TARİH 12 Ocak 2024
13,1b OKUNMA     359 PAYLAŞIM

Tanzimat ve Islahat Fermanı'nın İlan Edilme Sebepleri Nelerdir?

3 Kasım 1839 tarihli Tanzimat Fermanı ve 18 Şubat 1856 tarihli Islahat Fermanı'nın gerekçesi neydi? Osmanlı'da neden böyle bir şeye gerek duyuldu?

tanzimat, tarihimizde üzerine en çok konuşulan konuların başında gelmektedir. muhtelif pek çok görüşün fikir beyan ettiği mezkur ferman kimilerine göre getirdiği anlayış ve uygulamalardan mütevellit imparatorluğun sonunun gelmesine sebep olmuş ve halihazırda var olan gerilemeyi hızlandırmış, kimilerine göreyse toplum olarak daha pozitif bir yöne doğru evirilmemize olanak tanımıştır. aslında bu farklı görüş ve değerlendirmelerin ekseriyeti , tanzimat'ı kimi gelişmelerin "nedeni" saymalarından dolayı çok da objektif değildir. zira tanzimat fermanı'nın çıkartılması bir kısım gelişmelerin nedeni değil, bilakis sonucudur. binaenaleyh tanzimat'ı, fermanın ardındaki mantığı ve dahi onu izleyecek olan ıslahat reformlarını doğru bir şekilde analiz ve idrak etmek açısından 19. yüzyılda osmanlı imparatorluğu'nun ahvalini ve ne gibi seçenekleri olduğunu iyi teşhis etmek gerekir.

19. yüzyılın başlarında osmanlı imparatorluğu, üç kıtaya yayılan geniş topraklarının gözler önüne serdiği görkemli görüntüsünün ardındaki zaafları saklayamaz hale gelmiştir. imparatorluk tam bir sosyo - ekonomik çöküntü içerisindedir ve söz konusu ahval, devlet yaşamı ile toplumsal yaşamın tüm alanlarına sirayet etmiş durumdadır. osmanlı devlet düzeninin temeli olan toprak sistemi tümüyle işlevini yitirmiş, bozulmuş ve çağ dışı kalmıştır. hizmet karşılığında gelirin bırakılmakta olduğu topraklardaki hızlı mülkleşme, merkezin zayıflamasını doğurduğu gibi mevzubahis deformasyonun sebep olduğu müstakil gelirler, ticaret veyahut sanayiye yönelecek bir sermaye birikimine de kaynak sağlamamıştır.

bütün bu gelişmelerin yanı sıra dönemin belirleyici zihniyeti olan ulusçuluk anlayışı, toplumun heterojen bünyesini ciddi biçimde sarmış ve henüz müslüman tebaa arasında revaçta olmasa da hıristiyan unsurlar arasında ve bilhassa rumeli'de canlı bir milliyetçilik akımı esmesine sebebiyet vermiş, eser miktarda dış müdahale ve destek ile ayrılıkçı taleplerin hasıl olmasına neden olmuştur. nitekim islami kökenli bir egemenlik anlayışı temelinde oturmakta olan osmanlı devlet kademesi de bu tarz ayrılıkçı hareketleri ekarte edecek mukavemete sahip olmaktan çoktan uzaktadır.

sorunlar, mezkur sebeplerle de sınırlı kalmamaktadır

imparatorluk, çağın ekonomik düzeninin de tamamen dışında kalmış durumdadır. dünya ticaretinden önemli ölçüde soyutlanmış bir biçimde, tabiri caizse "kendi yağında kavrulan" bir ekonomi modeli uygulamaya çalışan osmanlı devleti, bu konuda da pek başarılı bir performans sergileyememektedir. böylesi bir sistem evvela sınırlara giriş çıkışları çok sıkı bir biçimde denetleyen güçlü bir devlet mekanizması gerektirmektedir oysa ki osmanlı'da güçlü bir devletin nesnel koşullarından bahsetmek bile mümkün değildir. zira imparatorluk içerisindeki azınlık oranı ve avrupa'yla hemhal olma durumu da göz önüne alındığında, kapalı bir ekonomi modeli uygulamanın zorlukları ve dahi olanaksızlığı daha iyi anlaşılabilmektedir.

ahvalin bu şekilde hasıl olduğu koşullar altında osmanlı devleti'nin önünde iki alternatif bulunmaktadır. ya batı'nın ekonomik modeli benimsenecek ve uygulanmaya çalışılacaktır ya da mümkün olan en sert biçimleriyle dış dünyaya karşı duvarlar yükseltilecek ve içe dönülecektir.

