Rocky IV'ü Komple Müzik Klibi Haline Getirecek Kadar Kudretli Olan Film Müzikleri
rocky iv dendiğinde akla ilk gelen şey tabii ki de konusu: yapay bir şekilde güçlü hale getirilen sovyet boksörün 100% organik bir şekilde kendini hazırlayıp kalbi ve ruhu ile savaşan amerikan boksöre kendi sahasında yenilmesi. ama filmin akılda kalan bir başka özelliği daha var: neredeyse bir müzik klibi şeklinde çekilmesi.
rocky serisi dediğimizde müzik konusuna girmeden olmaz
bill conti'nin gonna fly now'ının gazına gelip kim bilir kaç insan spor salonuna yazıldı. şarkı filmin önüne geçti desek abartı olur ama şarkının film ile bütünleştiği ve de şarkıyı filmden aldığımızda rocky'nin büyük bir kan kaybedeceği aşikar. zaten bu şarkı rocky ii ve rocky iii'te de kendine yer buldu. bunun dışında filmde yer alan conti eserleri de çok iyidir. going the distance da bir o kadar gaza getirici bir çalışmadır mesela. redemption da etkileyicidir. gerçi tüm bu şarkılar gonna fly now'ı oluşturan ana rocky temasından çok uzaklaşmayan eserlerdir.
gonna fly now
ama rocky "gonna fly now" ile ne kadar özdeşleşmişse bir başka şarkı ile de anılmaktadır. hatta bu şarkının dağdan gelip bağdakini koyduğunu iddia etmek bile mümkün. bu şarkı tabii ki eye of the tiger.
eye of the tiger
her ne kadar içinde bir gitar solosu içerse de "gonna fly now"ı bir rock şarkısı olarak adlandıramayız. hatta 1977'ye uygun olarak şarkıda bir disco beat'i olduğunu da söylemek gerekir. ancak bill conti, piyanosu ile şarkılarını yazan klasik müzik eğitimli bir müzisyen. eye of the tiger'ın yaratıcısı survivor ise tam bir 1980'ler rock grubu. peki bu değişiklik neden? rocky'nin yaratıcısı sylvester stallone, rocky'nin ilk iki filminde rocky ve apollo creed'in hikayesini kapattıktan sonra 1980'lerde çekilen ilk rocky filmi için yepyeni bir sayfa açmaya karar verdi ve de bill conti'nin orijinal müziği yanında yeni bir tema şarkısı kullanmak istedi. bu şarkı da queen'den another one bites the dust'tı ancak izin alınamayınca stallone, radyoda dinlediği survivor'ın enerjisinden etkilendi ve de onlardan bir şarkı istedi. filmi izleyen survivor üyeleri de apollo creed'in "eye of the tiger" tiradından etkilenip bu şarkıyı hazırladı ve de şarkı hollywood müzikleri tarihine geçti. bu deneme başarılı olunca stallone, rocky iv için kolları sıvadığında kafasında bir fikir oluşmuştu.
1980'lerin başında stallone'un iki işine de değinmek lazım ki stallone'nun kafasının içindekileri daha iyi anlayalım
birincisi kendisinin 1983'te saturday night fever'ın devam filmi staying alive'ın yönetmenliğini yapması. john travolta'nın oynadığı bu film dans, özellikle de disko müziği, konusuna odaklanmış ve de bee gees tarafından desteklenen soundtrack'i başarı toplayan bir çalışmaydı. ikincisi ise stallone'un country müzik divası dolly parton ile 1984'te çektiği rhinestone ki bu film de bir müzikal. hatta stallone filmde şarkı bile söylemekte. yani o dönem stallone'un çalışmaları müzik dünyası ile zaten dirsek temasının bile ötesinde. bir de rocky iv çekilmeden önce amerikan dünyasına mtv denilen bir gerçek girmişti. artık şarkı denilen şey sadece kulaktan alınan değil, görsellerle desteklenen bir ürün haline dönmüştü. bununla beraber film müzikleri kimine göre sıkıcı klasik müzik besteleri yerine mtv'de dinlenilen şarkılara dönerken, müzik klipleri de kısa filmlere evriliyordu. stallone, zaten orijinal rocky'nin antrenman sahnelerinde "gonna fly now"ı öyle bir kullanmıştı ki sanki bir klip çekmişti bile. rocky iii'ün başında da eye of the tigert'ın (ki demo versiyonudur aslında) rocky'nin yükselişine eşlik etmesi de bir video klip gibidir. rocky iv'te ise bu trendin neredeyse sınırlarının zorlandığını görüyoruz. bir film eleştirmeni için can sıkıcı bir hamle olsa bile bu seçimin da rocky iv'e yıllar boyunca unutulmayacak kendine has bir tarz yarattığını da söylemek gerek.
ama bu iş bill conti ile nasıl olacaktı?
