Politikanın Sadece Mecliste Değil, Hayatın Her Yerinde Olduğunu Gösteren Bir Bakkal Örneği
politika denilince türkiye'de özellikle nedense akla ilk olarak politikacılar gelir, siyaset gelir, yalan gelir dolan gelir. politika esasen bir amaca binaen hazırlanmış yöntemler bütünüdür. çoğu kaynakta da politikanın tanımı için ekonomiye ihtiyaç duyulmuştur. ekonomi, insanların sınırsız isteklerini kıt kaynaklarla terbiye etmedeki mekaniklerin tanımlandığı bir yarı-pozitif bir bilim alanı iken, politika da bu ekonomik saikleri bazı alarak direkt olarak bu sınırsız isteklerin karşılanmasını optimize eden yol ve yöntemlerin bütünüdür. yani kısaca, ekonomi insan denen varlığın onu bunu isteme dürtüsü ile istediği şeyler arasında oluşan ilişkiyi irdelerken, politika da "bunu nasıl elde ederim" konusu etrafında çalışan bir alan.
politika tanımı yaptık, bir örnekle devam edelim
diyelim ki ekmek satan iki bakkal var. bu iki bakkal arasında da ekmek satışını maksimize etmek için bir centilmenlik anlaşması yapmış olsunlar ve demiş olsunlar ki:
"biz ekmeği 1 liraya satalım, insanlar istediği yerden alışveriş yapsınlar ve birbirimizden habersiz fiyat değişimi yapmayalım."
şimdi burada hali hazırda bir politika vardır ve bu da ekmeğin fiyatını aynı tutarak, en azından fiyat avantajı ve dezavantajı oluşturmayacak bir piyasa oluşturmaktır. bu politika da artık verili bir durum oluşturur. bu da politikanın ta kendisidir. fakat bu bu politika iki bakkal arasındadır, bakkalların ortak buluştukları bir noktadır. fakat bakkallar kendi başlarına kaldıklarında bu politikayı devam ettirip ettirmemek de her bir bakkalın kendi tasarrufunda olan bir şeydir.
diyelim ki bakkallardan biri rakip diğer bakkalın "nasıl olsa fiyat değiştirmeyecek" düşüncesiyle, adice bir politika takip ederek, ekmeğin fiyatını 1 liradan 85 kuruşa indirme kararı aldığını ve bunu uygulamaya geçtiğini düşünelim. burada olacak olan şey şu olacaktır: belli bir süre sonra insanlar bu bakkalda daha ucuz olduğunu fark edecekler ve bu bakkaldan alışveriş yapacaklardır. öteki bakkalın bu durumda sadece ekmek satışlarının azalması değil ekmek almaya gidenlerin yapacağı diğer malların alışverişinden de zarar edecektir.
işte politika böyle bir şeydir. ya durumdan ya da karşı tarafın zayıflığından ya da içeriden alınan bir bilgi sayesinde ona karşı geliştirilen "yol haritası"dır. aslında en geniş kapsayıcı kelime politikadır burada. çünkü politika yol haritasını da kapsar, neyin nasıl kullanılacağını, ne zaman aktive edileceği vs her türlü ayrıntı o politikanın içindedir. buradan cihetle siyaset de daha çok politikanın sahada görünen tarafıdır. aslında bunlar eş anlamlı kelimeler olarak verilir fakat bunları ben ayırmanın türkiye içerisinde çok daha faydalı olacağını düşünüyorum. çünkü bu "siyasetin" türk halkının kafasındaki imgelemi hoş değil ve bunu politikadan ayırmak gerekiyor.
şimdi devam ettirelim, bakalım politika nerelere kadar uzanan aksiyonlara mahal veriyor
ikinci bakkal bir süre sonra kendisine gelen müşterilerin azaldığını fark eder. sorar soruşturur, bunun sebebinin akde uymayan öteki bakkalın ekmek fiyatında indirime gittiğini öğrenir. indirim yapan bakkal net bir şekilde anlaşmayı bozmuştur. bu durumda kendisi ne yapmalıdır? işte bu sorunun cevabı aslında politikadır. bu politikanın da iki ucu şöyle oluşur.
