OTOMOTİV 25 Ocak 2019
77,7b OKUNMA     1023 PAYLAŞIM

Teknoloji Üreten İki Ülkenin Mahsülleri: Japon ve Alman Arabalarının Kıyaslaması

Teknolojisine güvenilen iki ülke söz konusu olunca, ürettikleri arabaları kıyaslamak da kaçınılmaz oluyor.
iStock

japonlar bir motor yapmaya girişti mi, bunu seri üretim haline getirmeleri 10 sene sürer. seri üretime giren motor en az 20 yıl süreyle değiştirilmez, oynanmaz, çünkü zaten geliştirme aşaması olan ilk 10 yılda en iyi haline gelmiştir. tr'deki bir japon kamyonet fabrikası çalışanı sızlanır satışlar azalıyor diye, neden dersin adam cevaplar; "abi kamyonetler arıza yapmıyor ki, alan bir daha almıyor, yenilemiyor".

almansa hızlıca üretir. satışa sokar. sorun çıkarsa da yolda dürer. herkesin hemen anlayacağı şekilde örneklendirirsek (bkz: dsg şanzıman). en az 7-8 sene sorunu olduğunu bilerek satarlar, bu arada binlerce mağdur olur. sesini çıkaran olursa ve bakımlarını vw'de yapmışsa iyi niyet der bir miktar paraya değiştirir/tamir eder, o da olursa, sesini çıkarmıyorsa müşteri, oralı bile olmaz. ancak bir japon buna asla razı olmaz ahlakı gereği.

alman otomobilleri çok arıza çıkarır. al toyota corolla'yı 300-400 lira servis bakım parası öde, 10 yıl kullan. bir sorun bile çıkarmaz. ama bmw, mercedes, vw, audi, daha say, bunları aldığının haftası amortisörü arıza yapar, motor elektronik ışığı yanar, olduğu yerde kalır, onu yapar bunu yapar. isteyen istatistiklere bakabilir, her sene özellikle arıza raporlarına bakarım, almanlar açık ara öndedir.

japon dizel motor yapar ama satmadan önce gelir ülkenin 'her yerinde' test yapar. akaryakıt istasyonlarından mazotun kalitesine bakar, sonra gider ülkesinde bir rapor yazar ve der ki; türkiye'deki dizel satışlarında tehlike görüyoruz, ülkenin akaryakıt kalitesi özellikle mazotta çok kötü, o yüzden dizel motora girmeyin (yıl 98-99 yılları olmalı). yine aynı yıllarda japonlar hangi lastikleri seçeceklerini belirlemek için tüm türkiyenin yollarında testler yaparlar ve yine bir rapor hazırlarlar. buna göre türkiye'nin asfalt kalitesi o kadar farklılık göstermektedir ki o yıllarda birden yumuşak asfalta geçişler, birden başka kalitede yollara geçişler hatta aynı otoban üzerine farklı karakterde asfalt vs. bu sebepten uzun süre hangi lastiği takmaları gerektiğine karar verememişlerdi. almanlar için böyle bir çalışma yaptılar mı ülkemde bilmiyorum ama japonların yaptığını biliyorum.

Subaru XV 2017 

bmw ise e36 kasa 97-98 model ve sonrası 320d modellerini alel acele sokar piyasaya, sonra yüzlerce bmw fanı, alüminyum dizel motor arızası (sebebi mazot kalitesi) nedeniyle "aylarca" arabalarını kullanamazlar, araba öylece bekler servislerde. 97-98 yıllarından sonra pazarın liderliğini japonların kaybetmesinin ve bir daha da alamamasının en önemli sebeplerinden biridir, dizel sorun yaşanmasın diye ağır kalan japonlar, tdi motorlu vw'e pazarı bir daha alamamacasına kaybetmiştir.

mercedes w212 kasa 2009-2014 model araçlarında kendilerinin de kabul ettiği çok ciddi bir ağır sorun vardır, araç arıza yaparsa santim yürütemezsiniz. istersen köprüde kalsın milim kıpırdamaz, mercedes motoru değiştirir, "bu bilinen bir arıza hallediyoruz" der "para da almayacağız der" sanki iyilik yapıyormuş gibi. aynı arabadan babasına da almış olan mercedes müşterisi 'madem bu seride sizin de kabul ettiğiniz bir sorun var babaminkini de düzeltin adam yaşlı yolda başına bir şey gelirse sıkıntı olur hepimize' dediğinde mercedes cevaben; 'kusura bakmayın sorun olursa devreye girebiliriz, yoksa girmeyiz' der. oysa toyota 'yüzbinlerce' aracını bir saniye düşünmeden recall eder. oysa vw fsi ve ilk seri tsi motorlarındaki kronik arızaları asla kabul etmemiştir. aynı şekilde caddy'deki balata sorunu nedeniyle aracını ateşe veren tüketiciler vardır ve vw almanya da dahil olmak üzere kimse üzerine sorumluluğu almamıştır.

otomobil piyasası için amerikan tüketicisi korkunç önemlidir çünkü dünyanın en çok otomobili son 2 yıla kadar orada satılmaktaydı (şimdi çin, sanıyorum). o yüzden toyota, mazda, subaru, nissan gibi markalar özellikle amerikan tüketicileri için araçlar tasarlar ve üretir. örneğin subaru'nun amerika'daki prestiji vw ya da bmw'nin türkiye'deki prestijinin belki 10 katıdır ve bir premium sembolüdür subaru orada. japonları abd'de en çok rahatsız eden marka vw'dir ve son 10 yılda dünyada toyota vs vw rekabeti korkunç boyutlara ulaşmıştır. kimsenin pek önemsemediği bir rekabettir ama apple vs samsung rekabetinden daha hiddetli bir savaştır aralarında dünya çapında. ama buna rağmen toyota ne emisyon skandalına karışır ne de geri çağırmalarda savsaklama işine girer (birkaç dedikodu çıktı ama ispatlı bir konu yok, oysa sonradan opel, bmw, mercedes benz markaları da karışır bu skandala). japon işine bakar efendi gibi. vw ise her türlü sahtekarlığa girer, motorun yazılımında ayar yapar (tam emin değilim ama ilk defa 2016'da dünya toplam satışlarında vw toyota'yı 100 bin gibi az bir farkla geçebilmiştir).