şans eseri o sırada bill conti, karate kid ile meşguldü ve de rocky iv'te çalışamayacaktı. ancak conti'nin stallone ile anlaşmazlık içinde olduğu da başka bir iddia ki bana bu daha mantıklı geliyor. bill conti gibi kendini kanıtlamış bir adamın yıllarca emek verdiği rocky serisinde dönemin popüler şarkıcıları arasında kaynama gibi bir duruma tamam demesi zor. zaten rocky iii'te eye of the tiger'ın gölgesinde bir kez kalmış. hatta aslında eye of the tiger'a karar verilmeden bill conti, bir bestesini rocky iii'te kullanması için stallone'a önermiş ancak bu fikir reddedilmiş. conti de you're the best adlı şarkıyı karate kid'e vermiş. o şarkı da iyi bir başarı kazandı. karate kid ile rocky serisinin müzikal anlamdaki tek bağlantısı bu değil. karate kid'in soundtrack'inin de rocky iii'te olduğu gibi bir survivor bestesi ile açıldığını görüyoruz. ancak bu sefer bill conti için ortada bir problem olduğunu söyleyemeyiz keza survivor'ın çaldığı the moment of truth bir bill conti bestesi. velhasıl rocky iv öncesi stallone şunu biliyor: bill conti yeni filmde yer almayacak ve film bol bol 80'ler tarzı biraz abartı rock ve pop şarkıları ile gazlanacak. bu gazlamayı da scotti bros adlı plak şirketi sayesinde başaracak. scotti bros, survivor'ın plak şirketi. "eye of the tiger" bir klasik olunca stallone, rocky iv soundtrack'i için survivor'ın şirketi ile anlaştı ve de albüme girecek sanatçıları bu plak şirketinin anlaşmalı sanatçılarından seçtiler. yine de elbette araları doldurmalık bir film müziği lazım. peki bunu kim yapacak? bu isim conti'yi taklit mı edecek yoksa 80'lerin ruhunu mu yansıtacak?
bunun yanıtını vermek için önce stallone'dan bahsetmek lazım
ama sylvester'dan değil, frank stallone'dan. nasıl sylvester yıllar boyunca bir film yıldızı olmaya çalıştıysa, kardeşi frank da bir müzik yıldızı olmaya çalıştı. valentine adlı bir grubu vardı ve bu grup rocky soundtrack'ine take you back adlı bir şarkı verdi. rocky başarılı olunca valentine da ilk albümünü çıkardı. daha sonra da solo albümler geldi. frank, abisine film müzikleri yapmaya devam etti. bunların en önemlisi de staying alive soundtrack'i oldu. a yüzü bee gees şarkılarından oluşan albümün b yüzünün çoğu frank stallone bestelerinden oluşuyordu. ancak staying alive, çok başarılı bir filmin devam filmi olduğu için abi stallone, kardeşini iyi şarkılar çıkarmak için zorladı. zaten albümün b yüzünde başka şarkılar da vardı çünkü sylvester stallone kardeşine torpil yapmadan kendisine gelen en iyi şarkılar arasından seçim yapmaya çalışıyordu. bu baskı sonuç getirdi ve frank stallone şarkısı far from over altın küre'de en iyi müzik adaylığı bile kazandı. amerikan listelerinde de şarkı 10 numaraya yükseldi.
ancak bu albümdeki şarkıları frank tek başına hazırlamamıştı. kendisinin yanında müzisyen arkadaşı vince dicola yer alıyordu. dicola daha önce amatör gruplarda çalışmıştı ve ilk kez bu denli büyük bir müzikal başarı elde etmişti. rocky iv'ün çekildiğini ve de bill conti'nin yer almayacağını duyduğunda "kesin bir antrenman sahnesi vardır yine" diyerek bir beste yaptı ve de bir şekilde kaydı stallone'a ulaştırdı. sylvester stallone kaydı beğenip "bu kim?" dediğinde frank'ın arkadaşı vince (ya da stallone'un deyimi ile vinnie) olduğunu duyunca çok şaşırdı ve sevindi. ikili bir araya gelip fikirleri uyuşunca görev vince dicola'ya gitti. ancak dicola, conti'ye göre çok farklıydı. piyano yerine synthesizer kullanan biriydi. bu nedenle film müzikleri klasik müzik etkisinden uzaklaşıp elektronica'ya kaydı. ama filmin ruhu da rocky ve adrian'ın naif sevgisinin başardıkları gibi daha klasik ve duygusal bir temadan, doping ile şişirilmiş yapay savaşçılarla sansasyonel bir şekilde dövüşen ve araba, villa, para ve hatta robot sahibi bir rocky'ye döndüğü için müzikteki bu elektronikleşme en azından filmin tonuna uyuyordu.
vince dicola'nın soundtrack'ine tekrardan döneceğiz ama önce filmde üçüncü şahısların şarkılarının nasıl kullanıldığına bakmak gerek
filmin açılışını eye of the tiger ile yapıyoruz. rocky iii de aynı şarkıyla açılmıştı ve iki filmde de "bir önceki filmde neler oldu?" gibi bir montajın üstüne eklendi. bu nedenle daha en baştan rocky iii gibi bir film izleyeceğimiz ortaya çıkıyor. tabi daha önce de dediğim gibi rocky iii'te şarkının demo versiyonu kullanılmışken rocky iv'te şarkının aşina olduğumuz tam versiyonu yer almakta. ama tüm şarkıyı kullanmak yerine tadımlık bir kullanım var. bu da bir hatırlatma gibi düşünülmüş. soundtrack albümünde de ilk yüzün ortalarına konulan şarkı çok da ön planda tutulmak istenmemiş. keza survivor'ın zaten yeni bir şarkısı filmde yer almakta.
