SİNEMA 22 Aralık 2021
33,1b OKUNMA     361 PAYLAŞIM

The Matrix: Resurrections'ı İzleyen Ekşi Sözlük Yazarlarının Spoiler'sız Film Yorumları

The Matrix: Resurrections'ı erkenden izleyen Ekşi Sözlük yazarlarının film hakkidaki görüşleri. Görünen o ki önümüzdeki günlerde bu filmi beğenenler ve beğenmeyenler olarak iki cephe açılacak.


filmi yaklaşık yarım saat önce bitirdim ve buraya yazmadan önce kendime gelmek için bir duş aldım

bu yazıda spoiler vermeden, duygularımı ve neden sinemaya gitmemeniz gerektiğini anlatacağım. rahatlıkla okuyabilirsiniz.

filme geçmeden önce duygularım; alayınızın allah belasını versin içimdeki yirmi yıllık hayranlığı ve saygıyı öldürdünüz.

ve film; onuncu dakikasından itibaren noluyor lan? bakışı ile iki oyuncunun hatırına izlemeye devam ettim. film boyunca yan karakterlerin önceki filmlere göre hiçbir katkısı yoktu. neil patrick harris'in oynadığı karakter filme çocuk filmi havası katmış bir türlü ciddiye alamadım. jonathan groff'un canlandırdığı karakter kesinlikle eski ruhunu vermiyor. mindhunter filmindeki eblek halleri gözümün önüne geldi durdu. diğer yan karakterlerin canımı sıkacak kadar bile bir önemi yoktu.

film genel anlamda disney filmleri gibi; o tadı veren, iki saatinizi öldürebileceğiniz, içinde bir şeyler olan ama ne olduğunu anlamadığınız bir iki saat vadediyor. toplamda iki saat boyunca en az otuz dakika eski filmlerden önemli sahnelerin kesitleri kullanılmış. belli ki süre uzatılmaya çalışılmış ya da o sahnelerin etkilerinin hatırlanmasıyla filmi ayakta tutmaya çalışmışlar. ama o sahneler o filmlerin bütünlüğünde etkiliydi, sayın lana hanım. süper lig haftanın önemli anları gibi beş dakikada bir gözümüze gözümüze sokmasaydın keşke. zaten o sahneleri hepimiz yirmi yıl içinde yalayıp yutmuşuz; bize yeni bir şeyler göster.

konusuna gelecek olursak; hiç abartmıyorum, herhangi bir devam filminin ilk on beş dakikasında olacak olayları bir ton flashback ve disneyvari sahnelerle iki saate tamamlamışlar. bir yerde göreve çıkacak olan karakterlerin hareket ve tavırları bende avengers filmi izliyor havası uyandırdı.

görsel efekt anlamında ilk üç filmi izlerken hepimiz mutlaka düşünmüştür. bu adamlar bu efektleri o yıllarda nasıl yaptı diye. hatta o yıllarda çocuk olduğumuz için hepimizin sinemada perdeye bakarken ağzımızın suyu aka aka izlemiştik. ama bu filmde ilk üç filmdeki etkileyici efektlerin biri bile yoktu. hatta üzerinde çok durulmadan geçiştirilmiş birkaç efektli sahne vardı. bilgisayar üzerinde hazır dokularla veya yapay zekanın tamamlamasıyla hazırlanmış oldukları çok belliydi.

yani özetle; çok büyük hayal kırıklığı içerisindeyim sözlük. yirmi yıllık hayranlığımı iki saatte kabusa çevirdiler. yumruklarımı sıka sıka izledim ve iyi ki sinemaya gitmeyi beklememişim dedim. buraya kadar okuduysanız ve sinemaya gitmek istiyorsanız neo ve trinity'nin hatırına, sırf onları görmek için gidebilirsiniz. ama kesinlikle beklentilerinizi iyice düşürün ve bir çocuk filmine gittiğinizi düşünün.

filme puanım 9/10

kötü yorumlar nedeniyle, filmin müziklerinin ve efektlerinin kötü çıkacağı, aceleye getirilmiş gibi geleceği, hikayenin ve karakterlerin derinliğinin olmayacağı, aptalca esprilerin falan olabileceği, yeni yan oyuncuların tatmin etmeyeceği, önceki filmlerden kopuk hissettireceği gibi beklentilerim vardı.

ben trailer'lara ve konuya dayanarak seveceğimi düşünmekle birlikle, "belki çok romantik olduğu için anti-romantikler sevmemiştir, filmlerde sanat filmi ciddiyeti ve entelektüel derinlik arayanlar aptalca bulmuşlardır, ağır sjw içeriği vardır ondan irite etmiştir, serinin takıntılı fanatikleri hikayede tutarsızlıklar bulmuşlardır" falan diyordum.

izledikten sonra ise fikrim, bunların hiçbirinin doğru olmadığıdır. filmi çok severek izledim; birkaç sahnede güldüm, birkaç sahnede ağladım, bazı sahneleri felsefi anlamda derin bulup düşüncelere daldım. bitirdikten sonra genel anlamda hikayeyi ve bir kopukluk olup olmadığını düşünüp analiz ettim; ben hiçbir hata bulamadım, gayet zekice yazılmıştı. hikaye böyle tamamlanmış olduğu için çok mutluyum, ve bugün şahane bir çözünürlükle orjinalini tekrar izleyeceğim.