imparatorluğun çözülmesini zamanında teşhis eden ve içerideki tüm muhalefete rağmen kimi düzenlemeler ile dağılmayı engellemeye çalışan ileri görüşlü bazı padişahların yapmak istedikleri, yukarıda bahsini geçirdiğimiz iki seçeneğin sentezi hüviyetindedir. lakin gelinen noktada 1830'ların dünyasında kesin bir tavır takınmak kaçınılmaz hale gelmiş durumdadır ve ana hatları mustafa reşid paşa tarafından hazırlanan, yine kendisi tarafından sultan abdülhamid'in tahta çıktığı yıl olan 1839'da iç ve dış protokol ile halkın huzurunda okunan ve tarihe gülhane hatt-ı hümayunu olarak geçen belgeyi bu nokta-ı nazar ile değerlendirmek gerekir. tanzimat ne kimilerinin ileri sürdüğü gibi nizip savaşı'nın yitirilmesinin akabinde yardımlarına gereksinim duyulan avrupalı emperyal güçlere hoş gözükmek için hristiyan azınlıklara eşit haklar sağlayan bir belge ne de ingiliz casusu olarak nitelendirilen mustafa reşid paşa'nın imparatorluğu yıkmak için gerçekleştirdiği bir ihanettir.


tanzimat fermanı

3 kasım 1839'da mustafa reşid paşa tarafından okunan tanzimat fermanı, önünde okunduğu gülhane kasrı'ndan esinlenilerek gülhane hatt-ı hümayunu olarak da isimlendirilir. yukarıda da bahsini geçirdiğimiz üzere ilanı esnasında iç ve dış protokolün eksiksiz bir biçimde yer aldığı fermanı enver ziya karal, kapsadığı düşünceler açısından beş bölüme ayırarak incelemiştir.
birinci bölümde kuruluşundan itibaren devletin güçlü ve halkın huzurlu olmasının nedeni olarak osmanlı imparatorluğu'nun şeriata ve kuran'ın hükümlerine gösterdiği saygıyı vurgulayan karal, ikinci bölümde ise şeriata ve yasalara gereken değerin verilmemesinden mütevellit son 150 yıl içerisinde devletin zayıf ve fukara düştüğünü ifade eder. yazar üçüncü bölümde yeniden iyi bir yönetim tesis edebilmek adına birtakım yeni yasaların zaruri olduğunu belirtirken, dördüncü bölümde mezkur yeni yasaların dayanacağı ilkeleri anlatır.


mevzubahis ilkeler

- aralarında hiçbir fark gözetmeksizin müslüman ve hıristiyan tüm tebaanın ırz, namus, can ve mal güvenliğinin sağlanması.

- vergilerin düzenli bir biçimde yeniden ayarlanması ve toplanması.

- askerlik ödevinin düzenli bir yönteme bağlanması.

beşinci bölümde ise söz konusu yasaların dayandırılacağı genel ilkelerin gereklilik nedenleri üzerinde durulmaktadır.

sultan abdülmecid, tanzimat fermanı'nın ilanının ardından bu hatt-ı hümayun'a ve mevzubahis düzenlemeye dayanarak çıkartılacak olan yasalara riayet edeceğine dair yemin eder. bu davranış, osmanlı imparatorluğu'nda son derece köklü bir değişimin gerçekleşeceğine delalettir. zira her ne kadar daha evvel sened-i ittifak ile padişah, kimi yetkilerinden ayanların lehine feragat etmiş olsa da iktidarının tanrısal kökeni ve mutlaklığı konusunda herhangi bir tartışma söz konusu bile değildir. ancak sultan, bu ferman ve onun çerçevesinde çıkarılacak kanunlara uyacağına yemin ederek "tanrısal mutlak egemenlik hakkından" tek taraflı olarak vazgeçmektedir.

fermanın maddeleri

- tüm vatandaşların, din, mezhep, ırk veya etnik köken ayrımı olmaksızın eşit haklara sahip olduğu kabul edilir.

- kanun önünde herkesin eşit olduğu ve herkesin adil bir şekilde yargılanacağı garanti altına alınır.

- ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğüne saygı gösterilir.

- devlet memurlarının atanması, terfi ettirilmesi ve görevden alınması yetenek ve liyakate dayanır.

- vergi sistemi adaletli ve şeffaf bir şekilde düzenlenir.

- askerlik hizmeti, zorunlu hale getirilir ve askerlik sistemi modernleştirilir.