filmden çıkarılırsa filme çok şey kaybettirecek bir şarkı olan living in america'ya özellikle değinmek lazım. james brown'ın bu eseri filmde önemli bir yer teşkil etmekte.
living in america
rocky iv'ün yanlı bir propaganda filmi olduğu büyük ölçüde doğru olsa da aslında apollo creed'in tema şarkısı olan living in america sayesinde abd'nin içi boş özgüvenine de dolaylı bir eleştiri var. bir an için ivan drago'nun doping meselelerini bir kenara bırakalım ki zaten bunlardan drago'yu değil sscb ve onun spora bakışını sorumlu tutabiliriz. ivan drago tamamen boks maçına odaklı bir şekilde ringe çıkarken, etrafındaki panayır onu şok ediyor. james brown, dans eden kızlar, parıltılar, bayraklar hatta büyük uçak maketleri arasında ivan drago'nun yalnızlığı çok iyi verilmiş. bence etkileyici olan bir başka şeyin de bu noktada rocky'nin de (ve de adrian'ın) drago ile benzer bir kafa karışıklığı ve memnuniyetsizliği yaşıyor olması. sözlere baktığımızda tam bir vatansever kamyoncu amerikalı şarkısı. kamyonuna binip çok çalışarak parasını kazanan ve yol boyunca birçok güzel amerikan şehri ziyaret ederek hem dostluklar tecrübe eden hem de kendini bulan bir adamı anlatıyor. aslında bu emekçi şarkısı ile üst tabaka amerikalıların şatafat içinde bir boks maçı seyretmesinin ciddi bir ironisi var. müzik olarak da tam bir kutlama şarkısı. funk'ın dibine vurulmuş. üflemeli çalgılar eğlenceli. gitarda rahmetli virtüöz stevie ray vaughan'ın olması da önemli. brown'ın vokali klasik kalitesinde. geri vokallerle paylaşmaları güzel. normalde benim dinleyeceğim bir tarz müzik değil, biraz gereksiz de uzun ancak enerjik olduğu şu götürmez. stallone'un yaratmak istediği sahneye de daha iyi uyacak bir şarkı herhalde olamazdı. james brown'ı da 80'lerde tekrardan gündeme taşıması ve de kendisine bir de grammy kazandırmasını düşünürsek "kazan-kazan" bir durum var.
filmin ikinci büyük şarkısı no easy way out olmasa da olur denilen bir montaj üstüne eklenmiş. creed'in ölümü sonrası drago ile dövüşmeyi kabul eden rocky, eve döndükten sonra adrian'ın "yapma, etme. adam apollo'yu öldürdü" demesinden sonra "beni öldürmesi için ölmeye hazır olması lazım, onu yapabilir mi emin değilim" dedikten sonra arabasına binip çekip gider. orada da robert tepper'in no easy way out'unu dinleriz.
no easy way out
montaj sırasında birinci filmden dördüncü filme kadar olup bitenin bir özeti bulunmakta. filme hiçbir katkısı olmayan bu sahne, "ya abi elimizde canavar bir şarkı var, ne yapsak?" dedikten sonra eklenmiş gibi. e o zaman şarkıya geçelim. ilk soru şu "robert tepper kim?". gerçekten de o zamana kadar hiçbir solo şarkısı yayınlanmamış, "no name" biri. ancak şarkı yazarı olan tepper, o dönem scotti bros için ilk albümünü hazırlamakta. tahminimce plak şirketinin stallone'a sunduğu şarkılar arasında "no easy way out"u bir şekilde duyan stallone şarkıyı filme eklemek istemiş. şarkı 1980'ler rock müziğini sevenler için mükemmel. şarkıyı taşıyan ise bence bas gitar ve keyboard ikilisi. zaten tepper da stüdyo klavyecisi alan pasquenin davul ritmi üstüne bulduğu keyboard rifi ile şarkının doğduğunu söylemekte. şarkının sözleri filme inanılmaz oturuyor. tepper'in vokali oldukça içli. içinde bir kırgınlık içeren ama gücünden hiçbir şey kaybetmemiş bir ses dinliyoruz. özellikle üçüncü kıtada "some feelings never die" derken sesinin çatallaşması çok etkileyici. stallone, daha sonra cobra filmi için de tepper'dan bir şarkı aldı. ancak tepper'dan daha sonra pek bir şey duyamadık ama kendisi halen müzik ile uğraşmaya devam ediyor. en son 2019'da bir albüm çıkarmış. ama kendi unutulsa bile bu şarkısı kolayca unutulacak gibi değil.
