EDEBİYAT 6 Ekim 2021
21b OKUNMA     424 PAYLAŞIM

Şah İsmail ve Yavuz Sultan Selim Arasındaki Mücadeleyi Müthiş Anlatan Kitap: Şah ve Sultan

2010 tarihli İskender Pala romanını günümüz perspektifiyle bir değerlendirelim.
Fotoğraf: halilekim @Instagram

şah ve sultan... iskender pala’nın şah ismail ve yavuz sultan selim arasındaki hakimiyet mücadelesini malzeme olarak kullandığı, hem bilgi hem de edebi lezzet vaat eden romanı.

iskender pala, diğer romanlarında olduğu gibi arka plan olarak tarihi kullanmış ve son derece önemli olan bir dönemi aşk unsuruyla bezeyerek akıcı ve kolay okunabilir bir üslupla okuyucusuna sunmuş. son yıllara seri üretime geçerek popülist yanı ağır basan, edebi içeriği zayıf romanlar yazan pala'nın nitelikli eserlerinin son örneklerinden biri diyebiliriz şah&sultan için. katre-i matem veya babil’de ölüm istanbul’da aşk gibi önemli eserleriyle aynı kıratta olmasa da yazarın iyileri arasından sayılabilecek roman, aynı dönemi ve olayları işleyen reha çamuroğlu'nun ismail'ine göre ise bir alt seviyede kalıyor.

İskender Pala

yazarın genel olarak, objektif olmaya ve tarihi gerçeklere sadık kalmaya çabaladığını söyleyebilirim. olayın kahramanlarından biri baba katili diğeri ana katili sonuçta ve bu ikilinin yaptıkları katliamları ve insanlık dışı zulümleri tarafsız gözle aktarmaya çalışmış. son kısımda biraz selim’in kerametleri, dindarlığı gibi konular üstünde durarak az da olsa "selim'i aklamaya çalışmış" intibaı verse de çok rahatsız edici bir tarafgirlik sırıtmıyor geneline bakıldığında.

olaylar, dönemin sosyolojisi, teknolojisi, siyasal yapısı bütünlüğünde verilerek okuyucunun gözünde dönemin koşulları başarılı şekilde canlandırılmış. her iki devletin yapısı, dayandıkları güç, askeri sistem ve anlayışları roman formatında çok güzel yansıtılmış. ikisi de türk olan iki devletin neden birbirlerinin kanını döktüklerini, neden her ikisinin de iktidarları boyunca tek bir gayri müslime kılıç çekmeden binlerce müslümanın kanına girerek ölüp gittikleri gibi can alıcı noktalara yer yer değinerek okuyucunun ufkunu açmaya, ona bakış açısı kazandırmaya çalıştığını gözlemleyebiliyoruz.

Solda Şah İsmail, sağda Yavuz Sultan Selim.

roman, roman sanatının olmazsa olmazı olan aşk boyutu eklenerek edebi bir ziyafete dönüştürülmüş. aşk faktörü; şah ismail’in çaldıran'da osmanlı ordusuna esir düşen karısı taçlı hatun’un üzerinden etkili dille, ismail ve selim’in yazdıkları şiirler eşliğinde ve harika sözlerle anlatılmış.

ikisi sultan, biri vezir, diğeri çocukluk aşkı, öteki de sürekli yanında bulunan hadım edilmiş yardımcısı olmak üzere beş erkek tarafından ölesiye sevilen taçlı hatun’un hikayesi özellikle final bölümüyle okuyucunun hafızasında ve yüreğinde derin bir iz bırakmayı başarıyor.

romanın olaylara yaklaşımı, anlatım üslubu veya aşk boyutu bir yana aslında dikkat çekilmesi gereken hususun osmanlı ve safevi devletleri üzerinden yaşanan mezhep savaşı boyutu olduğunu düşünüyorum. hz. ali ile muaviye arasındaki mücadele ile başlayan, yezid’in hz. hüseyin ve ailesini kerbela’da katletmesiyle devam edip şii- sünni ihtilafı olarak günümüze kadar gelen bu mezhep kavgası belki de etkisini kaybetmekte iken selim-ismail’le tekrar ısıtılmış ve keskinleştirilmiş. o zamandan itibaren iran şiiliğin, osmanlı sünniliğin bayraktarlığını yapmış, günümüze kadar da bu ayrım ve diğerine kalıpyargılı bakış süregelmiş.

sultanların siyaseti böyle gerçekleşiyor maalesef. günümüzdeki ulus devlet anlayışı gibi her sultan kendi devleti ve kendi siyasi ikbali açısından düşünüyor ve toplumların birliği, bütünlüğü, geleceği kolayca bunlara feda edilebiliyor. o dönemde yaşanan zulümler her iki tarafı da öylesine derinden etkilemiştir ki günümüzde dahi ‘kızılbaş’ terimi aşağılama ifadesi olarak kullanılabilmekte, sünnilik yezid taraftarlığı olarak algılanabilmektedir.