- "hiçbir şey yapmamalıyım" - political inaction, do nothing policy, karşılık vermeme
- "ekmeğin fiyatını ben de indireyim" reciprocity - mütekabiliyet
- "ekmeğin fiyatını indireyim, salçanın da fiyatını indireyim" retaliation - misilleme - misliyle mukabele - mukabele bilmisil
yani ya herhangi bir aksiyon almaz, ya aynı şekilde karşılık verir veya daha ağır bir karşılık verir. fakat bunlar hukuki politikalardır. bir de hukuksuz namussuz politikalar vardır. mesela?
- "gideyim, şunun ağzını burnunu kırayım"
- "ailesini tehdit edeyim"
- "dükkanını yakayım"
gibi devam eder. hatta belki gider bakkalı bile öldürebilir. bunlar genellikle de reactionary aksiyonlar olarak görülür. yani hem yersizdir hem de hissi karşılıklardır. kesinlikle de proactive değildir.
bunları anlatmamın sebebi, politikanın en azından temellerini biraz bilmemiz gerekiyor. işlerin nerelere kadar gidebileceğini de anlamak gerekiyor.
devam edelim
diyelim ki bu iki bakkal arasında sorun bir şekilde çözüldü. fakat ettikleri kar iki tarafı da kesmiyor. daha fazla kar etmek istiyorlar ve bu konu üzerinde beraber çalışma kararı alıyorlar. burada yapabilecekleri iki şey var:
ekmeği daha ucuza almak
daha fazla ekmek satmak
ekmeği daha ucuza almaları için de bu iki bakkal bir olup ekmek aldıkları fırına baskı yapabilirler, bu baskı başka bir fırından ekmek tedarik etmek ile tehdit etmek de olabilir ya da bezdirme politikası uygulayabilirler. bu fırıncının operasyonlarını zorlayan her türlü şey olabilir.
fırın, diyelim ki direniyor. bakkallar bu sefer daha fazla bakkal ile bir araya gelebilir, fırına baskıyı daha da arttırabilir. fırın hala direniyor diyelim, bu sefer fırının diğer müşterilerini etkileyerek oradan alışveriş etmekten caydırıp, ekonomik olarak zorluğa sokmaya çalışabilirler. bu sayede "senden ekmek almayız" diyen bakkalların tehditlerine yenilmesini umabilirler. fırın hala dayanıyorsa, bu sefer fırının un tedariğini engellemeye çalışabilirler, fırının operasyonlarını engellemek için. fırın içinden bir işçiyle anlaşıp suikast yaptırtabilirler. bu ekmeğin içine yabancı madde koydurmak da olabilir, ekmek pişiren makinalardan birini bozmak da olabilir. fırın diyelim hala direniyor artık bu iş fırının yönetiminin dağıtılması için uğraşılabilir. onun yerine kendileriyle iş tutacak başka bir yönetici ayarlamaya çalışabilirler.
politika işte böyle bir şeydir. burada böyle olaylar olurken de, işin müşteri tarafında olan biten zor anlaşılır. bir gün ekmeğin içinden plastik parçası çıkar. başka bir gün sokakta ün kamyonu kaza yapmıştır. başka bir gün fırının ekmek makinalarından biri patlamıştır ve mahalle halkı korku yaşamıştır.
bir diğer ihtimal olan daha fazla ekmek satmaya çalışmak tarafına da bir bakalım
daha fazla ekmek satılması için ihtiyacın arttırılması gerekir. peki bu nasıl olacaktır? bu iki bakkal mahallenin hastanesindeki doktorlara anket yaptırabilirler. şöyle bir anket hazırlar bu bakkallar:
1: bir insan günün hangi ogününde en çok enerjiye ihtiyaç duyar?
a) sabah kahvaltısı
b) öğlen 5 çayı
c) gece uyumadan önce
doktor tabii ki a sıkkını işaretleyecektir.