"no easy way out"tan kısa süre sonra ülke değiştiriyoruz ve de "sovyetler birliği'ne hoşgeldin" şarkısı olarak survivor'ın bu film için yazdığı burning heart çalıyor.
burning heart
aslında bu şarkıyı filmin ana teması gibi kullanıp başa koysalar olurmuş. hatta filmin sonuna daha bile yakışır çünkü sözleri filmin konusunu toparlıyor gibi: "iki dünya çarpışır / düşman milletler / ilkel bir savaş bu / kafa karışıklığı dolu yılların dışa vurumu". ama şarkının geneli soğuk savaştan daha çok bir savaşçının hislerini yansıtmak istiyor: "cengaverin kanununda teslim olmak yoktur / vücudu "dur" dese de ruhu der ki "asla". şarkı stallone'un siparişi üzere yazılmış. aslında "the unmistakable fire" adını koymak istiyorlarmış. ama stallone şarkıyı dinleyince üç değişiklik yaptırmış:
1) şarkıdaki "in the human heart" mısrası "in the burning heart" olacak,
2) şarkının adı "burning heart" olacak (ki bu da bir karmaşa yaratıyor keza aynı dönem çıkmış benzer rock bir tarzda vanderberg'in bir şarkısı var),
3) nakaratı daha vurucu hale getirmek için bir şeyler eklenecek (ki her "burning heart" sözü sonrası bir patlama efektine benzer bir ses duymaktayız).
sylvester babanın müzikten anladığı kesin. bu arada çok kişi bilmez ama "eye of the tiger" ve "burning heart" survivor eserleri olsa da arada bir vokal değişikliği yaşandığı için bu şarkıyı dave bickler değil jimi jamison söylemekte. jamison'un sesi bickler'a göre daha pes olduğundan olsa gerek burning heart, eye of the tiger'a göre daha ciddi geliyor bana. elbette "eye of the tiger", adı ile, klasik rifi ile, nakaratının muntazamlığı ile bir klasik. "burning heart" daha standart bir 80'ler rock şarkısı gibi. "no easy way out" ile havası benzer ki robert tepper tanınmadığı için o şarkıyı da survivor'ın sanan çoktur. ancak eye of the tiger artık o kadar klişe hale geldi ve her yerde çaldı ki sanki hem bu yüzden, hem de jamison'un sesini daha çok sevdiğim için bu şarkıyı ona tercih ederim. "eye of the tiger" billboard listelerinde bir numara olmuşken bu şarkı da ikinci sıraya kadar yükselerek iyi bir başarı elde etti. onu birinci sıradan eden that's what friends are for'u söyleyen isimlerden biri olan gladys knight'ın da bu filmde duyulması (kendisine birazdan değineceğim) da hoş bir tesadüf.
bu filmde bir değil iki adet antrenman sahnesi var. bunlardan ikincisinde john cafferty'nin seslendirdiği heart's on fire çalıyor.
heart's on fire
şarkı şu ana kadar filmde yer alan 80'ler rock havasının bir devamı niteliğinde. ancak şarkıyı diğerlerinden ayıran şey, bestenin aslında vince dicola tarafından yazılması. daha doğrusu o dönem beraber film müziği yaptığı arkadaşlarıyla beraber hazırlamış. cafferty, 1983 yılında eddie and the cruisers filminin müziklerini yapıp dikkat çekince de bu şarkıyı yorumlaması için davet almış. şarkının dicola'nın elinden çıktığı klavyenin diğer şarkılara göre daha öne çıkmasından ve de aralara atılan küçük ses efektleri ile belli oluyor. özellikle sözler girmeden klavyenin attığı küçük solo bence şarkının en güzel yanı. bu soloyu kayıtta çalan bobby cotoia'nın adını anmamak olmaz. şarkının ortasında da gitar solosunun hemen ardından, ki ikisi arasındaki geçiş çok iyidir, başlayan bir klavye solosu bulunmakta. o da inanılmaz. onun dışında yine ateşli sözler, tempolu bir ritm, sürprizsiz gitar, bas ve davul performansı ile işini yapan bir eser. drago'nun mekanik eğitimine karşın evinin içinde, adrian'ın da desteğe gelmesi ile motivasyonu tavan yapan rocky'nin sıfır yağ oranı ve kirli sakal ikilisi ile ter içinde başarı ile tamamladığı %100 doğal bu eğitimin arka planına çok yakışan bir şarkı olduğu muhakkak. stallone da cafferty'nin performansından memnun kalmış ki filmin sonundaki kapanış jeneriğinde şarkıya bir kez daha yer verdi ve de bir yıl sonra çıkan "cobra"nın soundtrack'ine giren bir başka isim de cafferty oldu.
filmde uzun uzun çalan baba şarkılara değindik, bir de soundtrack albümde yer alıp filmde çok az yer alan iki şarkıya değinelim
ikisi de filmin başlarında rocky'nin aile saadeti yaşarken, apollo'nun drago'nun karşısına çıkmayı kafaya koyduğu zamanda çalıyor. rocky arabasını silerken robottan go west'in one way street'i çalıyor.
one way street
ilk albümünü o sene çıkarmış yeni bir ingiliz grubun, böyle bir hollywood filminde yer bulması çok kolay bir şey değil. şarkı sakin, hafif rock hafif pop, saksafon sololu, yavaş tempo bir 80'ler şarkısı.
robot, kısa süre sonra apollo rocky'yi ziyaret ettiğinde kenny loggins ve gladys knight'ın double or nothing'ini çalmakta.
double or nothing
loggins de bir soundtrack yıldızı. footloose filmine verdiği şarkılarla dikkat çeken loggins'i soul müziğin klas isimlerinden knight ile birleştirilip yeni şarkı kaydettirmek önemli iş. rock tınıları olsa da romantik bir pop şarkısı olan bu eser, tıpkı "one way street" gibi filmin genel havasına uymasa da film başındaki sakinlikte kendine yer bulmuş. bu iki şarkının da soundtrack'te de o kadar gaz şarkı arasında bir mola olduğunu söylemek lazım. tabii bir de "double or nothing"in paulie ve robotu arasındaki garip aşk ilişkisinin de şarkısı olduğu bilgisini unutmamak lazım. hatta apollo, ciddi ciddi rocky'ye derdini anlatırken robotun bir anda bu şarkıyı çalarak paulie'ye hizmet etmesi ve ona aşk sözleri söylemesi filmde çok ani ve çok saçma bir mod değişikliğine de yol açmakta.