Volkswagen Golf VII

konu alman japon konusu olunca japonlarla ilgili tarihe bir başka not da düşmek lazımdır

zira bu japonlar ülkemizde çok büyük haksızlıklara uğramışlardır zannımca. hatırladığım kadarıyla türkiyede 93 yılında bu adamlar fabrika kurdular ve 94 yılında satışa başladılar corolla ile. oysa bir tane bile alman markası (mesela vw hakkında: cumhurbaşkanımız defaatle direkt şahenk'ten talep etse de) bunu yapmadı. son 20 yılda türkiye'nin etrafındaki ülkelerde (yine mesela vw; polonya ve slovakya) fabrika kurdular. alman markaları daha düne kadar türkçe dili bile kullanmazken japonlar 20 yıldan fazla zamandır araç içinde türkçe kullanmaktadır. 96 yılında gümrük birliğine girdiğimiz anda avrupa menşeili araçlar vergisel açıdan ciddi avantaja sahip oldular. oysa japonlar çok sıkıntı çektiler çünkü gümrük birliğine göre japon araçlara vergi koymak zorundaydı türkiye. bir anda ucuzken pahalı olan bu araçları getiren firmalar da aradaki dezavantajı kompanse etmek için aksesuarlardan vazgeçmeye başladılar. sonra bizim türk tüketicisi başladı konuşmaya: "alman arabaları çok dolu, japonların aksesuarları yok ki, boş araba, bla bla". oysa konu biraz da ekonomikti ve dizel pazarında ağır kalmaları, gümrük birliğinin dezavantajları derken corolla dışında tüm japon marka ve modelleri, pazarını almanlara ve sonrasında alman-fransızlara kaptırdı.

oysa daha çok aksesuarla daha ucuza satılan otomobiller her zaman japonların olmuştu. örnek mi: 80'lerde ve 90'ların ilk yarısında amerika'da ve almanya'da japon otomobillerinin pazar payı o kadar arttı ki artık sokaklarda japondan geçilmiyordu. çünkü hem çok daha ucuzlardı hem de alman ya da avrupalı diyelim rakiplerinden çok daha fazla aksesuarı aracın bazı versiyonunda veriyorlardı. hemen markaları sayalım, daha 2010'lu yıllara kadar bmw, mercedes, özellikle volvo, audi gibi premium araçların bazı versiyonları o kadar boştu ki, volvoda standart donanımda kasetçalar bile yokken, japonlar almanyada klimalı, absli, yol bilgisayarlı dolu dolu baz versiyon araç satıyorlardı. 80 ve 90'larda japonların tüm dünyayı otomotivde domine etmesinin sebebi buydu. özelde türkiye pazarında ise tam tersi oldu gümrük birliği sebebiyle. japonlar fabrikaları avrupa'ya taşıdılar (nissan ingiltere fabrikası vs) ama pazar kaybedildi bir kere. hatırlayanlar olacaktır, 90-95 yılları arasında türkiye'de satılan bir mazda 626 vardı ki, belki şahin-doğan serisinden bile çok satmıştı. ben inanamazdım, sokaklarda 5 araba varsa 2'sı mazda 626 idi. hem çok kaliteli hem dolu dolu bir arabaydı şahin kullanan halk için elbette tercih sebebi olacaktı, mermerler denen şirketi de mermerler yapan zaten o yıllar ve o modellerdi.

Mazda 626

gümrük birliği sonrası mazda toyota gibi türk pazarına özel üretimler yaklaşımlar yapamadı ve bitti gitti. qasqhai üretilene kadar türkiye pazarı nissan için de aynıydı. neyse ki renault ile işbirliği yapıp 1.5dci motorlu bir compact suv üretti (ingiltere fabrika) nissan ve türkiye'de ayakta kaldı, yoksa mikra ile nereye kadar.

bunca şeyden sonra merak eden olabilir, alman otomobili kullanıyorum. aşk gibi. sevdiğiniz kadının çok kötü huyları olabilir, başkasında görseniz nefret edeceğiniz özellikleri olabilir ama aşık olduğunuz kadında bunları görmezden gelirsiniz ya, öyle bir şey işte bu. ama kriterlerime uyacak bir japon oldu mu elbette düşünebilirim. asla (büyük konuşmayayım ama) binmeyeceğim arabalar ise fransız arabalarıdır. asla. hiçbir şartta.

Final yorumu

konfor isteniyorsa alamanlar....

(bkz: bmw)
(bkz: audi)
(bkz: mercedes)
(bkz: volkswagen)
(bkz: opel)

performans ve dayanıklılık isteniyorsa caponlar...

(bkz: subaru)
(bkz: nissan)
(bkz: mitsubishi)
(bkz: honda)
(bkz: toyota)

hatta daha basiti var... önce gidin bir infiniti fx45'e binin. gezin azcık şöyle bir iki tur, göğüsteki düğmelerin fonksiyonlarına felan bakın (bulursanız tabi). sonra inip yandaki bmw x6'ya binin. ama sürmeyin. inin lan inin sahibi mahibi gelir şimdi.

Çok Çalışkan İki Ülkenin Kıyası: Alman Mühendisliği vs Japon Mühendisliği