Sümer Mitolojisinde Aşk Tanrıçası: İnanna
insan uygarliginin biçimlendiği ilk dönemdeki kadın figürlerinin izleri "kadın ağırlığı"nın altını çiziyor. o denli çok ama ne yazık ki o denli muğlak veriler var ki elimizde, binlerce yıl öncesinde bu denli güçlü izler bırakan bir "feminen varlık" nasıl olup da semavi dinlerin egemenliğiyle birlikte unutturulmaya çalışılmış, çözebilmiş değilim. bilinen ilk uygarlık izlerine rastlanan yakın doğu'nun hemen her yerinde, başka isimlerle ama şüphe götürmez biçimde aynı kişilikle son derece güçlü, çekici ve bilge bir kadın çıkar karşımıza. o, bütün inanç sistemlerinin esinlendiği eski mezopotamya, anadolu, mısır ve hint metinlerinde izine rastlanan, belki de "yitik uygarlık" ve "yitik bilgi"nin anahtarı durumundaki bir kadın figürü: inanna.
ianna, verimliliğin, cazibenin, güzelliğin olduğu kadar; savaşın, gücün ve bilgeliğin de simgesi. sümer kadınları yalınızca dualarını değil sevgilerini ve bağlılıklarını da sunmuşlar hep inanna'ya. başları sıkıştığında, ondan yardım istemişler, mutluyken onun şerefine içmişler. yalnızca kadınlar değil, erkekler de inanna'ya çok büyük saygı göstermiş. bildiklerinin çoğunu, ondan öğrenmişler. ama, hata yaptıklarında da onun şerrinden korkmuşlar. bütün sevecenliğine rağmen inanna, yeri geldiğinde yanlışları cezalandırmakta da tereddüt etmezmiş.
mezopotamya'ya bakıldığında ise bulunan çivi yazısı tabletlerin babil dönemine ait olanlarında inanna, iştar adıyla karşımıza çıkar. bilgiler ve davranışlar aynıdır. inanna, sümer metinlerindeki "hükmedici" grubun, yani anunnaki'lerin, enki ile birlikte insanlara en yakın olanı ve en sevecen davrananı. bu sevecenlik, erkekler söz konusu olduğunda çapkınlık görünümüne de bürünebiliyor, çünkü inanna bu yönüyle de ünlü. beğendiğinde ve arzuladığında, ölümlülerle de ilişkiye girebiliyor, aşk yaşıyabiliyor.
anadolu'ya geldiğimizde, onların kültünde de yine 12'lik bir panteon ve yine güçlü bir kadın tanrıça var. bütün özellikleriyle, inanna ve iştar'la örtüşen; aşağı yukarı benzeri mitlerde aynı biçimde sözü edilen bir tanrıçadır.
inanna, tarihsel süreç içinde bir çok görünüme bürünmüştür.
bilinen ilk macerası m.ö. 4000'lerde sümer'de temmuz muhattaplığında başlar. inanna her kavurucu yaz mevsimi geldiğinde ölen (gallu denen yeraltı şeytanları tarafından yeraltına götürülen) temmuzu aramak üzere yeraltına gider, ve her bahar başlangıcında temmuz ile yine karşılaşır ve evlenir. somut tasvir edersek inanna tam olarak bir tahıl ambarı olup temmuz ile evliliklerinin başlıca nedeni tarımsal verimliliğin sürdürülmesidir. inanna ve temmuz bir ideal örnek olarak alınarak sümer kent kralları da bu evliliği taklit ederek her yıl baharı kutlamışlardır, bu gelenek halka yansıdığında ise nevruz olarak toplumsal bir şölene dönüşmüştür.
astronomi ilerledikçe her mezopotamya tanrısı gibi kendine gökte yer bulan inanna'nın yıldızı zühre yani venüs olmuştur.
inanna, sümer devrinden sonra asur ve akad mitolojisinde iştar ve yahut astarte ve daha sonradan mezopotamyadan etkilenen fenikelilerde ve afrodit ismiyle yunanlarda ve venüs ismiyle roma'da da görülmektedir. inanna, her yıl temmuzla evlenmesine rağmen bakire kabul edilir ve sümerce'de benim hanımım anlamındaki belit kelimesiyle atfedilir halk tarafından (bel: kralın hanımı olup -it eki iyelik anlamı katar) bu bağlamda madonna ile doğrudan doğruya bakirelik ve linguistik bağlantıları olan inanna, hristiyanlık geldiğinde ise karşımıza hz. meryem olarak çıkacaktır.
halk arasında mitolojik öğretiler efsaneleştikçe inanna kendine leyla-mecnun'da ve romeo-juliet'te yer bulacaktır.
ayrıca inanna, sümer'de temmuz ile evlenmeden önce bir takım ritüellere tabi tutulmuştur, bunların en bilinenleri düğün hamamına gidip kendini sergilemek, çeyizi davetlilere sergilemek, gelen hediyelere kapı ardından bakmak gibi. anadolu ve yakın coğrafyalarda halen buna benzer geleneklerin sürdüğünü düşünürsek inanna'nın 6 bin yıldır bu coğrafyada bizimle olduğunu söylemek herhalde hayal olmaz.