şimdiye kadar hem soundtrack'te yer alıp hem de filmde çok ya da az yer bulan şarkılardan bahsettik, bir de albümde yer alsa da filmde hiç çalınmayan bir eser var. o da touch'ın the sweetest victory eseri.
sweetest victory
aslında şarkının adı filmin kapanış jeneriğinde son şarkı olarak geçiyor. sanki filmin kapanışını bu şarkı ile yapmak istemişler ancak büyük ihtimalle son anda heart's on fire'ı tekrar kullanmaya karar verip, jeneriği değiştirmemişler. ama internette filmin bazı kopyalarında "the sweetest victory"yi son şarkı olarak duyduğunu iddia edenler var. bazıları da şarkının aslında antrenman sahnesi için yazıldığı ama "heart's on fire"ın oraya da eklendiğini iddia ediyor. bir başka karmaşa da şarkıyı kimin söylediği. jenerikte marq torien'in adı geçmekte. ancak soundtrack albümünde şarkının sahibi touch olarak gözüküyor. şöyle ki torien, bu şarkıyı touch adlı yeni bir projenin eseri olarak kaydetmiş ama hem halihazırda touch adlı başka bir grubun olması hem de projenin yürümemesi ile şarkı kendisine kalmış. şarkının sözlerine bakınca şarkının jenerik için yazıldığı daha mantıklı geliyor. tüm albüm boyunca şarkılar bir mücadeleyi anlatırken bu şarkı adından da belli olacağı üzere zaferden bahsetmekte. geri vokallerle ve de saksofon notaları ile de daha pozitif bir hava içeriyor. torien'in steve perry'yi andıran vokalleri zevkli. filmde uzunca yer alan şarkılar kadar güçlü olmasa da bu ağır toplardan sonra herhalde albümün en iyi şarkısı desek yalan olmaz.
burada hem filmde yer almayıp, hem de soundtrack albümde yer almayan bir şarkıya da değinmeli: survivor'dan man against the world
"zaten 'eye of the tiger' ve 'burning heart'tan bahsettin, üçüncü bir survivor şarkısının ne gereği var" demeyin. çünkü bu şarkı da grubun soundtrack için yazdığı ama sonradan eklenmesinden vazgeçilen bir eser. grup da 1986 tarihinde çıkan when seconds count adlı albümünde şarkıyı yayınlamış. ancak 2006'da yeniden yayınlanan rocky iv soundtrack'inde iade-i itibar yapılarak "bonus track" olarak şarkı albüme eklenmiş. her rock grubunun bir piyano ballad'ı vardır neredeyse. rocky'ye verdiği diğer şarkılarla dinleyiciye gaz veren survivor, bu şarkı ile romantik sularda yüzüyor. halbuki isme bakınca tüm soundtrack albümünde olduğu gibi bir meydan okuma var. ama bunu bir müzikal disney filmi tadında yapmaları rocky iv'teki müzik kullanımı tarzına çok ters. şarkının bir nakaratı ya da uçuran soloları yok. jamison'un hiç durmadan bir hikaye anlattığı, survivor için fazla müzikal değişiklikler içeren, farklı bir power ballad. tabii ki stallone, böyle farklı yapıda ve tarzda bir şarkı ile karşılaşınca bunu filme monte edemedi, albümde de yeri olmadığını düşündü.
bir de filmde duyduğumuz ama filmin müzikal havası ile hiç mi hiç alakası olmadığı için soundtrack'e girmeyen iki şarkı var
biri alvin and the chipmunks'tan bir noel klasiği haline gelen `the chipmunk song (christmas don't be late)`.
rusya'da sıkıntıdan patlarlarken paulie ve duke'ün satranç oynadığı sahnede arkada radyoda çalmakta. abd'de şarkılar robot tarafından çalınırken, sscb'de hala radyodan şarkı dinleniyor olması belki de iki ülkenin teknolojik anlamda farklarının bir tezahürüdür. lakin bunu iddia ederken spor konusunda iki ülkenin tam ters durumda olduklarını, yani daha teknolojik tarafın sscb, daha doğal tarafın abd olarak gösterildiğini, unutmamak gerek. final dövüşünün noel günü olması ile şarkı seçiminin elbet bir anlamı var. öte yandan soğuk, karanlık ve yalnız rusya'da bu şarkıyı dinlemek de duruma ekstradan bir ironi katıyor. ikinci şarkı da son dövüş öncesi çalan sscb milli marşı ki drago'nun yükselen posteri ile karakteri acayip karizmatik yapan bir an.
