsidir. kabaca bir solucan türüdür diyebiliriz.
temelde fikir basitti nasıl şimdi zayıflama çayları vs. gibi ürünler varsa dönemin doktorları ve doktor görünümlü şahıslar veya pazarlamacılar içlerinde tenya larvası bulunan hapları satar ve reçete ederdi, dönemin bu klinik uygulaması düşündüğümüzden de fazlaydı. zamanın kadınları larva içeren küçük hapları yutardı. parazit larvaları içeri girdikten sonra konakçı gövdesiyle büyür ve konakçıdan beslenen bir solucana haline dönüşecektir. bu sayede solucanlar kadınların yediklerine ortak olacak ve midelerine giren yiyeceklerin çoğunu yiyeceklerdi, bu sayede kalori alımları ve şişmanla ihtimalleri düşecekti. sonuç olarak canlarının istediği kadar yemeye devam edeceklerdi. bu sayede 16 inçlik mükemmel bir bel için vücutlarının şeklini değiştirecek boğucu korselere rahatlıkla girebilirlerdi. bu diyet için slogan bile bulmuşlardı: tehlike yok, diyet yok, egzersiz yok.
ancak bu aynı zamanda bir acı ve rahatsızlık dünyasını da beraberinde getiren bir durumdu
çünkü o tenyaları vücuttan uzaklaştırırken, dönemin doktorları yiyecekle doldurulacak ve hastanın sindirim sistemine yerleştirilecek silindirik bir tüp yarattılar. bağırsaklardaki solucan acıkana ve tüpe doğru hareket edene kadar kişi birkaç gün yemek yemekten kaçınmaları gerekecekti. fakat birçok kadın tüpü yutarken boğularak öldü için bu yoldan vazgeçildi. diğer bir yol ise solucanı dışarı atmak için anüs içine bir bardak taze süt sokmaktı. nitekim tıp ilerledi ve sonuç olarak bu gibi uygulamalardan vazgeçildi... çünkü bu tarz iç parazitler sizi oldukça fazla etkiyebilir.
şimdi de kısaca bu canlıların konakçıya verdiği zararlara şöyle bir bakalım
* ishan/karın ağrısı
* mide bulantısı
* vücudun verdiği reaksiyondan dolayı ateş
* bağırsak çeperine tutulduklarından dolayı kan kaybı/anemi
* alerji
* başka bakteriyel enfeksiyonlar
* bazı besin maddelerinin emilmesini engelledikleri için oluşan metabolik sorunlar
* aşı çoğalmadan dolayı bağırlarda ruptur/yırtılma veya tıkanıklık
* safra kanalları, apendiks veya pankreas kanalının tıkanması
* bazı yaşamsal organlarda işlevsel bozulmalar ve nörolojik sorunlar gibi birçok sorunlarla karşılaşabilirsiniz.