- eğitim hakkı ve eğitim sistemi iyileştirilir. yeni okullar açılır ve eğitim imkanları genişletilir.

- osmanlı imparatorluğu’nda yaşayan gayrimüslim topluluklara, kendi dillerinde eğitim verilmesine izin verilir.

- yabancı ülkelerdeki elçilikler ve konsolosluklar aracılığıyla yabancı uyrukluların osmanlı topraklarında korunması ve haklarının garanti altına alınması sağlanır.

- imar çalışmaları ve altyapı projeleri teşvik edilir.

- ticaretin serbestleştirilmesi ve teşvik edilmesi için düzenlemeler yapılır.

- ahlaki ve ekonomik kalkınmayı desteklemek amacıyla yeni kurumlar ve derneklerin kurulmasına izin verilir.


ıslahat fermanı

tanzimat fermanı'nın ilan edilmesini izleyen yıllarda çıkartılan bir dizi yasa ve oluşturulan muhtelif kurumlar ile ıslahatların öngördüğü mantık çerçevesinde bir düzen oluşturulmaya çalışılmıştır. ancak imparatorluk tutucu çevrelerin tepkisine rağmen en yoğun çabayı gösterdiği konuda yani müslüman olan ve olmayan tebaa arasında eşitlikçi davranma hususunda tabiri caizse bir türlü avrupalı güçlere yaranamamaktadır. bilhassa çarlık rusya, uzlaşmaz bir tutum sergileyerek ortodoksların hakları bahanesiyle mütemadiyen imparatorluğun iç işlerine müdahil olmak için fırsat kollamaktadır.

kırım savaşı'nın sonlarına doğru ingiltere ve fransa, babıali'yi hıristiyan tebaanın hakları konusunda iyiden iyiye sıkıştırmaya başlar. osmanlı iktidarı ise fatih sultan mehmet devrinden beri gayrimüslim tebaalarının tam bir din ve vicdan özgürlüğüne sahip olduğunu, diğer hususlarda ise tanzimat'ın tam bir eşitlik tesis ettiğini defaatle dile getirmektedir. ancak ingiltere ve fransa'nın baskısına bir zaman sonra avusturya da katılınca bab-ı ali, imparatorluk toprakları içerisinde yaşayan gayrimüslimler ile alakalı yeni bir düzenlemeye gitmek zorunda kalır. 18 şubat 1856 tarihinde ilan edilen ıslahat fermanı, neredeyse 20 sene evvel yürürlüğe giren tanzimat fermanı'ndan temelde ayrılmaktadır. nitekim tanzimat'ın ilan edilmesinin altında yatan asli motivasyon, imparatorluğun kötü gidişatını düzeltmek isteyen yöneticilerin samimi çabaları iken, ıslahat fermanı neredeyse tümüyle dıştan empoze edilmiş bir belge hüviyetindedir. imparatorluk yöneticileri de, paris konferansı'ndaki durumu tehlikeye düşürmemek adına bu düzenlemeye rıza göstermek durumunda kalmışlardır.

ıslahat fermanı ile ilan edilen temel hükümleri toparlamamız gerekirse

- gayrimüslimlere devlet görevine girme, askerlik yapma ve askeri okullara girme gibi konularda müslümanlarla aynı haklar tanınacaktır.

– vergi konusunda eşitlik sağlanacak, iltizam yöntemi ve cizye vergisi kaldırılacaktır.

– tüm dini gruplara din ve ibadet özgürlüğü sağlanacaktır. gayrimüslimlerin ibadethane, okul, mezarlık gibi yapıları tamir etmelerine ve yenilerini inşa etmelerine izin verilecektir.

– halka açık ve adil yargılama sağlanacaktır. işkence ve kötü muamele yasaklanacak, cezalar ve hapishane şartları iyileştirilecektir.

– gayrimüslimler eyalet meclislerine seçilebilecektir. ayrıca gayrimüslimlerin kendi işlerini görebilmeleri için cemaat meclisleri oluşturulacaktır.

- yabancı uyruklu tebaanın osmanlı devleti sınırları içerisinde mülk edinebilmeleri mümkün kılınacaktır.

konu hakkında daha fazla bilgi edinmek isteyenlere mehmet seyitdanlıoğlu ile halil inalcık'tan tanzimat değişim sürecinde osmanıı imparatorluğu, erik j. zürcher'den modernleşen türkiye’nin tarihi ve halil inalcık'tan devlet-i aliyye - osmanlı imparatorluğu üzerine araştırmalar 4 adlı eserleri tavsiye ediyorum.