ivan drago'nun girişi [sovyet marşı]
bestesi en güzel milli marşlar arasında belki de birinci olan bu marş ile ilgili burada çok konuşmaya gerek yok ama şunu eklemek lazım. yapımcılar, büyük bir yanlışlık yaparak filmde marşın josef stalin döneminde kullanılan ilk versiyonunu kullanmışlar keza gorbaçov döneminden yıllar önce şarkı içindeki bütün stalin referansları silinmişti. belli ki bu yanlı filmi hazırlarken stallone ve ekibi herhangi rus kökenli birinden bir destek almamış yoksa böyle bariz bir hata gözden kaçmazdı.
gelelim bu filmin diğer müziklerini üstlenen vince dicola'ya
bence daha duygusal anlar için bestelediği melodiler bill conti'den çok uzak değil. çok akılda kalıcı olmayan ama nazik melodiler. filmin hareketlenmesi gerektiği anlarda ise filmde yer alan diğer şarkılar nedeniyle dicola'ya çok ufak bir alan tanınıyor. lakin bunlarda dicola'nın bill conti'den daha farklı bir imza atmayı başardığını söylemeliyiz. belki herkesin hoşuna gidecek bir imza değil ama filmin ve dönemin ruhuna çok uygun. bu konulara biraz daha detaylı girmeden, dicola'nın soundtrack'te de yer alan ve de bu film için verdiği en büyük katkılara dönelim. şarkı ismi koyma konusunda pek başarılı olmayan düz adam dicola'nın training montage adını verdiği şarkı, drago spor salonlarında çalışırken, balboa'nın karlar içinde koşarak, ağaç keserek yaptığı doğal eğitimin arka planı olarak kullanılmış.
training montage
"eye of the tiger"ın tek notalı gitar introsundan ilham anıldığını sandığım tek noktadan oluşan bir synthesizer loop'u ile başlayan ve de başka klavye, elektro davul ve elektro gitar efektleri ile gerginlik yaratan şarkının ana melodisinin başta yavaş yavaş verildikten sonra artık kendini salıp tamamen izleyiciye sunulması çok hoş bir giriş. şarkının motifinin üflemelilere benzetilmiş tonda bir klavye ile sunulması da bill conti'den bir ilham. yine davul programlamasının trampet tadında olması conti'nin bando tarzına öykünmesinden olsa gerek. ama şarkının sonlarına doğru giren synthesizer solosu ve sonlarda arka planda çıldıran synthesizer kendine has. çok güzel bir melodi bulup, bunu kendi elektronik tarzında conti ve survivor'a selamlar ile zenginleştiren dicola, çok başarılı bir iş çıkarıyor. gonna fly now'ın antrenmana verdiği epikliği veremez ama balboa ve drago'nun bu vahşi savaşa hazırlamalarını çok iyi besliyor. şarkının film versiyonu, albümdeki ile neredeyse aynı. solodan sonra, çok sevdiğim ama sadece bir kez çalınan bir melodi var. onu sadece film versiyonunda dinleyebiliyoruz. onun dışında en büyük fark, film versiyonunun ana melodiye girmeden daha uzun bir intro bulundurması. daha da önemlisi filmde bu şarkı sonrası "reprise" tarzı ana melodinin piyano ile çalınmış bir versiyon var çünkü rocky antrenman sonrası küs ayrıldığı adrian'ı rusya'da karşısında görmekte. hem rocky ile adrian'ın aşkının naifliği, hem de şarkının sonuna yedirilen gonna fly now'ın birkaç notası ile çok etkileyici bir hale geliyor.
vince dicola'nın film müziği albümüne ikinci katkısı war adlı eser
bu şarkı balboa - drago dövüşü sırasında çalmakta. filmde zaman tutmadım ama sanırım en uzun süre şarkısız geçen bölüm herhalde bu dövüşün başları. dövüşü tüm çıplaklığı ve sadeliği ile güzelce sunmuşlar. ama son round'a kadar giden bir dövüş bu. belli bir noktada gerçek zamanda ilerlemekten vazgeçmeleri gerek. bu nedenle dövüşün şiddeti anlaşılana kadar doğrudan verildikten sonra bir montaj haline dönüyor ve "war" çalmaya başlıyor.
war
filmdeki hali ve soundtrack'teki halinde ciddi farklılıklar var. ama iki versiyonda da bill conti'den ilham alınan ana temanın çok etkileyici olduğunu söylemek gerek. öyle bir müzik ki sadece vurdulu kırdılı bir şeyler değil, iki kahramanının epik savaşını izlediğimiz i hatırlatıyor. film versiyonunda şarkının temposu pek düşmüyor. özellikle arka plandaki gitar şarkıya çok güçlü bir hava veriyor. iyi de bir gitar solosu var. soundtrack'te ise dicola gitarı neredeyse hiç kullanmamış ve de şarkıyı öyle bir düzenlemiş ki biraz daha parça parça hale sokmuş ve her parçanın hissi diğerinden biraz daha farklı olmuş. böylece biraz daha klasik müzik eseri havasına girmiş. bence tek başına dinlemesi müzikal olarak doyum verse de filme hiç gitmezmiş. o yüzden film için ayrı bir versiyon hazırlamaları çok mantıklı. bir de albüm versiyonunda şarkının "war / fanfare for rocky iv" olarak geçtiğini görüyoruz. bu da şarkının sonunda bill conti'nin fanfare'inin kullanılması. bence bu tema, war'ın kendi epikliği ile çok uyumlu. ancak balboa'nın zaferini belirten bu tema tabii ki de filmde war çaldığı sırada savaş devam ettiği için kullanılmamış.