tabii ben öyle puanı kıt bir insan değilim; beni duygusal olarak tatmin ettiyse, ufak ayrıntılara falan takılıp gereksiz yere eleştirmem. fakat puanımı da 10 üzerinden 9 olarak, iğrenç sinema çekimini, berbat bir çözünürlük ve neredeyse yok denebilecek renklerle izleyerek verdim. yani en azından duygusal anlamda bayağı tatmin olmuşum demek ki; ve hikayeye, karakterlere, oyunculara ve yönetmene vefa borcum var.

müzikler, efektler ve sahneler bence gayet güzel; bazılarının iddia ettiği gibi "the matrix ile alakası yok" falan da değil. insanlar ne izlemişler, hangi kafayla izlemişler, anlamak çok zor. bana bayağı bildiğimiz "the matrix" gibi hissettirdi; hatta ikinci ve üçüncü filme değil de, ilk filme daha yakındı diyebilirim.

sahneler biraz karanlık olmaları dışında, orijinal the matrix filmini çok anımsatıyor. hikaye de bırakın "orijinale ihanet"i falan, ilk filmle bayağı uyum içinde, hem konu hem de işleniş tarzı olarak. bir insan nasıl "the matrix"i çok sever de buna "b*k gibi, hayal kırıklığı" falan der, bunun yorumunu da aşağıda yapacağım.

beni yan oyuncuların hiçbiri de rahatsız etmedi; hatta neil patrick harris'e bayıldım. sjw içeriği falan yok, aptalca espriler veya tutarsızlıklar yok, bazılarının iddia ettiği gibi "kendini tekrar edip durma" da yok. kendi parodisini yapıyor, ama gayet zekice bir şekilde ve hikayeyi bölmeden. romantizm kesinlikle rahatsız edecek dozda değil; zaten filmin 3'te 2'sinde trinity görünmüyor bile. hatta bence filmin tek kötü yanı, ikinci yarısının kısa tutulmuş olması. daha uzun olsa ve trinity ile ilgili konular biraz daha ayrıntılı, psikolojik anlamda da derinlikli işlense, gerçekten harika bir film olabilirmiş.

film felsefi bir derinlik arayanlar için de boş değil; yani ben "belki film çok basit çıkacak, ondan sevmemişlerdir" diyordum, meğer tam tersiymiş. bu film gerçekten ince düşünülmüş, çok zekice bir film. yani öyle herkesin anlamayacağı, konsantre olmadan, üzerinde düşünmeden, önceki filmlerle bağlantılar kurmadan izlenilmeyecek bir film.

yorumlara aldanıp lana wachowski'nin batırdığını sandım ama gayet sağlam bir film çıkarmış

tabii eleştirilecek çok şey var. iyi bir film ama ilk 3 filmin yanına da yaklaşamaz. filmin yer yer vasat çizgide ilerlemesinin nedeni, lana wachowski'nin filmi tek başına göğüsleyememesidir.

- öncelikle senaryo sağlam. iyi bir zemine oturtmuş.

- cast seçimi ve kurguda çuvallamış. özellikle yeni oyuncular çok çok kötü. ilk 3 film gibi dikkat çeken yan karakter hiç yok gibi. geçmişten birkaç yan karakteri yeni filme taşımış ama hiç olmamış. ajan smith'i harcamış. smith'i canlandıran oyuncu rolü taşıyamamış.

- ikili diyaloglar da vasat kalmış.

tekrar oyunculara değinirsek; galiba film için lana wachowski'ye film için yüksek bütçe ayırmamışlar. eskilerden sadece keanu reeves ve carrie-anne moss var. sanırım cast için ayrılan paranın çoğu bu iki oyuncuya gitmiş ya da lana eski simaları filme almak istememiş. laurence fishburne ve hugo weaving olsaydı filmin kalitesini 2 tık yukarı taşırdı.

en başta dediğim gibi lana tek başına filmi yürütememiş. ağırlığı senaryoya vermiş ama kurgu ve oyunculuklar çuvallamış.

evet, ekşi sözlük'te filmi gömenler haklıymış

açıkçası 6-7 saatlik malzemeyi 2 saate sığdırmaya çalışmışlar. o eski matrix serisinde hissedilen duygudan ve derinlikten eser yok. tamam, kurguda bu mevcut ama ekrana yansıtamamışlar. her şey oldubittiye getirilmiş. karakterler sırıtıyor. önceki serilerdeki kahin bile bu filmin tüm oyuncularından (keanu dahil) daha kaliteliydi, daha dolu işlenmişti.

var ya bir tık daha kötü olsa; abartısız gece saati tv'de çıkan b*ktan aksiyon filmleri gibi diyeceğim. üçlemeyi baştan sona en az 30 kez (ciddiyim) izlemiş ve geçmişte nerdeyse matrix dinine girmek üzere olan biri olarak bu filme puanım 4.5/10

matrix kostümü giydirilmiş sıradan bir film olmuş. resmen kostümü pazarlamışlar.
hayal kırıklığı yaşattı. iyi ki sinemada izlememişim. ruhsuz bir film olmuş ve biraz da maç özeti gibi hissettirdi.