2: aşağıdakilerden hangisi daha çok enerji içerir?
a) ekmek
b) salatalık
c) su
doktor yine a sıkkını işaretleyecektir.
bakkallar daha sonra bir sonuç makalesi yayınlarlar: "mahallenin hastanesinde 25 doktorla yaptığımız ankete göre, kahvaltı en önemli ogündür ve kahvaltıda ekmek yemek maksimum enerjiyi verir."
bu şekilde ekmek satışını arttırmayı umabilirler.
başka politikalar olarak
bu iki bakkal bir takım kişilerle anlaşıp, ekmek alışverişi yapan insanların ekmeklerini çalmalarını salık verebilirler.
bu iki bakkal diğer bakkallara suikast yapabilirler.
bu iki bakkal kıtlık dedikodusu ve korkusu yayıp ekmek satışlarını arttırmaya çalışabilir
bu iki bakkal bazı kişilere zorla ekmek almalarını sağlayabilir tehdit vs ile
çok basit bir ekmek satışı için bile türlü türlü politikalar yapılabildiğini görüyoruz. çok basit bir ürün olan ekmek bile ne kadar farklı şekillerde satışı arttırabiliyor görüyoruz.
bir de bunun gelin silah boyutunu düşünün. e tabii ki terör örgütleri olacak, bazı ülkelerde darbe olacak. bazı ülkeler dağıtılacak. hatta dünya savaşları yapılacak. durduk yere bazı kesimler arasına fitne sokulacak ve birbirleriyle savaşmasına sebep olunacak vs vs.
kısacası bunların hepsi sadece ve sadece sınırsız isteklerdir. istekler sınırsız olduğu zaman bu dünya'da bu tür politikalar yapılacaktır daima. o yüzden birilerine bir suikast yapılıyorsa, bir yerlerde bombalar patlıyorsa, bir yerlerde bir kamyon devriliyorsa, bilin ki o işin arkasında başka şeyler de vardır.
bu dünya'da kar etmeye çalışmak sadece daha iyiyi yapmaktan geçmez, israf ve ziyandan da geçer. yani bir ekmek satan bakkal o ekmeğin yenip yenmediğine bakmaz. sadece sattığı ekmek sayısına bakar.
insan çok kolay manipüle edilebilen bir canlı. fakat sanki bu böyle değilmişçesine insan kendisine de müthiş bir sarsılmaz güven sahibidir. bu postmodernizm çağında işte aynı yukarıdaki anket gibi yapılan bilimsel çalışmalar ile insanlar kandırılıyor. sözde eğitimli ve kendini geliştirmiş insanları bilimtapar organizmalar haline getirip, bilimi istedikleri sonucu üretecek şekle getirip kitleleri kandırmak çok kolaydır. en nihayetinde hileli bir kontrol grubunun kurulup oradan çıkacak sonuçlara bakar.
burada en basit olarak her insanın araştırma tekniklerini öğrenmesi gerekiyor ve sahih kaynaklara nasıl ulaşılır, yalan haber nasıl ayırt edilir, çarpıtılmış bilimsel makaleler nasıl ayırt edilir öğrenmesi gerekiyor. bunu yapamayan insanlar, sanmayın zararları sadece kendilerine, bu insanların zararları bütün insanlığa. çünkü bunları manipüle etmesini bilen daha akıllı insanlar aynı bu yarı-cahil insanları resmen bir sinek kümesi gibi istediği yere yönlendirebiliyorlar. burada herkese görev düşüyor. sakince ve bıkmadan bunları izah etmek görevi hepimizin omuzlarında. bu sorumluluğu taşımayan insanlar cynic karakterlerdir. peki nedir bu cynic? buna oscar wilde cevap versin benim yerime:
"a cynic is a man who knows the price of everything, and the value of nothing."
"cynic, her şeyin fiyatını bilip de hiçbir şeyin değerini bilmeyen kişidir."
ref: lady windermere's fan