bu şarkılar dışında bence vince dicola'nın en dikkat çeken çalışması drago için yazdığı temalar
filmde önce drago, apollo ile dövüşmeden önce drago suite çalmakta:
önce ağır ağır başlayan bu tema, sonra biraz tempo kazanmakta. çok endüstriyel ve soğuk. hatta korkutucu bile diyebiliriz. bu tema boyunca çok derin ve bir miktar hırıltılı bir nefes alıp verme efekti kullanılmış ki hani bu temayı darth vader için kullansan bile sırıtmaz. drago'nun apollo creed ya da clubber lang gibi biraz daha karikatür biri olmadığını, onun yerine tam bir ölüm makinası olduğunu anlatacak daha iyi bir tema olamazdı. zaten bunun arkasından "living in america" gibi eğlenceli bir şarkı gelmesi, iki dövüşçünün hayata ne kadar farklı baktıklarını göstermek için muazzam bir kontrast yaratıyor. rocky ile dövüşmeden önce de aynı temanın bir varyasyonu dragon's entrance adı ile yer alıyor. bir siren sesi efekti ile başlayan bu versiyonun geri planındaki sentetik kemanlar da biraz imperial march gibi. belki dicola, kötü karakter müziklerini yaratırken star wars'ten etkilenmiştir.
drago'nun temasındaki gerginliğe yakın bir hava bir başka karakterin temasında da yer almakta. o da filmin meşhur robotu. paulie'ye filmin başında hediye edilen robot bize sunulurken dicola'nın müziği çok heyecan yaratıyor. elektronik bir "happy birthday paulie" sözü içeren paulie's robot adlı bir şarkının ufak ve de eğlenceli bir klavye solosu da var. bu da gerekli çünkü öyle bir şey eklenmese drago ile robotu aynı kefeye koyabilirdik. ancak bu hali ile robotik ama eğlenceli bir şey ile karşı karşıya kaldığımızı hissediyoruz. zaten filmin ilerisinde de paulie robotun ayarlarını değiştirip, kendisine bir kız arkadaş haline getirdiğinde robotun da bir ağırlığı kalmıyor.
bu eserler dışında diğer şarkıların daha az dikkat çektiğini söylemek mümkün
gym adlı eser, filmin başında rocky ve apollo'nun kapalı kapılar arasındaki gizli boks maçı sahnesinde çalan bir şarkı:
ağır, gevşek ve funky havası ile aslında konulu porno bir filmden fırlamış gibi geliyor kulağa. bu nedenle etrafta yüksek sesle dinlerken dikkat edin. anniversary, rocky ve adrian'ın yatakta uzanıp evlilik yıldönümlerini kutlarken geçmişi anmaları sırasında çalan romantik bir piyano eseri. sonlara doğru ufak bir "gonna fly now" teması eklenmiş. sıcacık bir eser. apollo's death and funeral, adından da anlaşılacağı gibi başı gergin (hatta epik), sonu melankolik ve yumuşak bir eser. hatta şarkı biterken çok yavaş bir şekilde "training montage"ın melodisini eklemişler. rocky'nin drago'nun karşısına çıkma kararını cenazede aldığını ima eden ve de rocky'nin macerasının o an başladığını hissettiren hoş bir tercih. stairs, yine piyano ile çalınan bir rocky - adrian balladı. benzer yumuşak bir ballad rocky and son adında, rocky'nin rusya'ya gitmeden oğlu ile konuşmasının arkasında çalmakta. bu şarkının da içinde hem bir "training montage" teması, hem bir "gonna fly now" teması gizli. up the mountain, "heart's on fire"ın enstrümantal versiyonu denebilir. filmde de heart's on fire şarkısı biterken up the mountain'a çok kusursuz bir geçiş yapmışlardı. bu hızlı tempo synthpop eserinde balboa ile karların içinde koşarak, dağın tepesine hızlı adımlarla ilerliyoruz ve de zirveye varınca tüm gücümüzle bağırıyoruz. pre-fight, rocky'nin ivan drago karşısına çıkmadanki son anlarını müzikal olarak betimleyen bir eser. ama bir şarkıdan daha ziyade bir ses efekti denebilir. genel olarak bir gerginlik, bunun da üstüne eklenmiş bir kalp atışı var. fırtına öncesi gergin bekleyişi betimlemek için iyi. knockout da ise başka bir gerginlik var çünkü bu şarkı rocky, drago'yu nakavt ederken çalmakta. şarkı drago'nun nakavt olması ilevictory'ye bağlanıyor ki victory, filmi taa ilk izlediğimden beri "ya bu ne kadar bariz bir 'gonna fly now' çakması" dedirttirir. entry'yi yazarken öğrendim ki zaten besteci olarak bill conti'nin adı geçiyor. dicola, herhalde aynı melodiyi direkt kullanmak yerine kendi yorumunu katmak istemiş ve de ortaya usta işi bir taklit çıkmış. taklit maklit ama bir rocky filmi gerçekten gonna fly now'sız olamıyor.
