Truvalılar Türk müydü?
bir orta çağ efsanesi: "truvalılar türkmüş!"
kadim kent truva günümüzde ülkemiz sınırları içerisinde, çanakkale'de bulunmaktadır.
ve bu kente ait mükemmel mitolojik hikâyelerden biri de truva savaşı'dır malumunuz.
truvalı paris, sparta kralı menelos'un karısı helen'i kaçırır ve olaylar gelişir. nihayetinde truva atı dediğimiz savaş hilesi sebebiyle truva şehri yerle bir edilir. eğer okumadıysanız bir an önce yunan mitolojisi'ne başlamanızı önererek asıl mevzumuza dönüyorum.
m.ö. 1184 yılında meydana gelen truva savaşı'ndan asırlar sonra m.s. 7. yüzyıl'da yaşamış bir orta çağ tarihçisi fredegar tarafından yazılan kroniklerde (günümüzde fredegar kronikleri denilmektedir bu esere) truva savaşı sonrası şehirden kaçanların birkaç gruba ayrıldıklarından bahsedilir.
bir grup makedonya'ya giderek büyük iskender zamanına kadar çok büyük bir imparatorluk kurmuş,
bir grup kendilerine francio adlı bir kral seçerek frank milletini oluşturmuş,
bir grup da daha uzaklara, asya'ya kadar gitmiş ve nihayetinde bir sürü savaş ve göç sonrası geri çekilerek tuna kıyılarına yerleşmiştir. fredegar kronikleri'ne göre bu topluluk "torquotus" adlı bir hükümdârın kılıcı altında birleşmiş ve türk ismini de buradan almıştır.
12. yüzyıl'a geldiğimizde ise birinci haçlı seferi düzenlendiği sirada toronto prensi 1. bohemond'a bağlı olan ve ismi bilinmeyen bir tarihçi "gesta francorum" adlı eseri yazmıştır. bu eser haçlı seferi ve savaşan milletlerle ilgili bilgi verirken burada da türklerin iskit bölgesinde yaşamaya başladıkları ve truvalıların soyundan oldukları belirtilir.
yine orta çağ döneminde jean lemaire, guibert de nongent gibi tarihçilerin eserlerinde bu iddialar yinelenir.
venedikli tarihçi andrea dandolo da "truva'dan kaçanlardan bazıları kafkas dağlarının ardına sığınmıştır ve turcus ismini almışlardır." şeklinde ifadelerde bulunmuştur.
nitekim 1453'te türkler, istanbul'u fethettikten sonra avrupa'da da hızlı bir rönesans hareketi başlar. lâkin bir yandan da avrupalı düşünürler gittikçe güçlenen ve büyük bir imparatorluk kuran türkler hakkında araştırmalara girişirler.
bu dönemde türklerin, truvalıların intikamını aldıkları ve onların soyundan geldikleri inancı, orta çağ'da yazılmış eserlerin de okunmasıyla birlikte iyice yerleşir avrupa'ya. onlara göre türkler asırlar boyunca bu günü beklemişlerdir intikam almak için. nitekim meşhur ispanyol gezgin pero tafur da bizans'ın son dönemlerini anlattığı seyahatnâmesinde bizans halkının "türkler truva'nın intikamını alacaklar!" dediğini yazar.
fatih sultan mehmet de tüm bu söylenenlerden haberdardır. zaten yunan mitolojisine meraklı bir padişahtır ve truva savaşı hakkında da bilgisi vardır. midilli fethi sırasında aşil'in mezarını araştırtması da bunun göstergesidir.
yine vakanüvis kritovulos, fatih sultan mehmet'in şu sözleri söylediğini nakleder:
"allah beni bu şehrin ve halkının dostu olarak bugüne kadar sakladı. biz bu şehrin düşmanlarını yendik ve onların vatanlarını aldık. burayı yunanlar, makedonyalılar, teselyalılar ve moralılar ele geçirmişlerdi. bunların biz asyalılara karşı kötülüklerini aradan birçok devir ve yıl geçmesine rağmen onların torunlarından aldık!"
16. yüzyıl'da yaşamış ünlü fransız yazar michel de montaigne de fatih sultan mehmet'in papa'ya bir mektup yazarak "rumlardan, hector'un intikamını almak gayesinde olan bizlere italyanların düşmanca tavır sergilemelerine anlam veremiyorum!" şeklinde sözler söylediği iddiasında bulunmuştur.
evet, tarihin uzun bir döneminde böyle bir efsane var olmuş, kayıtlara geçmiş, tartışılmıştır. belki de tartışılmaya devam edecektir.
böyle bir şey mümkün olsa da olmasa da türkler adına eğlendirici olan kısım mitolojik çağlardan beri var olan efsanelerde yer alabilmiş olmaktır.
"hiçbir insan kaçamaz kaderinden, ister korkak olsun, ister yürekli." - ilyada, homeros