Psikanalist Melanie Klein'in Birçok Şiddet Vakasına Açıklık Kazandırabilecek Görüşleri
doğum öncesi, anne karnında, bütün istekleri fazlasıyla karşılanan ve karşısında bir nesne olmayan erken bir 'ben' var ve bu ben dünyaya geldiğinde doğum travması -bebek depresyonu- yaşıyor. doğumla beraber hem bir yaşama dürtüsü hem de zulmedilme kaygısı taşıyor bebek ve dünyaya geldiğinde bu dürtüleri yönlendirebileceği bir nesneye ihtiyaç duyuyor. bu nesne doğal olarak ilk aşamada kendisini doyuran şey; meme, biberon vb. anne karnında olduğu gibi taleplerinin karşılanmasını, mutlak ve sürekli bir doyumu arzuluyor, fakat böyle bir şey mümkün olmadığı için açlık ihtiyacı yıkım dürtüsünü doğuruyor. buradan bir iyi meme -kendisini doyuran, isteklerini karşılayan- ve kötü meme -onu mutlak tatminden yoksun bırakan, arzuyu ondan esirgeyen- imgesi çıkıyor. dünyayı iyi ve kötü olarak algılamaya, anne ile ilişkisini de hüsran ve doyumsuzluk üzerine kurmaya başlıyor. kötü memeden sonra ortaya çıkan iyi memeyi tahrip etmesi ise bebekte bir suçluluk duygusu doğuruyor -çocukların en sevdiği, sürekli oynadığı oyuncaklarına zarar vermeleri de bunula ilgili bir şey, ondan mutlak tatmin bekleyip, mümkün olmadığını görünce, hasetle ona zarar verme isteği oluşuyor ama aynı zamanda sürekli olmasa da onu rahatlatan, tatmin eden bir şey olması ona zarar verdiği için kendisini suçlu hissetmesine neden oluyor-. yani dünyaya geldiğimizde ilişki kurduğumuz ilk nesne olan anne, hep varsayılageldiği gibi bebekle uyum içinde bir bütün ve baba -iktidar- gelip ilişkileri bozuyor değil.
klein bu ilişkinin olması gereken olduğunu söylüyor, yani ilk aşamada dünyayı iyi ve kötü olarak bölüp, haset ve yıkım dürtümüzü kötü olana yönlendirmeli daha sonraki dönemde de bu aşamayı sağlıklı bir biçimde atlattıktan sonra, gerçeklik evresine geçip, tükenmez meme fantezisinden, arzuların mutlak doyumunun mümkün olmadığını anlayarak kurtulabiliriz demiş. üç aşama var yani; önce iyi-kötü ayrımı, sonra saldırganlığı kötü olana yöneltme ve son olarak da iyinin tekrar ortaya çıkması.
başlangıçta söylediğim şeye geri dönersem, bunların şiddetle ne ilgisi olduğuna; kişi sahip olduğu iyi ve kötü ayrımını dünyaya yansıtıyor -bu tamamen kişinin fantezisi- ve kötü olana şiddet uygulama hakkını bulabiliyor kendinde. abartılı erillik temsilleri, şiddetli bir anne arzusuyla ilgili. yani hala o ilk evrede kalıp, gerçeklik evresine geçememiş, mutlak doyum isteyen, bunu bir parça bulan ama tamamen de doyuma ulaşamayan insanlar, istedikleri şeyin mantıksızlığını kavrayamadıkları için haz nesnelerine şiddet uygulama yoluna başvuruyorlar.
bir de haset ve kıskançlık ayrımı yapıyor melanie;
kıskançlık için üçlü bir ilişki gerekir diyor, yani benim sahip olmak istediğim bir nesne vardır ona bir başkası sahip olmuştur ve ben bu durumu kıskanırım -ben, nesne ve ona sahip olan kişi-haset durumunda söz konusu olan şey, nesnenin size istediğiniz şeyi vermemesi, hazzı kendinde tuttuğunu düşünmeniz.