daha önce dediğim gibi dicola'nın müziklerinden ikisinin stüdyo kayıtları rocky iv soundtrack'inde yer buldu
hatta bu iki şarkı single olarak da çıktı. bu single'ların birinde "war" şarkısının yaklaşık 7 dakika süren bir dance mix'i de vardı. onun dışında "apollo's death and funeral", "farewell" adı ile "living in america"nın bazı single'larının b yüzü olarak piyasaya çıktı. ancak kendisinin orijinal film müzikleri uzun bir süre raflarda tozlandı. ta ki intada records adlı bir şirket, bu müziklerin peşine düşene dek. dicola da tabii ki seve seve şirkete yardım etti ve 2010 yılında dicola'nın film için bestelediği şarkılar, training montage ve war'un film versiyonları dahil olmak üzere, bir cd'de yayınlandı. hatta bu albümün açılışı için dicola, bill conti'nin rocky için yazdığı temayı theme from rocky olarak yeniden yorumladı. böylece dicola'nın synth soslu müzik anlayışı ile conti'nin efsanevi notaları "victory" şarkısı sonrası bir kez daha birleşmiş oldu. daha sonra müzik şirketi bu çalışmayı 2016'da plak olarak da yayınladı. rocky fanatikleri kaçırmasın. en kötü spotify'dan dinlersiniz.
vince dicola, bu filmden bir sene sonra bir büyük projede daha yer aldı ve de the transformers'ın film müzikleri kendisine emanet edildi. rocky iv ile aynı mantıkla ilerlendi. scotti bros, vince dicola'nın bazı şarkılarını farklı rock ve pop eserleriyle birleştirip film müziği albümü olarak yayınladı. yıllar sonra intrada records da vince dicola'nın film için yaptığı besteleri tek başına piyasaya sürdü. ancak dicola, bu çalışmadan sonra ses getiren hiçbir iş yapmadı ama kendi çapında müziğe devam etti. artık 80'ler bitiyordu ve popüler müzikte synthesizer'lara allahaısmarladık deniyordu. dicola'nın sunacağı bir şey kalmamıştı. ama biliyoruz ki rocky serisi, dördüncü film ile sonlanmadı. stallone, hikayeyi toplayacak beşinci bir film ile son noktayı koymak istedi. bu nedenle "eski ekibi topluyoruz" dedi ve de orijinal yönetmen john g. avildsen'in yanında orijinal besteci bill conti de projeye dahil edildi. birinci filme bolca göndermede bulunan 1990 tarihli rocky v'te de karakterin her şeyini kaybedip başa döndüğünü izlediğimiz için bu değişiklikler mantıklıydı. bu müzikal değişikliğin bir diğer nedeni de müzik dünyasındaki değişikliklerdi. synthpop tek başına ölmüyordu. survivor gibi parıltılı, arena rock grupları da albenisini kaybetmişti. artık arka sokaklarda millet, rap dinliyordu. stallone, bunun farkında olarak rocky iv'te olduğu gibi dönemin ruhunu yansıtacak bir çok şarkıyı öne çıkarıp ana besteciyi geri plana itecekti ama bu sefer öne çıkardığı müzik türü rap olmuştu. albümde mc hammer, snap gibi hip hop etkili dans müzikleri bulunuyordu. yani rocky iv, sadece 5 sene içinde "eski moda" hale gelmişti.
bugün filme müzikal açıdan baktığımızda şarkıların 80'lerin tam ortasında toprağa gömülmüş bir zaman kapsülü gibi olduğunu görüyoruz
içini açınca gitar soloları, synthesizer soloları, elektronik efektler, mücadele dolu sözlerden oluşan bir enerji fışkırıyor. seversin, sevmezsin, o senin bileceğin iş. ama stallone'un bu film için doğru ya da yanlış bir vizyonu olduğu, film müziklerinin de bu vizyonu ortaya çıkarmak için nokta atışı olduğunu kabul etmek gerek. sinematografik olarak ve verdiği mesaj olarak eleştirilecek çok şeyi olsa da rocky iv filmi ve de müzikleri insana en yorgun halinde bile bir gaz veriyor. stallone için de bu filmin özel bir yeri olduğu malum. yoksa creed 2'yi rocky iv 2 tadında çekmezdi. zaten ivan drago'yu oynayan dolph lundgren'i de the expendables'ta da oynatmıştı. yeni haberlere göre stallone, şimdi de rocky iv'ü yeniden kurgulayıp piyasaya sunacak. biliyoruz ki filmin meşhur robotu bu yeni versiyonda olmayacak. ama sly baba, o müzik videosu tadındaki, filme katkısı olmayan ama aşırı gaz sahneleri nasıl yorumlayacak, göreceğiz. en büyük korkum ise şarkıları değiştirmesi ya da güncellemesi. lil pump'ın mumble rap tarzında yorumladığı "no easy way out" gibi garabetler dinlemek herhalde en büyük hayal kırıklığım olur.
bu yazıda geçen şarkıları dinlemek için de şöyle bir playlist bırakayım şuraya. ama sakın gaza gelip yastıklara yumruk atarken omzunuzu yerinden çıkarmayın, biliyoruz da söylüyoruz...